Duvara 2625 metrelik "açık mektup"

Güncelleme Tarihi:

Duvara 2625 metrelik açık mektup
Oluşturulma Tarihi: Nisan 16, 2009 15:49

Filistinli ve uluslararası eylemciler, İsrail'in Batı Şeria'daki ayırma duvarlarını "en uzun mektup" ile protesto etmeyi planlıyor.

Filistinliler, bir zamanlar ırkçı politikalarıyla anılan Güney Afrika'dan bir insan hakları eylemcisinin kaleme aldığı 2000 kelimelik mektubu, Batı Şeria'nın merkezi konumundaki Ramallah'ı çevreleyen duvarlara 2625 metre boyunca yazacaklar.

Duvara yazılacak açık mektup, özetle İsrail'in "duvarla" ayrım politikasının, Güney Afrika'dakinden bile daha acımaz olduğunu vurguluyor.

En uzun mektup projesi, bir grup Hollandalı ve Filistinli insan hakları eylemcisinin kurduğu "sendamessage" internet sitesinin duvara karşı şiddet içermeyen eylemlerinin bir devamı olarak ortaya çıktı. Sendamessage, daha önce de duvarı bir eylem platformu haline getirmiş, 14 Şubat Sevgililer günü dahil birçok uluslararası günü kullanarak, dünyanın her tarafından gönderilen barış mesajlarını duvar üzerine işlemişti.

Duvar için açık mektup, Güney Afrikalı, Müslüman bir insan hakları eylemcisi ve aynı zamanda akademisyen olan Ferid Esack tarafından kaleme alındı. Esack, Nelson Mandela döneminde, Güney Afrika Cinsiyet Eşitliği Komisyonu'nun üyesi olarak çalışmıştı. Halen ABD'de Cincinnati'de Xavier Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapıyor.

Esack mektupta, "Yahudi erkek-kadın kardeşlerimiz, onlara uygulanan aşağılanmayı unuttular mı" diye sorarken, "Topraklarınızda, ırkçı rejim altında gördüklerimizden çok daha vahşi, acımasız ve insanlık dışı şeyler görüyoruz" ifadesini kullandı.

Mektubunda, "beyaz Güney Afrika'nın elbette siyahları kontrol etmeyi amaçladığını" hatırlatan Esack, "Ancak, asla siyahların varlığını inkar etmeye çalışmadı, gördüğümüz kadarıyla tamamen uzaklaştırmayı istemedi" diye yazdı. Esack, burada ev yıkımlarının her türünü, özgürlük mücadelesi verenlerin yakınlarının meyve bahçelerinin yok edildiğini, bu kişilerin akrabalarından ayrılmasını ve benzeri uygulamaları gördüklerini belirtti.

-"ONLAR ASLA ÇOCUKLARI KALKAN OLARAK KULLANMADILAR"-

Güney Afrika'daki ırkçı rejim mahkemelerinin işkenceyi meşrulaştırmadığını da vurgulayan Esack, "beyaz Güney Afrikalılara, Batı Şeria'da Yahudi yerleşimcilerin sahip olduğu, siyah Güney Afrikalıları aşağılamak için kayıtsız şartsız yetki verilmediğini, çılgın Apartheid yanlılarının asla bu 'duvar' gibi korkunç rüyaları olmadığını" ifade etti.

Esack, "ne ırkçı rejimin polisinin operasyonlarında çocukları kalkan olarak ne de rejimin ordusunun geniş sivil hedeflere karşı bomba ve silah kullandığını" kaydetti.

"İsrail'in Siyonist idealinin çok problemli olduğunu" belirten Esack, "bu idealde komşulara erişme gibi bir duyguya yer olmadığını, bu idealin bir etnik temizlik halinde, eski komşulardan kurtularak, yerine yenilerinin getirilmesini amaçlar göründüğünü" ifade etti. Mektupta, şu görüşler dile getirildi:


