Merkel: Türkiye önemli

Güncelleme Tarihi:

Merkel: Türkiye önemli
Oluşturulma Tarihi: Ekim 05, 2006 00:00

Angela Merkel, 5-6 Ekim tarihleri arasında Türkiye ziyaretine ikili ilişkilerin yanı sıra Uluslararası gelişmeleri ve Almanya’daki Türklerin uyumunu da içeren kabarık bir dosya ile gidiyor.

Haberin Devamı

Almanya’nın ilk kadın, ilk "Doğu"lu ve en genç başbakanı olarak 22 Kasım 2005’te koltuğuna oturan Angela Merkel’in, Türkiye’ye başbakan olarak yapacağı ilk ilk resmi ziyareti bugün başlayacak.

Aynı zamanda Hıristiyan Demokrat Birliği Partisi’nin (CDU) Genel Başkanı olan Angela Merkel, 17-21 Mayıs 1993 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret eden Helmut Kohl’den sonra Ankara’ya resmi ziyarette bulunacak CDU’lu ilk başbakan olacak.

16-17 Şubat 2004’te Türkiye’ye CDU Genel Başkanı olarak resmi bir ziyarette bulunan Merkel, başbakanlığının 11’inci ayında yapacağı bu ilk resmi ziyaretine Ankara’ya kabarık bir dosya ile gidecek.

İkili ilişkiler

"Türkiye önemli. Ben Türkiye’nin dostuyum" diyen Başbakan Merkel’in Türkiye dosyasında ağırlıklı olarak şunlar yer alacak:
- İki ülke arasındaki ekonomik, kültürel işbirliğinin artırılması.
- Türkiye’nin Orta Doğu’da barış sürecine ve İran’la sürtüşmelerin giderilmesine katkısı.
- Türkiye-Avrupa Birliği (AB) arasındaki müzakere süreci ve Almanya’nın yaklaşımı.
- Kıbrıs sorunun çözümü.
- Almanya’da yaşan Türklerin ve Türk kökenli Alman vatandaşlarının Almanya’ya uyumu.

İslam dini dersleri

Almanya’da 800 binden fazlası Alman vatandaşı olmak üzere 2.7 milyon civarında Türk kökenli insan yaşamaktadır. Türklerle birlikte ülkede yaklaşık 3.5 milyon Müslüman bulunmaktadır. Bu nedenle Ankara’daki görüşmelerde Almanya’daki Müslüman Türklerin din eğitimi ve Türkiye’deki Hıristiyan azınlığın bu alandaki sıkıntıları da aynı üst başlık altında gündeme getirilecek.
Almanya’daki okullarda İslam dini dersleri verilmesi ve camilerde görev yapacak imamların Almanya’daki üniversitelerde eğitim görmeleri de konuşulacak.

CDU ve Türkiye

Almanya’da 1949-1966 yılları arasında Hür Demokrat Parti (FDP), 1966-1969 yılları arasında Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile ve 1982-1998 yılları arasında da yine FDP ile koalisyon hükümetleri oluşturan CDU/CSU, iktidarları döneminde hep Türkiye ile özellikle ekonomik ilişkilerin geliştirilmesinden yana bir politika izledi.

Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) arasındaki ilişkiler de CDU/CSU’nun iktidarda olduğu dönemde başladı. Ancak o dönemdeki muhafazakar liderler Türkiye’nin şu anda adı Avrupa Birliği (AB) olan Avrupa Topluluğu’na (AT) üyeliğine tam destek verirken, 1982 yılında başbakanlığı üstlenen CDU’lu Helmut Kohl tam üyeliğe hep uzak durdu. Hatta "Bize coğrafya derslerinde Türkiye’nin Avrupa’da olduğu öğretilmedi" diyerek tam üyelik konusundaki tutumunu çok açık bir biçimde ortaya koydu. Özal döneminde yapılan tam üyelik başvurusun geri çevrilmesinde Helmut Kohl etkin bir rol oynadı.

