Solingen'in 20. yılında Almanya'da göçmen olmak'

Güncelleme Tarihi:

Solingenin 20. yılında Almanyada göçmen olmak
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 29, 2013 13:05

Almanya'nın Solingen kasabasında günlük hayatın koşuşturması içinde geçiştirilen, ama yabancı düşmanlığının, toplu cinayetlere de dönüşebileceğini gösteren Solingen Yangını'nın kurbanları olayın 20. yıldöünümünde anılıyor.

Haberin Devamı

20 yıl önce, Mayıs ayının son günlerinde o bahar gecesinde, aslında iyi aile mahallesi sayılan Solingen in "Mitte" semtinde 2 katlı müstakil bir ev aniden alevlere boğulmuştu.

Karadeniz'in bir köyünden 70'li yıllarda ailecek bıçak ve makas ve keskileriyle ünlü Solingen kasabasına çalışmaya gelen Genç ailesinin eviydi burası.

Aile fertlerinin sayısı artınca 19. yüzyıldan kalma hoş bir bina olmasına rağmen, tadil edilmediği için ucuza satın alınan bu binaya geçmişti Genç ailesi.

Mahalleliyle bir dertleri yoktu. Kalabalık olmalarına rağmen, kendi halinde bir aileydi Genç ailesi. Polis yangını soruştururken, bu cevapla çok kez karşılaşacaktı. Yangının çıkış nedeni 29 Mayıs 1993 gecesi kapı girişine konan gazete ve kâğıt atıklarının üzerine benzin dökülerek tutuşturulmasıydı.

Ahşap bina

Giriş kapısının yanmasıyla birlikte alevler ahşap merdivenleri sarmış, aile fertlerinin büyük bölümü dumandan ve alevlerden kaçamamıştı. 14 kişi kurtuldu yangından. Çoğu yaralı. Kurtulanlardan 15 yaşındaki Bekir, 30'dan fazla ameliyat geçirdi.

20 yıl sonra bugün Solingen de Genç ailesinin yanan evinin arsasında bir yeşil alan bulunuyor. Yerel yönetim aileye yeni bir ev inşa etmeyi önermiş, ama aile acı hatıraları nedeniyle bunu reddetmişti. Şimdi belediye parklar müdürlüğünün bakımını üstlendiği o yeşil alanda bir tabela var, Genç ailesinin başına gelenleri hatırlatan. Hemen arkasında da ''Ayı İni'' olarak adlandırılan çayırı.

Olayın failleri de, aynı mahalleden komşuları çıktı Genç ailesinin. Bir zamanlar "Ayı İni çayırında" da oynayıp zıplayan 4 neo-Nazi genç.

Failler çıktı

O dönemde yaşları 21'in altında olan zanlılar en yüksek hapis cezalarına çarptırılmışlardı. 20 yıl sonra ise, artık serbest dolaşıyorlar. İçlerinden sadece biri mahkeme sürecinde Genç ailesinden özür diledi, zanlıların geri kalanlarının de Solingen'de yaşadıkları biliniyor.

Genç ailesi de hâlâ Solingen'de ve katliamın yıldönümünde yeniden gündemde.

Alman siyasi partilerinin hemen tüm Solingen yerel örgütleri, ayrıca çeşitli sivil toplum kuruluşları anma etkinlikleri düzenliyorlar.

Mevlüde Genç'in "affeden yüzü"

Ve anne Mevlüde Genç de yirmi yıl önce de olduğu gibi bir kez daha Solingen yangınının "affeden yüzü"nü simgeliyor. Gazetelerde resmi var, haberlerde sözlerinden alıntılar.

Yirmi yıl önce de "Kimseden hesap sormuyorum, affediyorum, hepimiz buralıyız, hepimiz kardeşiz" diyerek en çok da Alman kamuoyunu rahatlatmıştı.

Mevlüde Genç 20 yıl sonra bugün de yine aynı şeyleri söylüyor.

Şimdilerde gazeteciler ona en çok "Onca acıdan sonra niye dönmediniz Türkiye'ye" diye soruyorlar.

O da 20 yıl önce söylediklerini tekrarlıyor ve ekliyor, "Burası benim de vatanım."

