SİMİT ALACAK PARALARI YOK CEPLERİNDE 2 TELEFON VAR

Güncelleme Tarihi:

SİMİT ALACAK PARALARI YOK CEPLERİNDE 2 TELEFON VAR
Oluşturulma Tarihi: Mart 31, 2011 13:41

DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Oda TV baskını ve tutuklanan gazeteci Ahmet Şık’ın basılmamış kitabına ilişkin açıklama yaparken yargı kararları doğrultusundaki gelişmelerin faturasının hükümete kesilmek istendiğini söyledi.

Haberin Devamı

Arınç, Oda TV baskını ve tutuklanan gazeteci Ahmet Şık’ın basılmamış kitabına ilişkin açıklama yaparken yargı kararları doğrultusundaki gelişmelerin faturasının hükümete kesilmek istendiğini söyledi.

Arınç, "Biz ülkeyi yöneten siyasetçiler olarak kitapların toplatılmasına, gazetecilerin gözaltına alınmasına, tutuklanmasına sevinmeyiz, rıza göstermeyiz. Bundan gerçekten üzülür ve endişe duyarız" dedi. İsim vermeden CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu da eleştiren Arınç, kopartılan fırtınanın seçim öncesine denk gelmesinin, hükümete yönelik karalama kampanyalarının organize şekilde sürmesini de manidar olarak yorumladı.

Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü ile Şanlıurfa Valiliği’nin organize ettiği, ’20’nci Yerel Medya Eğitim Semineri’ Şanlıurfa’da başladı. 2 gün sürecek ve DSİ Konferans Salonu’ndaki seminere; Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Şanlıurfa Valisi Nuri Okutan, AK Parti Milletvekilleri Zülfikar İzol, Ramazan Başak, Seyit Eyyüpoğlu, Müfit Yetkin, bağımsız Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba, Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Halil Mutlu, bürokratlar, STK temsilcileri ile bölge illerinden gelen çok sayıda gazeteci katıldı. Seminere katılan Bülent Arınç ilk olarak, ’Türk Basını ve Şanlıurfa Yöresi’ adlı fotoğraf sergisinin açılışını yaptı.

Seminerin açılış konuşmasını yapan BYEGM Genel Müdürü Murat Karakaya, yerel medya eğitim seminerleri ile, yerel gazetecilerin tecrübe kazanmalarını amaçladıklarını söyledi. Karakaya’nın ardından söz alan TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ise, sosyal medyanın ön plana çıkmaya başladığını ifade ederek, yüzde 70’i 34 yaş altında nüfusa sahip olan Türkiye’nin internet başında en çok vakit geçiren 3’üncü ülke olduğuna vurgu yaparak, bunun gazetecilik için hem risk hem de fırsat olduğuna değindi.

"SİMİT PARASI YOK 2 TELEFONU VAR"

Açılış konuşmaları ardından kürsüye çıkan Devlet Bakanı Bülent Arınç, en çok internet kullanan 3’üncü ülkenin Türkiye olduğunu, ülkenin farklı konularda da çok ileride olduğunu söyledi. Arınç, şöyle konuştu:

"İnternetin yanı sıra cep telefonu kullanımında da çok ilerdeyiz. Nüfusumuz 72 milyon ama 50 milyon insan cep telefonu kullanıyor. Simit parası bulamayan gençlerin arka ceplerinde 2 cep telefonu var. Yine televizyon başında en çok vakit geçiren bizim millet. Günde 4-5 saat kutunun karşısında televizyon izliyoruz. Çocuklarımız, eşlerimiz tüm günlerini televizyon karşısında geçiriyor. Öğreniyor, eğleniyor, gülüyor, duygulanıyor ama bir insanın günlük yaşam süresinin önemli bölümünü televizyon karşısında geçirmesi nelere yer açıyor bunu da ileride tartışacağız."

İnternet medyasındaki hukuki boşlukların denetim altına alınması için çalışmalar yapıldığını ve bu yönde hazırlanan kanun taslağının da önümüzdeki dönem yasalaşacağını anlatan Bülent Arınç, TCK’nın 6’ncı maddesinde değişiklik yapacaklarını da ifade ederek, şöyle konuştu:

"Özel hayatın gizliliği ilkesinin korunması, soruşturma ihlali, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs konularını içeren bu maddeyi düzenleyeceğiz. Böylece ağır cezalar içeren özel hayata müdahale ile ilgili açılan binden fazla davayı da gazetecilerin lehlerine çözüme kavuşturacağız."

"DEMOKRASİMİZ BATILI ÜLKELER İLE BOY ÖLÇÜŞÜYOR"

AK Parti iktidarında önemli çalışmalar yapıp, demokratikleşme adımları attıklarını ve demokrasi konusunda Türkiye’nin batılı ülkeler ile boy ölçüşür hale geldiğini dile getiren Arınç, şöyle devam etti:

