‘Yüzde 50 oyum var her şeyi ben bilirim’le olmaz

MESUT Değer ‘eski CHP Diyarbakır milletvekili ve E. Genel Başkan Yardımcısı’ unvanlarıyla İmralı süreci ile bir açıklama yaptı. Her kesimle ilgili değerlendirmede bulundu ve yorumlar yaptı.

Haberin Devamı

Devlet ile Öcalan’ın hangi konularda anlaştığının özetini yaparken İmralı notlarına ilişkin yorum yapmaktan kaçındı. Özetle şunları vurguladı:
- PKK için atılacak adımlarda PKK’nın Türkiye’den geri çekilme safhasında örgütü izlemek ve herhangi bir provokasyon olmaması için TBMM’den oluşacak heyetin çalışmalarında Cumhurbaşkanımızın devrede olması gerekir. PKK’nın silahsızlandırılmasını terör örgütünün siyasallaşması şeklinde yorum ve değerlendirilme yapılmamalıdır.
- Mahmur kampının boşaltılması sonrası Kürtlerin Türkiye’de yerleşimi için ve sosyal ihtiyaçların tamamının karşılanması için ayrı özel bir bütçe hazırlanmalıdır. 
- Biz % 50 oy aldık, ben bilirim dememek gerekir.
- Öncelikle Kürt sorunu yoktur, Kürt vatandaşın sorunu vardır söyleminden vazgeçilmeli. 
- Eğitim seçmeli ders olarak değil de anayasada yer aldığında Kürtlerin tamamına uygulanmasıdır.
- Herkes Türkiye’nin asli unsurudur. Türkiye’nin tapusu 75 milyon vatandaşımıza aittir.
- Ülkemizi ayakta tutan kardeşliktir. Örf ve âdetlerimizdir. Kan bağımızdır. Toprağımıza sahiplenmedir. Ve İslamiyet’tir.
- AKP bu süreçte ve her alanda açıklık. Katılımcılık, şeffaflık, tutarlık, hesap verebilirlik durumunda olmalıdır. AKP şuna inanmalıdır. ‘Hiçbir iktidar mutlak değildir. Her iktidar denetime sahiptir ve denetim verecektir.
- Transferler olabilir yeni anayasa yazılım süreci 31 Mart veya 23 Nisan 2013’tür. TBMM’de mutabakat sağlanmadığı takdirde yeni anayasa AKP‘nin hazırladığı taslak TBMM’ye gelecektir. Yeni anayasada, ‘laiklik-din’, ‘vatandaşlık tanımı’, ‘resmi dil’, ‘insan hakları’ en çok tartışmanın yaşanacağı konulardır. AKP, MHP’nin desteğini alır mı belli değil ancak AKP–BDP ile süreçte birlikte olacak gibi gözükmekte ve TBMM’de milletvekili transferlerinin de gündeme gelebileceği öngörülmektedir.
- CHP Kürtlerle kucaklaşmalı; CHP bu sürece yapıcı müdahil olmalı ve gerekirse sorunun mecliste çözümü için ortak akıl içinde destekleyici bir tavır almalıdır. Yoksa, ‘kredi verdim’, ‘destekliyorum’, ‘İmralı ve diğer ortak AKP görüşlerini kamuoyuna açıklasın’, ‘İmralı tutanakları açıklansın’ gibi söylemlerle değil...
- BDP Türkiye partisi olmalı. Bu süreci doğru götüren ve kararlı yürüyen partidir. Ancak kendi iç bünyesindeki tartışmaları bir yana bırakarak sürece endekslenmeli. BDP, Türkiye partisi olmalıdır. Demokratik Türklerle Demokratik Kürtler bir araya gelmelidir. Bu süreçte başarısız olunursa Kürt hareketi bölünür.
- Barzani ve Talabani katılmalı. Değerlendirmenin ‘Sonuç’ bölümünde şöyle diyor: Sorunun Ortadoğu’dan bağımsız olmadığı gerçekliği ile Barzani ile Talabani’nin katılımcılığı yol almayı kolaylaştıracaktır.
Açılan yaraların ve tahribatın giderilmesi hiç de kolay olmayacaktır. Bugün bu sorunun çözümüne adımlar atılmazsa bunun sonucunda belirsizlikler ve çözümsüzlük duygusu egemen olur. Ve toplumsal şiddetin artacağını göz ardı etmemeliyiz. Çözümsüzlük devam ederse toplumsal destek azalır. Terör ve şiddet için zemin oluşur. Sorun, Kürtleri ilgilendiren bir sorun olmanın çok ötesine geçmiştir. Kürt sorununun, Türkiye’nin önünü tıkayan, çağdaşlaşma ve kalkınma yolunda, AB sürecinde atılımların yapılmasına engel olan ve toplumun yoksullaşmasında etkili bir sorun olduğunu vurgulamak isterim.