"Irk ayrımına direnen Güney Afrikalılar olarak yüzyıllar süren baskıyı sona erdirmede bize gösterilen uluslararası dayanışmanın paha biçilemez rolünü iyi biliriz. Dolayısıyla bugün Filistinlilerin özgürlük mücadelesine katkıda bulunmaktan başka bir seçeneğimiz olamaz.
Biz bu dayanışmayı, Apartheid'in sonu Güney Afrika'da pek çok beyazı nasıl özgürleştirdiyse sizin özgürlüğünüzün de birçok Yahudi'yi tam olarak insan olabilme özgürlüğüne kavuşturacağından emin olarak gösteriyoruz. Kendi özgürlük mücadelemizin en keskin dönemlerinde bile hep halkımıza özgürlük mücadelesinin aynı zamanda beyazların özgürlüğü için olduğunu unutmamalarını söyledik. Cinsiyetler arasındaki adaletsizlik nasıl erkeklerin insanlığını azaltırsa ırk ayrımcılığı da beyazların insanlığını azaltıyordu. Zalim, ancak özgürleşerek insanlığını geri kazandı ki, İsrail de bu açıdan bir istisna değil.
Güney Afrika'nın kurtuluş mücadelesi sırasında mitinglerde genellikle konuşmacı 'Birimize yapılan haksızlık...' der ve kalabalık da bir ağızdan 'Hepimize yapılmıştır' diye cevap verirdi. Biz bunun ne kadar önemli olduğunu yeterince kavrayamamıştık. Belki de insanlık bunun önemini hiçbir zaman yeterince idrak edemeyecek; ama şunu biliyoruz ki, Filistin halkını inciten bir eylem, hepimizi incitir. Başkalarının canını yakmak, mutlaka saldırgana geri döner. Başkasının derisini kesip biçen bir kişinin aynı anda insanlığından da ödün vermemesi mümkün değildir. Bu ucubeye, bu 'Apartheid Duvarı'na karşı biz bir alternatif öneriyoruz: Filistin halkıyla dayanışma. Ayrımcılığı yenme, adaletsizliği dindirme, açgözlülüğe, bölücülüğe ve sömürüye son verme yolundaki mücadelenizde sizinle birlikte yürüme konusundaki kararlılığımızı ilan ediyoruz.
Hem Apartheid dönemindeki Güney Afrika'da hem de bugünün İsrail'in de gördük ki, dünün ezileni bugün ezen olabiliyor. Bu nedenle etnik kimliğine ve dinine bakılmaksızın herkesin eşit olacağı bir toplum oluşturma vizyonunuzda sizinle omuz omuzayız."

-BUGÜNE DEK 800'DEN FAZLA MESAJ-

Sitenin kurucularından Hollandalı Justus Van Oel ise 2004 yılı baharında Gazze'yi ve diğer Filistin topraklarını ziyaret ettiğini, gördüklerinin kendisini şoke ettiğini anlattı.

Hollandalı bir sivil toplum örgütünün desteğiyle genç Filistinlilerle çalışma grubu oluşturduklarını belirten Oel, halen devam eden ilk projelerinin duvar üzerine bireysel mesajlar bırakma olduğunu ifade etti. Halihazırda, 800'den fazla mesajın duvar üzerine yazıldığını kaydeden Oel, bunun ardından duvara açık mektup yazılması projesinin geldiğini belirtti.

"Mektubun şiddet içermeyen, provokatif yanı olmayan" bir eylem olduğunu kaydeden Oel, projenin maliyetinin yaklaşık 12 bin avro olduğunu, reklamcı ve bireysel katılımcıların her 1.5 metrelik bölümlerin sponsorluğunu üstlendiğini bildirdi.

Projenin Ramallah'taki mimarlarından ve "Sendamessage" sitesinin sorumlularından Faris Aruri ise A.A muhabirine, projenin yarın Ramallah yakınındaki El Ram'da başlayacağını söyledi. Hafta sonu dahil çalışılacağını ve Mayıs ayı başında mektubun yazımının tamamlanacağını ifade eden Aruri, projenin baştan sona Federico Campanela ve Iona Hoogendoorn tarafından filme alınacağını kaydetti.

İsrail, ayırma duvarlarının inşa edilmesinin asıl amacının Filistinli intihar eylemcilerini uzak tutmak, terör saldırılarını engellemek olduğunu savunuyor. Filistinliler ise köy, kasaba ve kentlerinin etrafında örülen duvarların hem kendi topraklarından çalınan alanlar üzerine inşa edildiğini, hem de normal günlük yaşamlarını zorlaştırdığını söylüyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!