Almanya'da Türkçe'nin 40 yıllık ömrü kaldı

Güncelleme Tarihi:

Almanyada Türkçenin 40 yıllık ömrü kaldı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 10, 2012 11:59

Yazar Mario Levi, anne ve babalarının yaşam tarzlarını yadırgayan Avrupa’daki ikinci veüçüncü kuşak Türk gençlerinin, ana dillerinden de uzaklaştıklarını söyledi. Bunun Avrupa’daki Türkçe için tehlike sinyali olduğunu belirten Levi, ‘‘Bunu durdurmamız gerekiyor. BelkiTürkiye’nin güzel yönlerini göstererek, güzel örnekler vererek bunu daha cazip hale getirebiliriz” dedi.

Haberin Devamı

ROMAN yazarı Mario Levi, yüzyıllar önce kendi akrabaları gibi İspanya’dan Osmanlı topraklarına göç eden Yahudilerin yaşam biçimi ile Avrupa’daki Türklerin durumunda büyük benzerlikler olduğuna dikkat çekerken, “Üzülerek söylüyorum, önümüzdeki 30-40 yıl sonra Almanya’da Türkçe neredeyse kaybolacak” uyarısında bulundu. Bir okuma etkinliğine katılmak üzere geldiği Frankfurt’ta Hürriyet Gazetesi’ni ziyaret eden usta yazar, İstanbul hayranlığından bahsederken, hazırlıkları devam eden yeni romanından ipuçları vermeyi de ihmal etmedi. Aynı zamanda Avrupa’daki Türk toplumunu bekleyen tehlikeleri de dile getiren Levi, kendi ailesinden şu örneği verdi:

BİRBİRİMİZE BENZİYORUZ
“Ailemiz 1492’de İspanya göçü ile İstanbul’a gelen bir aile. İspanya’dan göç edenlerle, İspanya’da şuan konuşulan İspanyolca arasında farklılık oluştuğunu görüyoruz. Ladino adı verilen bu dili öğrenen kuşağın son temsilcilerinden biriyim. Bu dil artık konuşulmadığı için zamanla kaybolacak. Çocuklarımız kulaktan duyma olduğu için bu dili anlıyor ancak bir iki kelime dışında hakim değiller. Babaannem bu dili bana öğreterek bedavadan bir dil kazandırdı. Çağdaş İspanyolcayı altı ay gibi kısa bir sürede öğrendim. Çünkü altyapım vardı. Biz çocuklarımıza bu dili aktarma ihtiyacı bile duymadık. Aradan uzun yıllar geçtikten sonra bunun pişmanlığını duyuyorum.” Mario Levi, “Avrupa’da yetişen yeni nesil Türkçeyi unutacak mı?” sorusuna şu cevabı verdi:

“Üzülerek söylüyorum, 30-40 yıl sonra Almanya’da Türkçe neredeyse kaybolacak. Elimizden geleni yapıyoruz, yaşadığımız sürece de mücadele vereceğiz bunu engellemek için. Almanya’daki Türklerin yaşadıklarını, sorunlarını ailemin yaşadığı sorunlara o kadar çok benzetiyorum ki. 1957’de İstanbul’da doğdum. Anneannem 1904 doğumlu. Cumhuriyet kurulduğunda genç bir kızdı. Anneannemin çocukken yaşadığı ortam, çok kendi içine kapalı bir ortamdı. Tepebaşı, Tünel, Galata, Kuledibi taraflarında kasap, bakkal, okul Yahudi idi. Yani Türkçe konuşmaya ihtiyacı yok. Dili öğrenmeye de ihtiyacı yok. Cumhuriyet kurulunca 1930’lu yıllarda bu insanlar Türkçe öğrenmeye başlıyorlar. Öğrendikleri Türkçe, bütün o komedi unsurlarını taşıyan, herkesi güldüren Yahudi aksanı ile konuşulan Türkçe. Ben çocukken anneannemin sokakta akrabaları ile bu dilde konuşmasından dolayı utanırdım. Onunla aksanından dolayı alay edildiğinde de utanırdım.”

CAZİP HALE GELEBİLİR
“Bugünün yeni kuşak gençleri işte bu lanetten kurtulmak istiyor. Tam Alman olmak istiyorlar. Bu çok yanlış. Bunu durdurmamız gerekiyor. Bugün Almanya’daki bir kentte doğan, 20’li, 30’lu yaşlardaki Türk kökenli Alman vatandaşı bir genç, köylü annesi ve babası gibi yaşamak istemiyor. Bu yüzden de bu dilden kurtulmak istiyor. Bir tehlike var. Amaç bu tehlikeyi görüp, bu teşhisi koyup Türkçeyi ‘köylü imajından’ kurtarıp, çağdaş bir dil olarak ortaya koymak gerekir. Evde Türkçe konuşulmasının hiçbir mahsuru yok. Belki Türkiye’nin güzel yönlerini göstererek, güzel örnekler vererek bunu daha cazip hale getirebiliriz.”

Wiesbaden’de kitaplarını okudu
Mario Levi, Wiesbaden’deki tarihi Villa Clementine’deki Edebiyatevi’nde bir okuma akşamına katıldı, ‘Bir Şehre Gidememek’ ve ‘İstanbul Bir Masaldı’ adlı eserlerinden bölümler okudu. Aynı bölümleri çevirmen Monica Carbe Almanca okurken, çevirileri Hessen Türk Toplumu Başkanı Erhan Sonugür yaptı. Levi okuma akşamına katılanların soruları da cevaplandırdı.

Berlin’de doğsam orayı anlatırdım
Mario Levi, Hürriyet’in hazırladığı Türklerin Almanya’ya 50 yıllık göçünü anlatan sergiden örnekleri inceledi.

BÜYÜK bir İstanbul hayranı olan Mario Levi, “Eğer bir kader tasarısı varsa, bu kader beni İstanbul’da doğmaya ve büyümeye ittiğine inanıyorum. Ben İstanbul’u çok iyi bildiğim için İstanbul’u anlatıyorum. Belki Berlin’de doğsaydım Berlin’i anlatacaktım” diyor. Levi, “Böyle bir çeşitlilik, böyle bir enerji kolay kolay bulunacak bir şey değil” diye tarif ettiği İstanbul’da kendisine en çok huzur veren mekanları şöyle sıralıyor: “Kadıköy çarşısı, Galatasaray Lisesi-Tünel arasındaki kısım ve Kadıköy’deki evim.”

Yemekler üzerine roman yazıyorum
MARİO Levi, yeni roman çalışmasının yemekler üzerine olacağını söyledi. Levi, “Babaannemin bana öğrettiği yemekleri hikayenin içinde anlatacağım. Hazırlıklar sürüyor. Bu kitap iki dilli olacak. Yani şimdi Türkçesini yazıyorum. Daha sonra kitabı Ladino dilinde yeni baştan yazacağım. Tercüme olmayacak yani. Kitap 2013 yılında okurlarla buluşacak” dedi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!