Eski başbakanlardan Mesut Yılmaz, Bonn’da yaptığı bir görüşmeden sonra "Kohl üyeliğimiz için tam destek verdi" açıklamasında bulunduğu halde, Kohl hiç de öyle olmadığını kısa bir süre sonra açıklayınca Yılmaz küplere bindi.

Yılmaz’ın öfkeyle Nazi dönemini kast ederek, "Almanya yaşam alanını genişletmek istiyor" demesi, iki ülke arasında ciddi bir politik kriz yaşanmasına yol açtı. Mesut Yılmaz’ın Almanya’da yaşayan Türk kökenli Alman vatandaşlarına "CDU/CSU’ya değil, SPD’ye oy verin" çağrısında bulunması, politik gerginliği artırdı. CDU, o günlerde Türkiye’yi Almanya’nın içişlerine karışmakla suçladı.

İmtiyazlı ortaklık

Angela Merkel CDU’nun genel başkanlığına geldikten sonra da partinin Türkiye’nin AB üyeliği konusunda olumlu bir değişiklik yaşanmadı. Merkel, Türkiye’ye tam üyelik yerine "imtiyazlı ortaklık" verilmesini gündeme getirdi ve bu politikasını AB ülkelerinde iktidarda bulunan diğer muhafazakar liderlerin desteklemesi için yoğun çaba gösterdi.

Angela Merkel, 22 Eylül 2005 tarihinde yapılan genel seçimler öncesi AB ülkelerindeki muhafazakar liderlere birer mektup göndererek "imtiyazlı ortaklık" önerisinin desteklenmesini istedi.

Merkel’in "imtiyazlı ortaklık" önerisinin temelini şunlar oluşturmakta:

1. Türkiye ekonomik kararlarda eşit haklara sahip olacak.
2. Araştırma alanında ortak çalışma artırılacak.
3. Avrupa’nın dış ve savunma politikasında Türkiye daha fazla temsil edilecek.

Angela Merkel, 22 Eylül 2005 tarihindeki genel seçim öncesi Schröder’le yaptığı TV düellosunda Türkiye’ye tam üyelik sözü verilmemesi gerektiğini, çünkü bunun yerine getirilemeyeceğini ve bu durumun da Türkiye’de ilerde çok büyük bir hayal kırıklığına yol açacağını söyledi.

Koalisyon sözleşmesi

CDU/CSU ile SPD’nin "Koalisyon Sözleşmesi"nde ise Türkiye’nin AB üyeliği konusunda şunlara yer verildi:

"Almanya, Türkiye ile AB arasında karşılıklı olarak ilişkilerin derinleştirilmesine ve Türkiye’nin AB’ye daha sıkı bir biçimde bağlanmasına özel bir ilgi göstermektedir. 3 Ekim’de üyelik hedefiyle başlatılan müzakereler ’ucu açık’ sürdürülmelidir. Bunun sonucunda tam üyelik garantisi yoktur.

Bu durum ekonomik, demografik ve kültürel olarak ciddi bir meydan okumadır. Bu bağlamda biz Türkiye’deki reform çabalarını memnuniyetle karşılıyoruz. Biz NATO’da sıkı işbirliği yaptığımız Türkiye’deki demokratik, hukuk devleti ve ekonomik alanlara dönük gelişmeleri tüm gücümüzle destekliyoruz."

Nitekim Merkel başbakan olarak yaptığı ilk "Hükümet Açıklaması"nda da Türkiye konusuna da değindi. Merkel, "AB’ye üye olmak isteyen ülkeler tüm koşulları yerine getirmelidir. Biz buna Koalisyon Sözleşmesi’nde de yer verdik. Türkiye ile 3 Ekim’de başlayan müzakereler ’ucu açık’ sürdürülecektir. Bu ’ucu açık’ bir süreç olacaktır. Bunun nasıl sonuçlanacağı şimdiden garanti edilemez. Otomatik olarak tam üyelik garantisi de verilemez. Şayet AB alabilecek, Türkiye de tam üye olabilecek konumda değilse, böyle bir durumda Türkiye’nin AB’ye sıkıca bağlanması için ’imtiyazlı ilişki’ geliştirilmelidir. Hepimiz bunu istiyoruz. Biz Türkiye’nin Avrupa’ya sıkıca bağlanmasını istiyoruz."

