Türkler kapı komşumdu

Güncelleme Tarihi:

Türkler kapı komşumdu
Oluşturulma Tarihi: Kasım 07, 2015 10:00

Almanya Federal Cumhuriyeti’nin 7’nci Cumhurbaşkanı.

Haberin Devamı

Liseyi bitirdikten sonra Münih Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğrenim gördü.

Öğrenimini tamamladıktan sonra aynı fakültede asistanlık yaptı.

Daha sonraki yıllarda Berlin Hür Üniversite’de profesör olarak hukuk dersleri verdi.

1970 yılında Hıristiyan Demokrat Birlik Parti’ye (CDU) üye olan Roman Herzog, 1978-1980 yılları arasında Baden Württemberg Eyaleti Kültür ve Spor Bakanı, 1980-1983 yılları arasında da Eyalet İçişleri Bakanı olarak görev yaptı.

1983 yılında bakanlıktan istifa edip Federal Anayasa Mahkemesi Başkan Yardımcısı oldu.

1987 yılında da başkanlık görevini üstlendi.

1994 yılında CDU ile kardeş parti olarak bilinen Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) Roman Herzog’u cumhurbaşkanlığına aday gösterdi.

Herzog, hükümet ortağı Hür Demokrat Parti’nin (FDP) ‘Grande Dame’ (Büyük Hanımefendi) olarak nitelendirilen Hildegard Hamm-Brücher ile Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) adayı Johannes Rau’ya karşı yarıştı.

İlk iki turda adaylardan hiçbiri de mutlak çoğunluğu sağlayamadı.

Bunun üzerine FDP’li Hamm-Brücher adaylığını geri çekti.

Böylece 23 Mayıs 1994 tarihinde Roman Herzog FDP’nin de desteğiyle Almanya Federal Cumhuriyeti’nin 7’nci Cumhurbaşkanı seçildi.

Haberin Devamı

***
Aday gösterildikten sonra Türk-Alman Sağlık Vakfı Başkanı Dr. Yaşar Bilgin, asistanı Ayla Gediz, o dönemlerde Alman Yeşiller Partisi’nde aktif politika yapan Ozan Ceyhun’la birlikte daha Federal Anayasa Mahkemesi olarak görev yapan Roman Herzog’u ziyaret etmiştik.

Karlsruhe’deki makamında uzun uzun sohbet edip, hem Almanya’yı hem Almanya’daki Türkleri hem de Türk-Alman ilişkilerini konuşmuştuk.

Yıllarca Türklerle birlikte aynı binada oturduklarını ve çok iyi ilişkileri olduğunu söylemişti.

Herzog, “Biz yıllarca bir Türk aile ile aynı binada oturduk. Kapı komşumuz Türklerdi. Biz evde olmadığımız zamanlar çocuklarımıza bu Türk aile bakardı. Çok iyi ilişkilerimiz vardı ve çok iyi anlaşırdık” demişti.

1994-1999 yılları arasında Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Roman Herzog, Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için de hep çaba gösterdi.

1996 yılı Kasım ayında Almanya’ya resmi bir ziyarette bulunan dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i hükümet merkezi Bonn yerine başkent Berlin’deki Bellevue Sarayı’nda ağırladı.

Herzog, Demirel onuruna verdiği akşam yemeğinde yaptığı konuşmasında, “Bu sizin Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olarak iki Almanya’nın birleşmesinden sonraki Almanya’ya ilk ziyaretinizdir. Siz 1967 yılında başbakan olarak Almanya’yı ziyaretinizden bu yana Almanya’da çok şey değişti. Ama bir şey değişmedi: Halklarımız arasındaki dostluk” demişti.

Roman Herzog, Almanya’da yaşayan Türk kökenli çocuk ve gençlerin eğitimlerine önem verilmesinin hem Almanya’nın hem de Türkiye’nin yararına olacağının altını da çizmişti bu konuşmasında.

“Ülkemizde yaşayan Türk çocuk ve gençlerin eğitimi ve mesleki eğitimleri bizim için çok önem taşımaktadır. 500 bine yakın Türk çocuk Alman okullarında eğitim almakta. 16 bine yakın Türk genci Almanya’da yüksek öğrenim görmekte. Uyum bizim için Türk kimliğinden feragat anlamına gelmiyor. Bu yüzden Almanya’daki eyaletlerde ek olarak Türkçe dersleri verilmektedir. Almanya’da yaşayan Türklerin yanı sıra Türkiye’ye geri dönen Türkler ile Türkiye’ye yerleşen Almanlar bizim halklarımız arasında önemli bir köprü görevi yapmaktalar” demişti.

Eğitim ve uyumla ilgili olarak başka bir konuşmasında da, “Uyumun anahtarı eğitimdir. Bu alanda iki tarafa da önemli görevler düşmektedir. Ebeveynler çocuklarının küçük yaştan itibaren Almanca öğrenmelerine özen göstermeliler. Eğitimde başarı oranının artırılması için ilgililerin zaman kaybetmeden gereken önlemleri alması şarttır. Özellikle de kadınları ve genç kızları destekleyici projeler üretilmeli. Bu alanda yerel idarelere de önemli görevler düşmekte” demişti.

