Büyükelçi: Türkler artı değer sağladı

Güncelleme Tarihi:

Büyükelçi: Türkler artı değer sağladı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 15, 2009 11:24

Büyükelçi Acet, aile birleşimini zorlaştıran Göç Yasası'nın ayırımcı olduğuna dikkat çekerken bunu dile getirmekten bıkmayacaklarını da belirtti.

Haberin Devamı

Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Acet, Almanya'nın gelişmesine Türklerin önemli katkıda bulunduğuna dikkat çekerken, özellikle eğitime gereken önemin verilmesi durumunda buradaki insanlarımızın ilerde çok daha iyi bir konumda olacağına inandığını söyledi.

Berlin'deki görevinde birinci yılını dolduran Büyükelçi Acet, gözlemlerini ve beklentilerine Hürriyet'e değerlendirdi.

- 20 yıl önce Almanya'da görev yapmıştınız. Büyükelçi olarak göreve başlayalı bir yıl oldu. Kafanızdaki Almanya ve Türk toplumu fotoğrafı gerçekle ne kadar örtüştü?

Bir yıl önce Almanya'ya burada nasıl bir Türk toplumu olduğunu bilerek geldim ben. Almanya nereden bakarsanız bakın bizim Türk diplomasisi içinde bilinen ve izlenen bir yerdir. Özellikle vatandaş işleriyle uğraşanların daha iyi bildikleri bir yerdir. Bir sürprizle karşılaşmadan. Aslında toplumumuzun 20 yıl içinde nereden nereye geldiğini görmek benim için daha çarpıcı oldu. Yani nerede olduğunu bilmek, ama bunu bir de yerinde görmek bambaşka bir bur duygu.

Örneğin 'Türkler iyi entegre olamayan grup' gibi tartışmalar yapılıyor. 'Göçmen gruplar arasında en uyumsuzu Türkler' diye yansıtılıyor bazı araştırma sonuçları. Bir kere buna ben eksinlikle katılmıyorum. Çünkü toplumumuz büyük ölçüde entegre olduğu gibi, Almanya'da her alanda başarılı da olmaya başlamış. Bunu Berlin'de de Almanya'nın diğer bölgelerinde de açık bir biçimde görüyoruz. Almanya'ya gerçekten katma değer sağlamış bir toplumumuz var. Tanıştığım insanlar da bunu takdir ediyor.

Eksikliklerimiz de var


Eksikliklerimiz yok um? Tabii var. Olmaz olur mu? Benim asıl düşündüğüm, üzerinde durduğum bu eksikliklerin nasıl giderilmesidir. Eksiklikler nedir, neler yapmak lazım? Biz buna kafa yoruyoruz. Gördüğüm kadarıyla, aradan bir sene geçtikten sonra yaptığım temaslarda edindiğin izlenim, tespitlerimin doğru olduğunu, hatta tahminlerimizin de çok ötesinde bir toplum olduğumuzu görüyoruz.

Eksikliklerimiz, tabii burada Türkiye algılamasını etkileyen içine kapanık, toplumla iyi kaynaşamamış, iyi dil bilmeyen ve kendi küçük hayatının dışına çıkmak istemeyen bir 'yan toplumumuz' da var. Kimse inkar edemez bunu . Bunlara bakarak 'Türkler iyi entegre olmuyor' demek doğru değil. Olamaz da. Bu toplumun niye bur duruma geldiğini sorguladığınızda bazı şeyler ortaya çıkıyor. Örneğin, iyi bir eğitim sürecinden yoksun kalmışlar. Kalmışlar mıdır, bırakılmışlar mıdır? Bu ayrı bir soru. Alman tolumu bu insanları kucaklamamış, daha mesafeli kalmışlar. Kendi dil ve din ihtiyaçlarını karşılamak da doğalarında olduğu için kendi aralarında kalmışlar. Dinimiz farklı olduğundan bu insanlar camilerin etrafında toplanmışlar.

Ama bunlar tabii yine de Almanya'yı tanıyorlar, biliyorlar. Burada Almanları da eleştirmek gerekiyor. Sonuçta, eğer içinde yaşayan göçmen toplumlara mesafeli davranılıyorsa, o insanların da ev sahibine yaklaşmaları, ona koşmaları ve bugünden yarına entegre olmaları beklenemez. Bu ülkede fırsat eşitliği var. ama burada ayırımcılık da var. Hatta yer yer yabancı düşmanlığı da var. Bunları görüyoruz. Alman tarafı da bunu inkar etmiyor. Gereken mücadeleyi veriyor.

