Türk toplumunu Berlin’den çekin, hayat durur

Güncelleme Tarihi:

Türk toplumunu Berlin’den çekin, hayat durur
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 31, 2023 10:18

1 Eylül’de görev süresi dolan T.C. Berlin Başkonsolosu Rıfkı Olgun Yücekök, bundan 60 yıl sonra yeni nesil Türkiye kökenlilerin ‘Almanya Türk toplumu’ değil, ‘Almanya Türkleri’ olacağını söyledi. Almanya’daki Türk toplumunun hem Almanya’ya hem de Türkiye’ye çok önemli katkıları olduğunu belirten Başkonsolos Yücekök, Dışişleri Bakanlığı’ndaki yeni görevine başlamadan önce Hürriyet’in sorularını yanıtladı.

Haberin Devamı

* ALMANYA’ya gelirken neler hissettiniz? Nasıl bir Almanya buldunuz ve giderken neler hissediyorsunuz?
22’nci hizmet yılındayım. Almanya, Dışişleri Bakanlığı’nda uzun süreli resmi görev yaptığım dördüncü ülke. Almanya hakkında, görevim öncesinde turistik ziyaret dışında pek fikrim yoktu. Almanya’da yaşayan Türk toplumu hakkında ben de Türkiye’deki her vatandaş gibi bir parça bilgi sahibiydim. Tabii görev icabı ortalamanın biraz üzerinde bilgi sahibiydim. Ama bire bir Almanya’da yaşamak, Türk toplumuyla iç içe olmak tecrübesi Berlin’de kısmet oldu. İlk gelmeden önce tabii bizde usuldür, görev yeri hakkında bilgi edinmek. Daha önce bu görevlerde bulunmuş meslek büyükleriyle istişare edilir. Onların tavsiyeleri alınır. Benim de o günlerde genel bir fotoğraf oluştu zihnimde. Ama görev sürem boyunca bu fotoğraf değişti. 4 sene sonra çok daha müspet bir fotoğraf oluştu. 4 sene burada Türk toplumuyla iç içe yaşadıktan sonra bambaşka bir fotoğraf oluştu. Bir bütün olarak baktığınızda, açıkçası çok daha pozitif bir fotoğraf bence.

Türk toplumunu Berlin’den çekin, hayat durur
EN ÇOK TÜRKLERİN YAŞADIĞI YER BERLİN
Berlin Başkonsolosluğu’nun görev bölgesi 4 eyalet biliyorsunuz; Berlin, Brandenburg, Saksonya, Mecklenburg Vorpommern. Bu 4 eyaletteki toplam Türk nüfusunun yüzde 98’i Berlin’de yaşıyor. Yüzde ikisi diğer eyaletlere dağılmış durumda. Saksonya’da ve Brandenburg’da 3-4 bin civarında, Mecklenburg-Vorpommern’de de daha az sayıda vatandaşımız var. Tabii bunun tarihsel arka planı var. Bunlar, eski Doğu Almanya eyaletleri. Berlin’in İkinci Dünya Savaşı sonrası 1961-1990 arası oksijen çadırında yaşayan bir yarım şehir olma özelliğinin getirdiği yapısal konumu var. Durum, buraya olan işçi göçünü tetiklemiş ve beslemiş. Buradaki Türk toplumunun kalabalığı buradan kaynaklanıyor. Şu çok çarpıcı bir ayrıntı; Aynı il sınırları içerisinde yurt dışında en çok Türk vatandaşının yaşadığı yer Berlin. Eyalet bazında Kuzey Ren Vestfalya (KRV) ama kent olarak baktığınızda Berlin açık ara önde. Dolayısıyla çok dinamik bir toplum. 81 ilden neredeyse insanımız var Berlin’de. Türk toplumu burada önemli bir faktör, önemli bir güç. Türk toplumunu Berlin’den çektiğinizi düşünün. Hakikaten şehirde pek çok noktada hayat durur. Böyle bir durumla karşılaşma ihtimali var. Şehre nüfuz etmiş, dokusuna işlemiş bir Türk toplumu var. Nesiller büyüdükçe, geliştikçe, eğitim hayatında ilerleyip iş hayatına atıldıkça Türk toplumunun etkisi daha da artıyor.