Haberin Devamı

Siyaset bu işte

Haberin Devamı

DİYARBAKIR’a ilk minibüs getirenlerden ve hatta ilk Diyarbakır-Bismil minibüs hattını kuran adam olarak Kürtlerle çok temasım oldu. Halen de birçok arkadaşım hakiki ülkücüdür, hepsi de mert ve cesur insandır.
Ama Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin bir bakanı çıkıp da, “Kürt kökenli bir insanım. Yıllarca Kürt olduğunu söyleyemeyen bir insanım” derse, ben o insanın hem ‘ülkücü’lüğünden hem de ‘Kürt’lüğünden şüphelenirim.
Demek ki Sayın Bakanımız da “Köprüyü geçinceye kadar...’ diyenlerdenmiş. Allah işini gücünü rast getirsin.
Doğan VOLKAN

‘Hakem duruşu’

CÜNEYT Çakır’ın, M. United-R. Madrid maçında kırmızı kart kararı eleştirilebilir.
Ama gözden kaçırılmaması gereken bir ‘hakem duruşu’ var. Nedir o?
O dünyanın tartıştığı ve hatta çoğu otoritenin yanlış bulduğu karar sonrası bir hakemin gösterdiği performans ve yönetim takdire şayan. Pozisyon sonrası, hiçbir tesir ve baskı altında kalmadan gösterdiği yönetim tarzı, ibret verici ve olması gereken bir hakem profili...
Hakem her an hata yapabilir, ama sonrasında maç bitimine kadar o pozisyonla yaşamamalıdır. Cüneyt Çakır’ın bu duruşu ve yönetim tarzı örnek alınmalıdır.
Bu tutumuna hayran oldum, kendisini kutlarım.
Nedim NASRETTİNLER

Haberin Devamı

Kadınlar haftası da, hangi yüzle kutlayacağız

Cennetin izdüşümü Artvin’imizin kurtuluşu ve ayaklarının altındaki cennetin sahibi ‘kadınlarımızın’ kurtuluşu, birer gün arayla kutlanıyor; 7 Mart ve 8 Mart olarak.
Artvin’in kurtuluşu bilinen bir gerçek ve tarihi 7 Mart. İyi de, 8 Mart’ı kadının kurtuluşu günü olarak görebilir miyiz? Aslaaa...Çünkü, kadın hiç kurtuluşu yaşamadı ki. Kadın hiç kurtarılmadı ki…
Var diyenlere soruyorum;
“ 7 Mart Artvin’in kurtuluş günü, pek kadınların kurtuluş günü, hangi gün? “
Yok böyle bir şey. Salt kadınlar günü kutlanır; tüketim toplumunu kamçılamak adına.
Olmalıdır, kadının kurtuluşu günü, ama yok. Fakat, kadının kurtardığı günler var:
Yoksulluğun ve de kocasının saldırılarından, evini çocuklarını kurtardı.
Emperyalist saldırılardan Türkiye’mizi/Anadolu’muzu kurtardı;
O k-adın(lar); Nene Hatunlar, Kara Fatmalar (Fatma Seher Hanım), Tyyar Rahmiyeler, Gördesil Makbuleler, Kılavuz Haticeler, Nezahat Onbaşılar, Şehit Şerife Bacılar ve Yirik Fatmalardır.
Fakat kadın kendini kurtaramadı. Durum bu iken, başta ben olmak üzere, bay öküzler 8 Mart’ı kadınlar günü olarak kutluyoruz. Hangi yüzle?
Siyasetçinin saldırısıyla kafasına geçirilmeye çalışılın çaput karanlığından ‘kadın olarak kadını kurtardı’. Kurtaramadıkları var, gün gelecek onları da kurtaracak.
Töre cinayetleriyle, her türlü namussuzluğu yapan namuslunun namusunu kurtardı.
Kadınlar günüymüş. Hade be ordan!
“ Cennet kadınların ayakları altındadır” diyecek ve kadını ayaklarının altına alacaksın, sonra dönüp, kadınlar gününü kutlayacaksın….
Ne zaman ki; ‘Artvin’in emperyalist saldırılardan kurtulduğu gibi, kadınlarda, emperyal duruşlu erkeklerin saldırılarından kurtulur, o gün kadınların kurtuluş günü olur ve kutlanır.
Artvin’imiz ikinci kurtuluşu, doğasına ve doğanına saldıran dolar dostlarının, bölgedeki işgalinin kırılmasıyla gerçekleşecektir.
3 kuruşluk enerji için ve 4 kuruşluk dolar için; değeri parayla ölçülemeyen doğası; Cerrattepe’deki altın arayıcılığı ve KÖHES’ler (Küçük Ölçekli Hidroelektrik Santalleri) ile yok edilmek istenmektedir. Günü gelecek doğayı ve doğanı kurtardığımız kurtuluş gününü de kutlamak umuduyla;cArtvin’imizin kurtuluş günün kutluyor, kadınlarımızdan özür diliyorum.
Şevket ÇORBACIOĞLU

