Güncelleme Tarihi:
Bir an olur ki, içinizden Nazım Hikmet'in şu mısralarını seslendirmek gelir: ‘‘Ne güzel şey hatırlamak seni
ölüm ve zafer haberleri içinden
hapiste
ve yaşım 40'ı geçmiş iken.’’
Gümbür gümbür seslendirirsiniz bu mısraları ve gene arkasından düşünürsünüz ki ölüm ve zafer haberleri içinden ölüm mü, yoksa zafer mi galip çıkacaktır?
Ölümün zaferi olabilir mi; ya da zaferin ölümü?
Ve bunların her ikisi de olursa hangi sonuca ulaşacaklardır; ölümün zaferine mi yoksa zaferin ölümüne mi?
Oysa biz ölümsüz bir zafere hasretiz; savaşsız bir zafere hasretiz.
Çünkü savaş, ölümü getiriyor ve ölüm, zaferi de öldürüyor.
* * *
İsmet Özel'in ‘‘Erbain’’ kitabı bir zarfın içinden masama düşüverdiğinde ölüm ve zafer haberleri içinden İsmet Özel'i hatırladım. Onunla hayatımda topu topu bir gün bir araya gelmiştim ve yanımızda Mümtaz Kotan, Zülküf Şahin de vardı. Ucuz kırmızı şaraplar içmiş ve paha biçilemeyen şiirler okumuştuk. Ucuz kırmızı şaraplar, paha biçilemeyen şiirler okuttukları için aslında dünyanın en pahalı şaraplarıydılar.
Belki yıllanmış bir Chardonnay ya da özenle saklanmış bir Cabernet Sauvignon hesap pusulasında çok daha pahalı görünebilirlerdi. Belki onlar 40'ından sonra demir parmaklıklar dışında sevdiklerini hatırlayan damaklarda daha önce erişilmemiş tatlar bırakabilirlerdi.
Ama onlar paha biçilemez değerde şiirler okutamadıkları ve Che ağıtı söyletemedikleri takdirde ucuz şaraplar olmaya mecbur ve mahkûmdular.
Belki de bu yüzden ben ucuz Çubuk şaraplarını hâlâ en pahalı Chateau Neuf Du Pape'lardan daha çok seviyordum.
* * *
Ve bir zamanlar sosyalizmin güzelim şiirlerini yazdıktan sonra kendini Allah'ın yüceliğine teslim eden İsmet Özel'i bir ucuz şarap yudumlar gibi okuyorum:
‘‘Gün turuncu bir hayalet gibi yükseliyorken/izmarit toplayan çocukların üstüne/çekleri imzalanıyorken devlet katlarında faşizmin/...ben öyle bilirim ki yaşamak/berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır/çünkü biz savaşmasak/anamın giydiği pazen/sofrada böldüğümüz somun/yani ıscacık benekleri çocukluğumun/cılk yaralar halinde/yayılırlar toprağa.’’
İsmet Özel'i okuyor, o ucuz ama sonsuz kadar değerli şarabıyla sarhoş oluyordum.
‘‘Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında
Öyle yoruldum ki yoruldum dünyayı tanımaktan
Saçlarım çok yoruldu gençlik uykularımda
Acılar çekebilecek yaşa geldiğim zaman
Acıyla uğraşacak yerlerimi yok ettim
Ve şimdi birçok sayfasını atlayarak bitirdiğim kitabın
Başından başlayabilirim.’’