Haberin Devamı

YENİ NESİL ÇOK DAHA İLERİDE
Şu anda 25-45 yaş grubu üçüncü jenerasyon diyelim. Geniş tutalım, onlar aktif iş hayatındalar. Dedelerine, anneannelerine, babaannelerine göre, ilk nesle göre hem yaptıkları işler hem eğitim düzeyleri çok daha farklı ve çok daha ileride. Dördüncü nesil de arkadan geliyor. Bebek, çocuk, genç, onlar da yetişiyorlar. Bana göre çok önemli bir potansiyel var yolda. Türk toplumu daha pek çok iş başarabilir burada. Zaten artık Alman hükümeti de kabul ediyor burasının bir göç ülkesi olduğunu. Almanya’ya hakikaten katma değer sağlayan, yani vergisel anlamda da toplumsal anlamda da istihdam anlamında da net katma değer sağlayan bir Türk toplumu var.

Haberin Devamı

TÜRK TOPLUMU VİTRAY CAMA BENZİYOR
* Türk toplumuyla iç içesiniz. Sizce Türk toplumunun buradaki en büyük sorunu nedir?
Sorunlar muhtelif. Tabii ki farklı başlıklar sayabiliriz. Ama biraz daha çaba gösterebileceği konu eksikliğinin ne olduğunu sorarsanız, ekonomik büyüklüğüne ve toplumsal büyüklüğüne oranla, özellikle yerel siyasetteki temsil konumunu söyleyebilirim. En çok göze çarpan bu yansımasının daha kısıtlı olmasıdır. Baktığınız zaman küçük-orta ölçekli işveren dernekleri var. Kamu yararına faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşları var. Cami dernekleri var. Engelli vatandaşlarımızla ilgilenen dernekler var. Hemşeri dernekleri olabiliyor. Müzikle ilgili dernekler, sanatsal faaliyetler, kültürel faaliyetler olabiliyor. Yani geniş yelpazede. Ve sivil toplum yapılanması da var. Ama ben biraz Türk toplumunu ‘vitray’ cama benzetiyorum. Baktığınız zaman bütün bir cam görüyorsunuz ama aslında o farklı renklerdeki küçük cam parçalarının kurşun şeritlerle birleştirilmesinden oluşuyor. Dolayısıyla birinci gözüme çarpan bu. İkincisi; çocuk ve gençlerimiz. Gerçi bu dönemde bir hayli artırdık ama ben Türkçe ve Türk kültürü derslerine olan ilginin biraz daha artmasını arzu ederim. Açıkçası az önce ilk soruda üçüncü jenerasyonunun artık iş hayatında olduğundan, dördüncü jenerasyonun eğitim hayatı içerisinde gün be gün ilerlediğinden bahsettik. Bu ilerleme sırasında maalesef bir erozyon var, o göze çarpıyor. O da Türkçe. Yani üçüncü jenerasyon daha az Türkçe konuşuyor, daha az kelimeyle konuşuyor. Dördüncü jenerasyonda bu oran biraz daha azalıyor. Bunun yaşanmadığı aileler tabii ki var. Çocuklarıyla Türkçe konuşan, onların kelime dağarcığının zenginleşmesine özen gösteren, Türk kültürünü ve tarihini öğrenmelerine katkıda bulunan ailelerimiz de var. Ama bu alanda biraz daha gayrete ihtiyaç var.

