Yediğinizin yarısı yaptığınızın iki katı

Güzel bir yemeğe ya da tatlıya düşkün olmayan var mı? Kilo aldırmayacağından emin olsam, her tatlının tadına bakmak isterdim. Ama maalesef bu şansım hiç olmadı.

Olmadı, çünkü birçok kişi gibi ben de kolay kilo alan ve zor kilo veren biriyim. Çünkü “insülin direncim” var. Genlerim kilo almamı kolaylaştırıyor.
Eğer kazandığım kalorilere dikkat etmez, yani “kalorileri saymaz” ve sık sık egzersiz yapıp onları hemen harcayamazsam kolayca kilo alıyorum.
Kısacası kilo fazlalığı ve kilo yönetimi konularında ciddi bir bilgi, birikim ve tecrübem olsa da kilomu yönetmekte ben de zorlanıyorum. Bu nedenle kilo sorunu olanların özellikle yeme-içme düşkünü fazla kiloluların halinden iyi anlarım!
İki yıl kadar önce Amerika’daki Minnesota Üniversitesi’nde yapılan bir çalışma net olarak gösterdi ki, bilinen iki temel kurala uyulmadığı sürece kilo kontrolünü sağlamak mümkün olmuyor.
Bu iki kurala uymazsanız, yani daha az yiyip daha çok hareket etmezseniz hiçbir diyet çalışmıyor, işe yaramıyor.
Her yıl üç-beş tanesi piyasaya sürülen “mucize diyetler”in tümü palavra. Sizi yedikçe zayıflatan, istediğinizde belinizi, istediğinizde bacaklarınızı ya da popunuzu incelten özel bir diyet, besin hap, şurup, ot, çöp yok. Ve muhtemelen hiçbir zaman da olmayacak.
Kısacası, kilonuzu yönetmenin iki güvenli yolu var: Bir, daha az kalori kazanacak, iki, harcadığınız kalorileri çoğaltacaksınız.
Yani bizim 2000’li yıllara girerken koyduğumuz formül hâlâ geçerli: “Yediklerinizin yarısı, yaptıklarınızın iki katı”.
Bu formülü uygularken bilinçli besin seçimleri yapar, bilinçli egzersizler uygulayabilirseniz, işiniz daha kolay olacaktır.
Bu ikili formülün istisnası olan durum var mı? Kolay kilo almanın metabolik, hormonal veya ruhsal nedenleri de var tabii. İşte o durumlarda bir taraftan problemi çözerken diğer taraftan o sorunları da halletmek şart oluyor. O sorunların en sık görülenlerini yanlardaki kutularda bulacaksanız.

Hormonal-metabolik kökenli kilolara dikkat!

İstisnalardan biri, hormonal-metabolik kökenli kilo sorunlarıdır. Üzülerek belirtelim ki, bunların sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır. Çok sık yazıp çizsek de Hipotiroidi’ye (tiroid tembelliği), Kuşing Hastalığı’na (böbrek üstü bezlerinin aşırı çalıştığı bir durum), Polikistik Over Sendromu’na (genç kızlarda görülen bir hormonal bozukluk) veya Adrenogenital Sendrom’a (bir genetik kusur) bağlı kilo sorunu yaşayanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Ama yine de bu olasılıkları dikkate almak lazım.

İnsülin ölçtürmeden yola çıkmayın

Hormonal ve metabolik kaynaklı kilo sorunlarının en önemli kısmını, insülin direncine bağlı olgular oluşturuyor.
İnsülin direncinin ne anlama geldiğini de birçok kez yazdık: Bu kişilerde çoğu zaman “reaktif bir hipoglisemi” de var. Ve yine çoğunda Şeker Hastalığı’na eğilim, yüksek tansiyon, trigliserid fazlalığı, iyi kolesterol (HDL) azlığı, ürik asit yüksekliği gibi sorunlar görülüyor.
Bu kişilerde başlangıçta hipoglisemi atakları (tatlı krizleri, yemek nöbetleri) ile başlayan kilo alma yolculuğu bir süre sonra fazla kiloluluk ve nihayet obezite ile sonuçlanıyor.
Yani bazılarını şişmanlatan temel neden, insülin hormonunun fazlalığı. İnsülin fazlalığı ve bunun yol açtığı insülin direnci kontrol altına alınabilirse, kiloyu yönetmek de mümkün olabiliyor.
Yazarın Tüm Yazıları