Türkçe cezası yasalara aykırı

Güncelleme Tarihi:

Türkçe cezası yasalara aykırı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 31, 2022 10:31

Demokratik hukuk devletinin temel ilkesi adalettir. Bireylerin de, toplumun da adalete güven duyması, devlete duyulan güveni pekiştirir. Dönemin Prusya Kralı İkinci Frederik (Friedrich), Berlin yakınlarındaki Potsdam kenti yamaçlarında çıktığı gezintide, ormanlıklar içindeki alanı çok beğenir ve oraya bir saray yaptırmak ister. Ancak bu alanın içinde bir yel değirmeni vardır.

Haberin Devamı

Türkçe cezası yasalara aykırı
KRAL adamlarına değirmenciyi bulup arsanın ve değirmenin değerinden çok fazla para ödeyip satın almaları emrini verir.
Ama değirmenci “Hayır, satmam” diye tutturur.
Bunun üzerine değirmenciyi alıp Kral’a götürürler.
Kral Büyük Frederik, para teklifini yineler.
Değirmenci yine, “Olmaz, satmam” der.
Bunun üzerine Kral Frederik, “Sen benim kim olduğumu bilmiyor musun? Ben kralım” der.
Değirmenci, “Evet biliyorum. Siz Kralsınız. Ama ben de bu değirmenin ve arsanın sahibiyim” yanıtını verir.
Kral, “O halde ben de orayı zorla alırım. Bakalım o zaman ne yapacaksın?” diye tehditte bulunur.
Değirmenci, “Alamazsınız! Berlin’de hakimler var” der.
Bunun üzerine Kral pes edip, bugünkü Sanssouci Sarayı’nı yel değirmenini yıktırmadan bitişiğindeki alana yaptırır.
Brandenburg eyaletinin başkenti Potsdam’da hâlâ hem Sanssouci Sarayı hem de yel değirmeni yan yana durmaktadır.
İşte nerede olursa olsun, buram buram adalet ve adaletsizlik tüten kararlar alındığında, aklıma hep bu anekdot gelir.

Haberin Devamı

‘PEGAGOJİK AÇIDAN GEREKLİ’
Bundan yaklaşık 2 yıl önce Almanya’nın Baden-Württemberg eyaletine bağlı Schwarzwald-Baar bölgesinde bir ilkokulda, 9 yaşında olan ve 3. sınıfa giden Türkiye kökenli bir kız öğrenciye, teneffüste kız arkadaşıyla Türkçe sohbet ettiği için bayan sınıf öğretmenleri “Okulda neden Almanca konuşuruz?” başlıklı bir ‘ek ev ödevi cezası’ verdi.
Çocuk itiraz etmeden aklına gelen nedenleri yazıp öğretmenine verdi.
Ancak annesi bunu duyunca çok öfkelendi ve öğretmeni arayıp neden çocuğuna böyle bir ceza verdiğini sordu.
Bayan öğretmen bunun pedagojik açıdan gerekli olduğunu söyledi.
Okul yönetim de öğretmene destek verdi.
Bunun üzerine Türk anne, çocuğunun anadilini konuşmasına ceza verilmesini mahkemeye taşıdı.
Ve Freiburg İdari Mahkemesi, “Öğrencinin genel bireysel hakları, pedagojik eğitim kurallarından önce gelir” görüşünde birleşerek, Türkçe konuşmaya cezanın yasal düzenlemelerle bağdaşmadığına, hukuksal olmadığına karar verdi.
Almanya’da okullarda göçmen kökenli öğrencilere anadillerinde konuşma yasağı tartışmaları, yeni bir olgu değildir.
Başkent Berlin’deki Herbert-Hoover Ortaokulu’nda, öğrenci velilerinin çoğunun desteğiyle, okula ait alanlarda, teneffüslerde, sınıf gezilerinde ve sportif etkinliklerde Türkçe ve Arapça da dahil, diğer göçmen dillerinde konuşmama yasağı getirildi 2006 yılında.
Hem de öğrencilerin yüzde 70’e yakını göçmen kökenli olduğu halde.
Bu uygulamaya itiraz edenler oldu.
Yoğun tartışmalar yaşandı.
Ama Berlin Eğitim Senatörlüğü de okul yönetiminin yanında yer aldı.
2012 yılında Kuzey Ren Vestfalya (KRV) eyaletine bağlı Ahlen kentindeki bir lise yönetimi de, okula ait alanlarda benzer bir yasak uyguladı.

Haberin Devamı

‘BÜTÜN İNSANLAR YASA ÖNÜNDE EŞİTTİR...’
Almanya Türk Toplumu (TGD) başta olmak üzere çeşitli çevreler tepki gösterdi.
Ama ilgili makamlar tepkileri duymazdan geldi.
Akılları durduran kararı ise CDU ve Yeşiller’in oluşturduğu Hessen Eyalet Hükümeti verdi.
Hessen’de Arapça, Çince, Lehçe ve Portekizcenin 2021 yılı itibariyle okullarda ‘seçmeli ikinci yabancı dil’ olarak okutulmasına karar verdi.
150 bini Türk vadandaşı olmak üzere 400 binden fazla Türkiye kökenli insanın yaşadığı Hessen’de Almancadan sonra en çok konuşulan dil olduğu halde, Türkçe devre dışı bırakıldı.
Eşitlikten, çok kültürlülükten ve çok dillilikten yana olan hükümet ortağı Yeşiller de, birkaç bin Çin ve Çekya vatandaşının yaşadığı Hessen’de Çince ve Lehçenin Hessen’deki okullarda zorunlu seçmeli yabancı dil olarak öğretilmesine destek verirken, Türkçeye “Hayır” dedi.
Hem de Alman Anayasası’nın 3’üncü maddesinde, “Bütün insanlar yasa önünde eşittirler. Erkek ve kadınlar eşit haklara sahiptirler. Devlet, kadın ve erkeklerin eşitliğinin gerçekten sağlanmasını özendirir ve varılan dezavantajların giderilmesi için çaba gösterir. Cinsiyeti, soyu, ırkı, dili, yurdu ve kökeni, inancı, dini veya siyasi görüşleri dolayısıyla hiç kimse mağdur edilemez ve hiç kimseye imtiyaz tanınamaz” denildiği halde.
İşte Hessenli CDU ve Yeşiller’in bu mantığını, daha doğrusu mantıksızlığını anlamak da, kabul etmek de mümkün değildir.

BAKMADAN GEÇME!