Haberin Devamı

ENGELLİ KART TÜRKİYE’DE DE TANINACAK
* Berlin’deki Türkiye kökenli insanların Türkiye’den beklentileri nelerdir? Vatandaşlarımızın beklentileri ilgili makamlara ulaşıyor mu? Ulaştırılıyor mu?
Hizmet geliştirmesi yönünde hükümetin iradesi son derece güçlü. Bunu biz konsolosluk hizmetlerinin gelişmesinden birtakım hakların yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız lehine düzenlenmesine kadar pek çok noktada görüyoruz. En yakın tarihli son gelişmeyi örnek vereyim; Almanya’da tanzim edilen engelli kartları artık Türkiye’de de tanınabilecek, bunun denkliği sağlandı. Bu süreç, benim göreve başladığım ilk günlerde gündeme gelmişti. Engelli çocukları ve bireyleri olan ailelerinin dayanışma dernekleri var. Burada belli başlı 2 dernek var. Berlin’de o iki derneğin de dile getirdiği ortak bir sorundu bu. Örneğin engelli kardeşlerimiz var ama askerlik yükümlüsü gözüküyor. Tabii böyle bir durumda aileleri de birtakım sıkıntılarla karşılaşıyordu. Engelli kartının engellilik durumunun Türkiye’de tescilinin biraz daha uzun bir prosedürü vardı. Bunlar kolaylaştırıldı. İşte emekli vatandaşlarımız var. Telefonlarını Türkiye’de 2 ay kullanabiliyorlardı. O süre 4 aya çıktı. Araçlarını 6 ay tutabiliyorlardı. O süre 24 aya çıktı. Konsolosluk hizmetleri online imkânlar geliştikçe daha da arttı ve uzaktan yapılabilir hale gelmesiyle konsolosluklara bireysel başvurular kolaylaştırıldı. Dolayısıyla vatandaşlarımızın Türkiye’den beklentilerine hakikaten kulak veriliyor. Sağduyuyla da imkânlar dahilinde olabileceklerin hepsi de hayata geçiriliyor. Yani hizmet anlayışından tutun, vatandaşla diyaloğa kadar ciddi bir yaklaşım. Ama şunu da hissediyorum ben. Birtakım yakıştırmalarla veya birtakım aslında olmayan tanımlamalarla sokaklarla yorumlanmaktan, o şekilde muamele görmekten vatandaşımız genel itibariyle de hoşnut değil. Yani ‘Sizin orada keyfiniz yerinde efendim, Euro kazanıyorsunuz. Gelip burada şöyle yapıyorsunuz, böyle yapıyorsunuz’ denmesinden rahatsızlar haklı olarak.

Haberin Devamı

MİSAFİR İŞÇİ GELDİK, BURALI OLDUK
* Almanya’ya Türk iş gücü göçünden 62 yıl sonra Türk toplumu nerededir? Bundan 60 yıl sonra Türk toplumunu nerede görüyorsunuz?
Güzel bir soru. Aslında, konuşmanın başında tanımladığımız nesiller arası geçiş ve değişim süreci perspektifinden bakmak lazım. 60 yılda nereye geldik? Dolayısıyla o yolculuğun 3 aşağı 5 yukarı insana geleceğe dair verdiği bir izlenim var. Bu tarafa doğru gidebilir diye. 60 yıl sonra Türk toplumu bir kere bugünkünden sayısal olarak bir miktar daha fazla bir nüfusa sahip olacak. O kesin. Ekonomik aktivitesi, ağırlığı, yarattığı ekonomik değerler de. Burada ödediği vergi miktarı, yarattığı istihdam artacak, o da kesin. Ve yeni nesiller artık Almanya’da ‘Türk toplumu’ değil, ‘Almanya Türkleri’ olacaktır. İş gücü göçüyle biz ‘Gastarbeiter’ (misafir işçi) olarak başladık. Yerleşik düzene geçtik. Artık buralı olmuş, Almanya’ya tamamen uyum sağlamış bence azınlık statüsünü tartışabilecek bir Alman-Türk toplumu bekliyorum ben 60 yıl sonra.

Haberin Devamı

NESİLLER BOYU ANAVATANA YATIRIM
* Buradaki Türklerin Alman ekonomisine katkısından bahsettiniz ama Türkiye’ye de çok ciddi ekonomik katkıları oldu ve hâlâ da var değil mi?
Şüphesiz... Türk iktisat tarihine baktığınız zaman 60’lı yıllardan itibaren hep yurt dışındaki vatandaşlarımızın birikimlerinin, özellikle yabancı para cinsinden birikimlerinin hakikaten önemli bir kaynak ve kurtarıcı olduğu görülür. Buna yönelik zamanında döviz tevdiat hesabına işçiler için özel hesaplar açıldığını hatırlıyorum. Merkez Bankası’nda da buna benzer farklı uygulamalar yapılmış. Vatandaşlarımız geldikleri Anadolu kentlerinde, kasabalarında, köylerinde gayrimenkullere yatırım yapmışlar. Tarlalar, çiftlikler satın almışlar. Nesiller boyunca insanlarımız anavatana yatırım yapmak istemiş, eşinin dostunun yeri gelmiş ticari işlerini finanse etmiş, destek olmuş.