Diğer yandan, Solingenli Almanlar arasında giderek artan bir tepki de var. Kasabalarının uzun süredir bu olayla anılmasından rahatsızlar. Bazıları için sorun daha derinde:

"Evet, Mevlüde Genç kardeşiz buralıyız diyor ama vaktiyle de, simdi de bunları hâlâ Türkçe söylemek zorunda kalacak kadar az Almanca biliyor, neden buralı olsun ki " demekte sakınca görmeyenler de var.

Bu ise, bu ülkede neredeyse 50 yıldır devam eden "Göçmen nasıl olmalı, hangi ev ödevlerini hakkıyla yerine getirmeli ki, Alman toplumuna uyum sağlamış sayıp, aramıza kabul edelim" sorularıyla akıp giden entegrasyon tartışmalarına bir başka bakış açısı.

Mihenk taşı

Solingen faciası, Almanya'ya dair kolektif bellekte bir mihenk taşı. "Solingen" dendiğinde o yıllarda henüz doğmamış gençler bile derhal anlatacak hikâyeler buluyorlar.

Bu hikâyelere dair anıları da Almanya neresinde yaşarlarsa yaşasınar, Türkiye kökenli tüm göçmenler gerçekten paylaşıyorlar.

Solingen yangınından hemen sonra, kapı zillerindeki Türkçe isimlerin silinmesi, balkonlarda "kundaklanırsak, bari söndürecek suyumuz olsun" diye hazır tutulan su dolu kovalar, damacanalar, pencere kenarlarında hazır bulundurulan ve o tarihlerde karaborsaya bile düşen ip merdivenler, dahası o günden bu yana hiç dinmeyen o "kundaklamalar yine başlar mı?" endişesi ve bu endişeyi zaman zaman boğma aşamasına gelen "biz buradayız, kalıcıyız, hem de kendimiz gibi kalmaya yeminliyiz" tarzı duyguları da içinde barındıran öfke atakları "Almanyalı Türklerin" bu yeni oluşan kolektif kimliğinde yer en önemli veriler arasında sayılabilir.

Nitekim Solingen Yangını ile ilgili olarak sosyologlar bu facianın, Türkiye asili göçmenlere bir çeşit "Almanyalı Kolektif Kimlik" kazandırdığını söylüyorlar.

Gerçekten de Solingen'in geçer geçmez, genci yaşlısı derhal Mollan, Hoyerswerda, Lichtenhagen, Rostock gibi Alman sehir ve kasaba isimlerini ard arda sıralayıveriyor.

Zira Solingen yangınının olduğu yıl, bu kent ve kasabalarda da göçmenlere yönelik ağır saldırılar yaşanmıştı.

Her yangında aynı endişe

Öte yandan şimdilerde içinde göçmenlerin de oturduğu binalarda çıkan her yangın da yine "yoksa…" endişesini körüklüyor.

Sekizi Türk, biri Yunanlı sonucusun da tabancasına göz dikilen bir polis memurunu katleden neo-Nazi yeraltı örgütü de bu endişeyi iyice daim kıldı denilebilir. Solingen yangını sırasında hukuk öğrencisi olan ve biraz da bu yüzden politikaya itildiğini söyleyen Alman Yeşiller Partisi Milletvekili Mehmet Kılıç için, Solingen Yangını ile Neonazi cinayetleri arasında aradan 20 yıl geçmiş olsa bile, ciddi bir sebep sonuç ilişkisi var.

Mehmet Kılıç'a göre, 20 yıl önce dört Neonazi gencin Solingen'de komşularının evini yakmalarına kadar giden yolu, Alman siyasetçilerin o dönemde yeni birleşen Almanya da başgösteren ekonomik ve sosyal sıkıntıları unutturmak adına, çok popüler olan yabancı düşmanı ve ırkçı söylemleri açmıştı.

Yeşiller Milletvekili Mehmet Kılıç'a göre, halen Münih'de görülen davada da, ayrıntıları ortaya çıkmaya başlayan 'NSU terör hücresi'nin işlediği ırkçı cinayetlerle ilgili tüm ihmal ve hatalar serisi de yine, Almanya'da ırkçılığın hep üstü örtülen ancak etkin olarak mücadele edilmeyen bir olgu olduğunu yeniden gösterdi.Ayça Tolun/BBC-TÜRKÇE

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!