Yaptığım tespitlerden en önemlisi uyuma yönelik olarak, 'paylaşımcı olsunlar, katılımcı olsunlar' deniliyor. Bunun temelinde Almanca yatıyor. Herşeyden önce Almanca bilmek hem de iyi bilmek gerekiyor. Tabii bununla birlikte eğitim seviyesinin yükseltilmesi de geliyor. Bunun üzerinde durmalıyız. Eğitim kampanyasının amacı da budur. Geleceğe yönelik bir şey. Bugünden yarına mucize beklemiyoruz, ama bu ileriye dönük bir yatırımdır bu.
Almanlar da bilincinde

- Çeşitli eyaletlerde en yüksek düzeyde görüşmelerde bulundunuz, bulunuyorsunuz. Onların Türk tarafından beklentileri neler ağırlıklı olarak? Türk toplumuna bakış açıları nasıl?

Eleştiri gelmiyor. Gittiğim bütün eyaletlerde, konuştuğum bütün eyalet yetkilileri, isten Meclis Başkanı olsun,ister Başbakanı olsun, herşeyden önce bir kere sıcak karşılıyorlar.

İkincisi; vatandaşlarımzın Alman toplumunun içinde ne kadar önemli bir yeri olduğunun bilincinde hepsi. Bu çok önemli bir şeydir. Ortak nokta, Türklerin eğitim alanındaki zayıflıkları yüzünden yaşanan sıkıntılar. Bunun kaynaşmayı zorlaştırdığı görüşündeler. Ama burada biz diyoruz ki, 'tamam burada bir eksiklik var. Ama bu eksikliği siz gidermelisiniz. Bu sizin sorumluluğunuzda. Bizim sorumluluğumuz vatandaşlarımızı bilinçlendirmektir. Biz bunu yerine getirmeye son derece özen gösteriyoruz. Ama gerisi sizin sorununuz. Çünkü bu insanların çoğu sizin de vatandaşınız. Alman vatandaşı olamasalar bile bu ülkenin insanları. Bunları bilinçlendirmek ve iyi eğitim almalarını sağlamak sizin görevinizdir' diyoruz. Bunları konuşuyoruz. Eyaletlerle başarılı bir biçimde birlikte çalışabileceğimiz kanaati uyandı bende.

- Alman tarafı yapılan hataların bilincinde değil mi sizce?

Tabii bilincinde. Diğer taraftan kendi eğitim sistemlerinin de bazı arızaları olduğunun da bilincin. Fakat bunu değiştirme konusunda sağlam bir irada görmedim. Düzelteme konusunda ne yaparlar bilemem, ama en azından bu eğitim sisteminden bizim burada yaşayan vatandaşlarımız ister Alman Türk'ü olsun ister Türk vatandaşı olsun zaman zaman mağdur duruma düştüğünün bilincindeler. Bunu gidermenin gerekli olduğunu da biliyorlar. Biz istiyoruz ki bu süreç çabuklaştırılsın.

Çocuk ve gençler iyi bir eğitim alsın. Eğitim sistemi onların aleyhine işlemesin. Onların da oturup bir vicdan muhasebesi yapmaları gerekiyor. Bu vicdan muhasebesini yaparken 'biz nerede hata yaptık' tespitinde bulunmaları gerekiyor. Yani 20 sene içinde yapılan hataların bilincine varılmış. Şimdi sıra bu hataların düzeltilmesinde. Tabii biraz çabuk olunmalı.

Ben de aynı şeyi düşünüyorum. Biz de hata yaptık. Biz de vatandaşımızın kalıcı olduğunu tam olarak anlamadığımız için onlara yeteri kadar yatırım yapmadık. Eğitimlerine gereken önemi veremedik. İşte bu eksiklikleri birlikle gidermemiz lazım.

Göç Yasası'nı beğenmiyoruz


- Alman tarafı Türkiye'den hem ikili ilişkiler hem de buradaki Türklerle ilgili olarak somut ne bekliyor?


Almanlar istiyorlar ki, onların almış oldukları karaları, onların uyguladıkları politikaları biz itiraz etmeden, şikayet etmeden kabullenelim. Halbuki, bizim sıkıntılarımız var. Biz bu Göç Yasası'nı beğenmiyoruz, tasvip etmiyoruz. Göç Yasası'nın ayrımcılığa sebebiyet verdiğini söylüyoruz. Bunu kimse inkar edemez. O yasayı okuyan herkes aynı şeyi söylüyor. Yani istiyorlar ki, Göç Yasası'yla ilgili uygulamalara biz itiraz etmeyelim. Doğrusunu isterseniz ben buna hep itiraz ederim. Benim vatandaşlarımın çıkarlarını doğrudan etkileyen bir yasayı beğenmemiz mümkün değildir.