Türk toplumunu Berlin’den çekin, hayat durur
BERLİN’İ ÖZLEYECEĞİM
Berlin’i özleyeceğim. Çünkü burası orta boy bir vilayet gibi. Aslında Türk nüfusu bakımından da bir kent gibi Berlin. Berlin’in merkez nüfusu yaklaşık 3 milyon 700 bin kişi civarında ama 4 milyonu geçtiğini söyleyenler de var. Berlin’de parklar, dereler, nehirler, göller, göletler, yeşil alanlar var. Bir kere Berlin’de özleyeceğim şey yeşil, onu söyleyebilirim. Bizim de yeşil şehirlerimiz var ama ben arzu ederim ki, Anadolu’nun içlerinde de şehirlerimiz daha yeşil olsun. Türk toplumu açısından bu soruyu cevaplarsam, insanların yüzünde gördüğüm tebessümü, o dostluğu çok özleyeceğim. Hatta şöyle bir ufak anekdot anlatayım size; Başkonsolos olarak toplum içerisinde tanınınca tanımadığınız insanlar da sizi tanıyor, selam veriyorlar ve ayak üstü konuşuyoruz. Bir gün Berlin’in ünlü alışveriş caddesi Ku’Damm’da Ankara’dan gelen dostlarımızla yaya geçidinde karşıya geçmek için beklerken, siyah kıyafetli, kasklı bir motosiklet sürücüsü durdu ve ‘Buyurun geçin sayın Başkonsolosum’ dedi. Teşekkür ettik. Bu güzel bir anı. Onun dışında, gördüğümüz misafirperverlik, yakınlık, dostluk. Bir de pandemi döneminde bir cuma günü camiye gittiğimde, namaz sonrası cemaatten arzu eden vatandaşlarımızla da sohbet etmek istedim. Bir amca geldi, halini hatırını sordum. ‘40 yıldır Berlin’de yaşıyorum, ilk defa bir Başkonsolos görüyorum’ demişti. Bunu duymuş olmak da hoşuma gitti. Bunu da hiç unutmayacağım. Demek ki, daha önce temas etme fırsatı bulunmayan yerlere de ulaşma şansım olmuş. Berlin’in kendine özgü bir gastronomik unsuru var. Berlin döneri artık New York’a ‘German döner’ diye bile girdi. Dijital mecralarda, normal televizyon kanallarında dizi karakterleri bile döner yiyor. Bunu bile görmüşlüğüm var. O bakımdan buradaki gastronomi sektöründeki arkadaşlara da başarılar diliyorum.

RIFKI OLGUN YÜCEKÖK KİMDİR?
T.C. Berlin Başkonsolosu Rıfkı Olgun Yücekök, 1977 yılında İstanbul’da doğdu. İlköğreniminden sonra Galatasaray Lisesi ve Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. 2001 yılında Dışişleri Bakanlığı’nda göreve başladı ve merkezde Yurtdışı Tanıtma, Orta Asya, Siyaset Planlama, Güney Asya Daireleri’nde; yurt dışında Sofya Büyükelçiliği’nde, Tel Aviv Büyükelçiliği’nde ve Paris Büyükelçiliği’nde görev yaptı. 2016-2018 yılları arasında Müsteşar Özel Müşaviri, 2018-2019 döneminde Bakan Yardımcısı Özel Müşaviri olarak merkezde görev üstlendi. 15 Eylül 2019’da T.C. Berlin Başkonsolosu oldu. İngilizce, Fransızca ve temel düzeyde Almanca bilmekte olup, evli ve iki çocuk babasıdır. Eşi Fulya Yücekök de T.C. Berlin Büyükelçiliği’nde Elçi Müsteşar olarak görev yapmaktadır.

BAKMADAN GEÇME!