Zavallı Garip'ten ne istediniz?

Güzin Abla
Haberin Devamı

Feneryolu'ndan Güzin Abla / Sevgili Okurlarım, sakın şaşırmayın. Bu defa ben kendi kendime dertlenip, siz sevgili okurlarımla bu derdimi paylaşmak istedim. İnsanlık namına çok üzüldüğüm anlardan biri bu. Garip, ismi gibi garip bir çoban köpeğiydi. Aslan gibi sarı yelesi vardı. Güçlü kuvvetli, ağır başlı ve çok asil bir hayvandı. Onu hemen hemen bütün Feneryolu sakinleri ve sabit pazar esnafı tanırdı. O ağır yürüyüşüyle, sarı gözleriyle çevresini gözler, kimseye zarar vermezdi. Yalnızca siyah arabalara düşmandı. Çünkü arka ayağını bir siyah otomobil ezmişti. Daha sonra güçlükle iyileşmişti. Feneryolu'nun o çok bilinen, kasap dükkanı önünde ağacın altında yatar, kasabın ona vereceği kırpıntı etlerle karnını doyurur, ama asla dilenmezdi. Çoğu zaman, güneş oraya vurduğu için, Feneryolu trafik ışıklarının altında yatardı. Oradan geçen ve ışıklarda bekleyen halk aslında, şu uğursuz kuduz paniğinden önce ondan asla rahatsız olmazdı. O insanlara dost, insan sıcaklığına hasret, insan sevgisi arayan bir köpekti. Büyük bir ihtimalle dört ya da beş yaşındaydı. Belki bu şekilde yaşayabileceği doğal birkaç yılı daha vardı. Ama bu kısacık ömrü de ona çok gördüler. Şu uğursuz kuduz paniği nedeniyle, onu bir akşam üstü, hiç beklemediği bir anda, zehirli iğneyle öldürdüler. Kadıköy Belediyesi ’’Biz öldürmüyoruz’’ diyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ’’Biz asla öldürmüyoruz’’ diyor. Ama sonunda Garip, bir belediye görevlisinin ( Bu nasıl bir görevliyse anlayabilmiş değilim, bir can alırken insan neler hisseder hiç bilemem, Allah da bildirmesin) zehirli iğneyle donatılmış tüfeğiyle öldürüldü. İnsanlara o kadar alışık, o kadar yakındı ki, kendisine sinsice yaklaşan tüfekli adamdan belli ki hiç kuşkulanmamış, ona sarı gözleriyle sevecen sevecen bakmış olmalı, o son anlarında... Can çekişirken, şu iki ayaklı dostlarının ondan ne istedğini sorgulamış olmalı mutlaka...

Akşam televizyonda Prof. Dr. Özcan Köknel'i dinledim.

İnsanlarda giderek yaygınlaşan bu şiddet eğiliminin kaynağını anlatıyordu. ’’Şiddet küçük yaşlardan itibaren yakın çevresinde, televizyonlarda, gazetelerde izlene izlene insanların ruhuna işleniyor. Şiddet önce, insanların birbirine bağırması itip kakmasıyla başlayıp, dayağa, yaralamaya ve öldürmeye kadar gidiyor. Çocuk çevresinde göre göre şiddete alışıyor ve artık çok rahatlıkla öldürebileceğini düşünüyor’’ diyordu.

Bugün köpeklerin öldürülmesini doğal karşılayan toplum, işte giderek insanların da acımasızca katledilmesini doğal karşılamaya başlayacaktır. Oysa köpek diye küçümsediğiniz o güzelim Garip'ten öğreneceğimiz o kadar çok şey vardı ki...

Sevgiyi öğrenmek için hala Garip'lere ihtiyacımız var ne yazık ki...

Yazarın Tüm Yazıları