Bunu niye beğeneyim? Her şeyden önce insan haklarına aykırı görüyorum bunun. Evlenmek isteyen bir çiftin biraraya gelememesine sebebiyet veren bir uygulama bu. İnsan vardır dil özürlüdür. Yani çaba gösterse de başka bir dili öğrenmekte zorlanır. Hatta öğrenemez. Çok tanıdığım var yabancı dil öğrenemeyen, kendi dilini bile doğru dürüst konuşamayan. Yani Almanca'yı belirli bir ölçüde bilmeyen şahıs bu sınavı başaramazsa hayatı boyu eşinin yaşına gelemeyecek mi? Bunun çözümü başkaydı. Örneğin Almanya'ya gelirdi bu insanlar geçici oturma izni statüsüyle. Burada dil öğrenirlerdi.

Uyum kurslarına da burada katılırlardır. Sınavı da burada yaparlardı, ayrıca uyumsa burada öğrenirlerdi uyumu da. Şimdi birtakım girişimler var uyum kurslarının Türkiye'de düzenlemesi ile ilgili. Uyum kurslarının Türkiye'de yapılması için bazı sivil toplum örgütlerinin girişimi var. Almanya da bunu destekliyor. Dünyada duymadığım bir şey bu. Almanya'daki uyumu ben Çankırı'da mı öğreneceğim. Anadolu'nun bir kentide, İstanbulda, İzmir'de mi öğreneceğim. Olur mu böyli bir şey? Bu tamamen irrasyoneldir. Ben bunlara karşıyım. Çıkarılan Göç Yasası Almanya'nın ulusal hakkıdır. Ama bu Türk-Alman ilişkilerini olumsuz yönde etkiliyor.

- Siz bu yöndeki görüşlerinizi dile getirdiğinizde, örneğin 'Biz bu Göç Yasası'ndan memnun değiliz' dediğinizde Alman tarafı neler söylüyor?

Söylediklerimize saygı duyuyorlar. Ama hepsi o kadar. 'Ama bunun böyle olması gerekiyordu' diyorlar. Böyle demekle aslanda bir ülkeyi rencide ediyorlar. Çünkü bu Göç Yasası çıkarken o zamanki Türk Büyükelçisi yoğun bir mücadele gösterdi. 'Yapmayın etmeyin, bu iş yanlıştır. İnsanları çok zor duruma düşürecektir' dedi. İnsan haklarıyla bağdaşmayan bir uygulama olduğunu söyledi. Türk Cumhurbaşkanı, Alman Cumhurbaşkanı'na mektup yazdı. Ama tüm bunlara rağmen uygulamaya konuldu. En üst düzeyde buna karşı çıktık. Tabii şu anda bunu ön planda tutmuyoruz, ama her vesileyle bu uygulamanın doğru olmadığını söylemeye de devam ediyoruz.

Eleştiri vatandaşlık hakkı

Berlin Büyükelçisi Ahmet Acet’in Almanya’daki Türk sivil toplum örgütlerine yönelik eleştirisine farklı tepkiler geldi. Türk sivil toplum örgütü temsilcileri “Eleştiri vatandaşlık hakkıdır, birlik olmak suskun toplum anlamına gelmez” dedi.

Berlin Büyükelçisi Ahmet Acet’in Almanya’daki Türk sivil toplum temsilcilerini “Türkiye’deki siyasetle uğraşıyorlar” diye eleştirmesine sert tepki geldi. Tepkiler şöyle:

Halis Ateş, Avrupa’daki Türk Nakliyatçılar Birliği (TİTAB) Başkanı: “Öncelikle beni sadece Türkiye’deki değil, tüm dünyadaki gelişmeler ilgilendiriyor. Tabii ki, beni yaşadığım ülke ve ait olduğum ülke en başta ilgilendiriyor. İnsanın kendi ülkesinde gördüğü eksikleri eleştirmesi demokratik bir vatandaşlık hakkıdır. Güncel somut örnek verecek olursam, benim vizesiz Avrupa için Türkiye’nin ne yaptığını sormam, sorgulamam başkanı olduğum TİTAB için görevlerimden biridir.

Ayrıca herşeyden bağımsız olarak eleştiri bir ülkenin gelişmesi için gereklidir. Türkiye’de demokratik açılımların, reformların olduğu doğrudur. Ancak yanlış gördüğüm şeyleri söylemek de benim vatandaşlık görevimdir. Eleştiri bir hakaret ya da olumsuz olarak algılanmamalıdır. Yabancılar eleştirinceye kadar kendi ülkemdeki eksikliklere benim dikkat çekmem en doğrusudur, başkalarına niye silah verelim? Birlik olmak suskun toplum olmaktan değil, konuşan, tartışan, doğruyu arayan toplum olmaktan geçer. Ancak eleştiriyle hakareti ayırmak, birbirine karıştırmamak gerekir.”