Sadık kalacağız

Merkel hükümet açıklamasında, "Daha önceki hükümet döneminde kararlaştırlıdığı gibi müzakereler önümüzdeki yıllarda devam edecektir. Biz bu sözleşmelere sadık kalacağız. Müzakere sürecini dikkatli bir şekilde izleyeceğiz" dedi.

Merkel, daha önceki hükümet döneminde yapılan sözleşmelerin kendileri için de bağlayıcı olduğunu ve buna sadık kalacaklarını sonraki aylarda da defalarca yineledi. 26 Mayıs 2006 tarihinde Berlin’de Başbakan Tayyip Erdoğan’la yaptığı görüşmede de, ayın gün katıldığı Türk-Alman Ekonomi Forumu’nda yaptığı konuşmasında da, Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerini sarsacak bir tutum içine girmeyeceklerini söyledi. Merkel, "Tüm kriterlerin yerine getirilmesi hususunda üyelik müzakerelerini izleyecek ve destekleyeceğiz. Federal hükümet süreklilik konusunda anlaşmalara sadıktır" dedi.

Uyuma ağırlık

Başbakan Merkel, CDU/CSU’nun son yıllarda göç gerçeğini kabul etmesi üzerine politik bir değişiklik için harekete geçti. Nitekim müsteşar düzeyindeki Göç ve Uyum Danışmanlığı’nı başbakanlığa bağlarken Devlet Bakanı Maria Böhmer’i bu göreve getirdi.

Merkel ayrıca ilk kez Almanya’daki göçmenlerin oluşturduğu bazı çatı örgütlerinin temsilcilerinin yanı sıra kiliselerin, Alman Futbol Federasyonu’nun, bazı Alman sivil toplum örgütü başkanlarının ve aralarında Doğan Medya Grubu’nun da bulunduğu bazı medya temsilcilerinin de katılımıyla parlamento yaz tatili öncesi bir "Uyum Zirvesi" gerçekleştirdi. Bu "ilk", Başbakan Merkel’in, ülkede barış içinde yaşanması ve Almanya’nın göçmenlerle birlikte şekillendirilmesinde kararlı olduğu şeklinde algılandı.

Hürriyet Merkel’in uçağında

Başbakan Angela Merkel’e Alman görüntülü, sözlü ve yazılı medya organlarından 27, Türk basınında da 3 medya mensubu eşlik edecek. Almanya’nın eski Başbakanı Gerhard Schröder’e Türkiye ziyaretlerinde iki kez eşlik eden Hürriyet’in Berlin Temsilcisi Ahmet Külahçı, bu kez de Başbakan Merkel’in uçağında yerini alacak.

Merkel’le birlikte Alman Birinci Televezyonu (ARD), Alman İkinci Televizyonu (ZDF), özel televizyon kanallarından RTL ve n-tv, SAT1, N 24, Pro 7, K1, ülkenin önde gelen dergilerinden Der Spiegel, Focus, haber ajanslarından DPA, Reuters, ddp/AFP, AP ve Action Press, günlük gazetelerden Bild, Frankfurter Allgemeine Zeitung, Frankfurter Rundschau, Leipziger Volkzeitung ve başka bazı gazetelerden medya mensupları Türkiye’ye gelecek. Milliyet Gazetesi’nden Mehmet Aktan ile Türkiye Gazetesi’nden Hasan Aka da Başbakan Merkel’in Türkiye ziyaretine katılacak.

Büyük delegasyon

Başbakan Merkel’in Türkiye ziyaretine Sosyal Demokrat Partili (SPD) Federal Meclis milletvekili Lale Akgün ile Sol Parti.PDS milletvekili Hakkı Keskin ve SPD’li Avrupa Parlamentosu milletvekili Vural Öger de katılacak. Merkel’in delegasyonun da ayrıca Almanya’nın önde gelen ekonomi kurum ve kuruluşlarının temsilcileri de yer alacak. İşadamlarından oluşan delegasyon ayrı bir uçakla Türkiye’ye gidecek.

Ahmet KÜLAHÇI / BERLİN

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!