"Hükümet olur olmaz ilk işimiz, 20 yıldır süren Olağanüstü Hal uygulamasını kökünden kaldırdık, önemli demokratik değişiklikler yaptık. Daha birkaç gün önce insanlar sokaklara indi, engellemeye karşılaşmadan nevruzu kutladı. Geçmişte yasaklar listesinin birinci sırasını oluşturan nevruz artık serbestçe kutlanabiliyor. Geçen hafta İran’da resmen kutlanan ’Dünya nevruz kutlamalarına gelecek yıl Türkiye’nin ev sahipliği yapması gündeme geldi. İktidarımız süresince, Terörle Mücadele Kanunu’nun 8. maddesini kaldırdık, 312. maddeyi değiştirdik. 2008 yılında yapılan değişiklik ile 301. maddeyi kimsenin yargılanamayacağı kapsama taşıdık. Artık insanlar çocuklarına rahatça isim veriyor, yerleşim yerlerinin isimlendirilmesindeki katı tutuk ortadan kalktı. Farklı dil ve lehçelerde müzik ve televizyon yayını kolaylaştırıldı, cezaevi görüşlerinde Kürtçe yasağı kalktı, üniversitelerde enstitüler kuruldu, Kürtçe seçmeli ders oldu. Yol kontrolü ve uygulamalar azaltılarak günlük hayat kolaylaştırıldı. Bölgedeki meralar hayvancılığa açıldı. Taş atan çocuklar olarak bilinen ve biz suça itilen çocuklar olarak tanımladığımız yasa ile çocuklarımızı korumaya başladık. Kürt tarihinde yer edinmiş önemli şahsiyetlerin isimleri okullara verildi, kitapları basıldı. 12 Eylül’de yapılan referandum ile Anayasa değişikliği sonucu YAŞ kararları yargıya tabi oldu. Haksız suçlamalar veya kendilerini savunamadan mesleklerinden atılanlara iadei itibar yolu açıldı. HSYK kararları yargı denetimine tabi oldu. HSYK kararları yargı denetimi dışında olduğu için meslekten ihraç edilen savcı ve hakimler için mesleğe dönüş yolu açıldı. Kişisel bilgiler koruma altına alındı, fişleme tarihe karıştı. Yüzlerce yasak yerini özgürlüğe bıraktı. Türkiye artık demokrasi anlamında batı ülkeleriyle boy ölçüşecek standartlara ulaştı."

"OH OLSUN’ DİYECEK DURUMDA DEĞİLİZ"

Ergenekon soruşturması kapsamında Oda TV baskını, tutuklanan gazeteciler ve Ahmet Şık’ın kitabına ilişkin gelişmelere de değinen Arınç, isim vermeden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirdiği konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Son günlerde duruşması ve yargılaması devam eden Ergenekon örgütü ilgili olarak verilen yargı kararları sonucunda bir medya kuruluşunda aramalar yapıldığını, bazı gazetecilerin de bazı suçlamalar nedeniyle tutuklandığını biliyoruz. Türkiye’de bazı çevreler ’Nasıl olur da bir medya kuruluşuna baskın yapılır’ diyerek ortalık ayağa kaldırmak istedi. Hatta bir siyasi parti lideri de o medya kuruluşunun sahibi hakkında methiyeler dizdi. Sonra ortaya başka ilişkiler, başka hesaplar, başka komplo hazırlıkları ve kimlerin bu oyun içerisinde yer aldığı da ortaya çıktı. Bunu bütün kamuoyu gördü. Bu ilişkilerin deşifre edilmesinden sonra hiçbiriniz tutuklandığı sırada hakkında Yalçınkaya benzetmesi yapan parti liderinin bu konuda bir açıklama yaptığını duydunuz mu? Şimdi başka bir hesap ve gürültü koparılmaktadır. ’Basılmamış kitaba baskın olur mu’ diye. Bütün bunların faturası da hükümete kesilmeye çalışılmaktadır. Biz bu ülkeyi yöneten siyasetçiler olarak elbette kitapların toplatılmasına, basın mensuplarının gözaltına alınmasına, tutuklanmasına sevinmeyiz, rıza göstermeyiz. Bundan gerçekten üzülür ve endişe duyarız. Ama ortada tamamen bir yargısal tasarruf var. Savcı, hakimlerin kararına bağlı hatta itirazları toptan oybirliğiyle reddeden bir mahkeme kararı bulunmaktadır. Bize düşen hükümet olarak, ne başında ne sonunda hiçbir dahlimiz olmayan bu konuda yasama organı olarak da, yürütme organı olarak da söz söyleme imkanımızın olmadığını düşünüyoruz. Üzülmek, yargının kararına karşı çıkmak veya onu alkışlamak başka şeydir. Biz ne alkışlıyoruz, ne de bundan dolayı oh olsun diyecek durumda değiliz. Hakim ve savcıların Anayasa’nın 9. maddesinde ’bağımsız yargı milletten aldığı egemenlik hakkını kullanır’ diye yazdıktan sonra onlara talimat verecek bir durumda değiliz. Diliyoruz ki yargı; kısa süre içerisinde incelemesini tamamlasın ve bu konuyu dava haline getirsin ve süratli bir yargılama ile de sonucunu hep birlikte görelim. Kopartılan bu gürültülerin arkasında başka bir sebebi olduğu çok açıktır. Özellikle bu dönemlerde buna benzer dönemlerde benzer olayların yaşandığını biliyoruz. Türkiye 2 ay sonra genel seçimlere gidiyor. Bu fırtınaların seçim öncesinde kopartılması hükümete yönelik karalama kampanyalarının organize bir şekilde sürdürülmesi, batılı ülkelerde hükümeti şikayet edenlerin gruplar oluşturması oldukça manidardır. Ancak hiç kimse merak etmesin; bu psikolojik harekat 13 Haziran’da bıçakla kesilmiş gibi sona erecektir."

Konuşması biten Bülent Arınç’a daha sonra BYEGM ve Şanlıurfalı gazeteciler tarafından çeşitli hediyeler verildi. Arınç, daha sonra Polis Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Önder Aytaç, Hürriyet Gazetesi Ekenomi Müdürü Vahap Munyar ve Kanal 24 Ankara Temsilcisi Yaşar Taşkın Koç’un panelist olduğu seminerin ilk oturumunu dinledi.


Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!