Türkiye ikinci sıra olmalı


Tayfun Keltek, Kuzey Ren Vestfalya Yabancılar Meclisleri başkanı: “Ben Büyükelçinin söylediklerine katılıyorum. Burda yaşayan öndeki kişilerin Türkiye’ye yönelik fikir beyan etmeleri genelde prensip olarak birçok hataya yol açıyor. Bununla burda yaşayan insanları o tarafa yönlendiriyoruz. İkincisi Türkiye’de yaşamayan insanın Türkiye’yi burdan değerlendirmesi yanlış yorumlara neden oluyor. İnsanların kendi ülkelerindeki gelişmeleri takip etmeleri, fikir beyan etmeleri elbette bir demokratik haktır. Ancak tüm ağırlık Türkiye politikasına verilmemelidir.

İlk sıra, içinde yaşadığımız ülke olmalıdır. En çok yaşadığımız ülkenin politikasıyla ilgilenmeli ve uğraşmalıyız. Elbette diğer taraftan Türkiye’deki tüm gelişmeler bizi ilgilendiriyor ve onun değerlendirmesini yapacağız. Burda Türkiye hakkında çıkan eleştirilere karşı hazırlıklı olmak için de bu gerekli bu. Ne yazık ki, ilk sırayı Türkiye’ye ayırdığımız zaman, burda yaşayıp kafası Türkiye’de olan insanlar oluyoruz. O zaman burdaki fırsatlardan yaralanamıyoruz.

Remzi Kaplan, Berlin Türk Alman İşadamları Birliği (TDU) Başkanı:
Büyükelçinin mesajı doğru. Katılıyorum. Biz, TDU olarak buradaki Türk toplumunun ortak çıkarları için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız. Bir araya gelmenin kalıcı yolları aranmalı ve bu konuda ortak çıkarları savunacak gücümüzü oluşturmalıyız. Bu yeni bir sorun değil. Mevcut sivil toplum örgütleri geçmişten bugüne bu sıkıntıyı bir biçimde yaşıyor. Nitekim 23 nisan kutlamalarının bölünmüşlüğü de bu anlamda hala giderilemeyen bir bölünmüşlük tablosu. Biz işverenler de bu anlamda bölünmeden nasibimizi alıyoruz. Ayrıca Alman meslektaşlarımıza anlatamıyoruz. Ortak çıkarlarda birleşmenin yollarını aramalıyız.

Bekir Yılmaz, Berlin Türk Cemaati Başkanı: İşçi olarak buraya gelen Türk toplumunu Yahudi Cemaati ile karşılaştırılamaz. İlk kuşak Türkiye'deki zihniyetini buraya taşıdı. Şimdi Türk ve Avrupa kültürü ile Türkçe, Almanca ve hatta İngilizce bilen başarılı bir genç kuşak yetişiyor. Sivil toplum örgütleri az da olsa belirli konularda özellikle de eğitim konusunda birleşip çözüm önerileri arıyor. Aslında Sayın Büyükelçi'nin bahsettiği gibi bu yeterli değil ama bu zamanla olacağına inancımız tamdır. Berlin'deki '23 Nisan' gibi milli bayramların da ayrı ayrı kutlanması bazı diplomatlarımızın bilinçsiz hareketinden kaynaklandı” diyerek Büyükelçi'nin dernek temsilcileri ile daha yakın ilişki kurmasının ve buradaki kabiliyetli gençlere sahip çıkmasını istedi.

Adnan Gündoğdu, Berlin Türk Alman (TDZ) Merkezi Başkanı:
Sayın Büyükelçi Acet'in hangi dernek ve kuruluşu gidip ezdiğini ve çalışması hakkında bilgi aldığını ve ne derecede tanıdığını merak ediyorum. Türk sivil toplum örgütleri tabii ki, derlenip toparlanması gerekir. Sayın Büyükelçi'nin görüşüne saygı gösteriyorum ve gerçekten de sivil toplum örgütleri arasında bir kopukluk söz konusudur. Gençlerin eğitimi konusunda dernekler zaman zaman bir araya gelip ortak projeler yapıyoruz. Bunun geniş yelpazeye yayılması ve ortak çıkarlarda birleşilmesi gerçekten iyi olur. Fakat buna Büyükelçi ve Başkonsoloslarımız zemin hazırlayıp, destek vermelidirler. Bunların çoğu ne iş yaptığımızı ve adresimizi bile bilmez. Bazı milli günlerin ayrı ayrı iki grup halinde kutlanması gerçekten üzücü ama buna bazı diplomatlarımız zemin hazırladı” şeklinde konuştu





Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!