Haberin Devamı

***
1990’lı yılların ikinci yarısında Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin yoğun olarak tartışıldığı dönemlerdi.

O dönemin Almanya Başbakanı Helmut Kohl, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine sıcak bakmıyordu. Hatta “Bize coğrafya ve tarih derslerinde Türkiye’nin Avrupa’ya ait olduğu öğretilmedi” diyerek karşı bir tutum bile sergilemişti.

Ama Cumhurbaşkanı Roman Herzog, bu konuda Başbakan Kohl’le hemfikir değildi. Herzog, “Avrupa bir Hıristiyan Kulubü değildir” diyerek Türkiye’nin de AB’de yerini alması gerektiğini söylemişti. Hatta Cumhurbaşkanı Demirel’le yaptığı görüşmesinde, “Almanya 1963 yılında yapılan Ortaklık Sözleşmesi’ne ve Türkiye’ye AB’ye tam üyelik perspektifi sunulması ilkesine sadıktır. Türkiye Avrupa’ya aittir” deşmişti.

Haberin Devamı

***
2000’li yılların ilk yarısıydı.

Almanya’da Çifte Vatandaşlık tartışmalarının yoğunlaştığı günlerdi. Bu yılın başlarında yaşamını yitiren Almanya’nın eski Cumhurbaşkanı Richard von Weizsaecker de, Çifte Vatandaşlık hakkının verilmesini savunanların başında geliyordu.

Berlin’deki bir etkinlikte eski Cumhurbaşkanı Roman Herzog’a bu konuda neler düşündüğünü sormuştum. Herzog, “Bu konuda somut bir düşüncem ve görüşüm yok. Çünkü vatandaşlık konusu her ülkede farklı şekilde ele alınmaktadır. Çifte vatandaşlık duyarlı bir konudur. Ama küreselleşen dünyada bu konuda esnek davranılması gerekir” yanıtını vermişti.

Aynı günlerde göçmen kökenlilerin Berlin’de ‘Biz de Almanyayız’ sloganıyla yaptıkları gösteriyi hatırlatıp, bunun ne anlama geldiğini de sormuştum. Herzog, “Yıllardır bu ülkede göçmenler ve göçmen kökenli insanlar yaşamaktadır. Bu insanlar artık bu toplumun, bu ülkenin parçasıdır. Bu etkinliğe katılan gençler uyumun en iyi örneğidir. Bu gençler, göçmenler Almanya için bir zenginliktir. Ama şunu kesinlikle unutmamalı ki, kabuğuna çekilmiş, toplumdan uzak yaşan göçmenler ve göçmen kökenli insanlar da vardır. Bu durum da yalnız bizim ülkemizde değil Avrupa’nın diğer ülkelerinde de bazı sorunlar yaşanmasına yol açmaktadır” demişti.

Haberin Devamı

***
Cumhurbaşkanlığını bıraktıktan sonra da Herzog, zaman zaman politikayla ilgili  değerlendirmeler yapmayı sürdürdü.

Haftalık Focus dergisine verdiği bir demecinde, CDU/CSU ile SPD’nin 2005 yılında oluşturduğu büyük koalisyon hükümetine övgüler yağdırmıştı. Herzog, “Ben hiçbir zaman büyük koalisyon dostu olmadım. Ama şu anda öyle düşünmüyorum. Büyük koalisyon hareketlilik getirdi. Son birbuçuk yıl içinde gerçekleştirilen dengeli bütçe, emeklilik yaşının 67’ye yükseltilmesi ve işletme vergisi reformu gerçekten takdire şayan. Büyük koalisyon önemli bir şanstır. Çünkü büyük partilerdeki reform yanlıları diğerleri tarafından karşılıklı olarak engellenmiyor. Birlikte hareket ettikleri için bir sonuca ulaşılıyor. Bu da çok önemli bir gelişmedir” demişti.

Tabii büyük koalisyonun bu başarılı politikasına rağmen, reformların bazı alanlarda hala arzu edilen düzeyde hızlı bir şekilde hayata geçirilmemesinden de yakınmıştı.

Herzog, “Alman halkının büyük bir bölümü bu ülkede neyin ne kadar değişmesi gerektiğini anlamadı. Son bir iki yıldır durumun ciddiyetini anlayanların sayısı artmaya başladı. Almanlar genelde değişim konusunda uyuşuktur. Bu yalnız politika için geçerli değildir. Alman ekonomisi de yıllarca uyudu” açıklamasında bulunmuştu.

Tabii Almanların her şeyi devletten beklediğini de söylemişti.

Herzog, “Son haftalarda üzerinde konuşulan ‘Yasaklar Cumhuriyeti’ (sigara yasağı tartışmaları) de devlete inanmaktan kaynaklanmakta. Her zaman ilk önce yasağı düşünmek tipik bir Alman davranışıdır, bu da tipik bir yanlıştır” demişti.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!