Haberin Devamı

Dünya üniversiteler sıralaması bir yarış haline getirildi
 
SÖZKONUSU sıralama maalesef bir s.... yarışı haline gelmiştir ve kamuoyu aldatılmaktadır. TES Dünya Üniversiteleri Sıralaması ki
esas liste budur, anglo saxon akademik kriterlerine öncelik verir. Türk Üniversitelerinin hiçbirisi bu skalada ilk 200 de değildir, bence bu çok önemli de olmayıp üniversitelerimizin değerini düşürmez. Ancak doğruları gizlememek gerekir. ODTÜ nün 60. olduğu sıralama World Reputation Ranking isimli bir türev sıralamadır. Kendi Seçim Komitesine göre bu sıralama tamamen sübjektiftir: " A spin-off of the annual World University Rankings, the reputation league table is based on nothing more than subjective judgement " Durum böyle iken bununla böbürlenmek doğru olamaz. Kaldı ki sözkonusu listeye Danimarka, Avusturya, İtalya, İspanya, İrlanda,
Norveç, Yunanistan, Meksika ve Hindistan girememektedir...!! Böyle birşey olabilir mi?? Nasıl olur anlatayım: yeni bir sıralama kurdurursunuz, kriterleri kendi üniversitenize göre biçtirirsiniz ve bu şekilde ilk 10 a da girersiniz+
Alkan Kızıldel

Haberin Devamı

TRT'de sansür hikayeleri bitmek bilmiyor
 
TRT1'de yayınlanan '3.10 Yuma Treni' filminde kadın oyuncunun çıplak omuzu ve sırtı buzlanarak ekrana yansıtılmıştı...
Son sansür hikayesini, bir TRT çalışanından dinleyelim:
Efe'nin Türküsü programı için çekim yapıldı. Sanatçı Hale Yamaner'di. TRT İzmir denetim kurulundan onay alan çekim İstanbul'daki TRT Müzik Koordinatörlüğü'nden döndü. Gerekçe ise Yamaner'in giydiği kıyafetin omuzunun açık olması... Program yeniden çekilecek. Bu haberi size verdiğim için umarım Hale Hanım'a yayın yasağı uygulanmaz.
Geçen yıl , TRT Müzik kanalında yayınlanan "Radyo Günleri" adlı programa straples elbiseyle çıkan TRT İzmir sanatçısı Nevra Günay Tosun'a dekolte sansürü yapılmış, sanatçı canlı yayında 3 kez kıyafet değiştirmek zorunda kalmıştı. Tosun, bu olayın medyaya yansımasından sonra düne kadar (6 Mart) yayın yasağı uygulandı.


 

Yazarın Tüm Yazıları