Yazdıkları değil söyledikleri soruldu

FRANKFURT

ALMAN YAYINCILAR BİRLİĞİ’nin Barış Ödülü’nü kazanan Orhan Pamuk, dün Frankfurt Kitap Fuarı’nda bir basın toplantısı yaptı.

Fuara katılan Türk yazarları ve gazetecilerinin de bulunduğu basın toplantısının yapıldığı salona Pamuk, biraz heyecanlı, gülerek girdi.

Basın toplantısının bir cümlede özetini yapabilirim:

Orhan Pamuk’un performansı, soran ve sorgulayanlardan, mukayese edilmeyecek derecede yüksekti.

Ben dilerdim ki, yarım yamalak gazete haberleri üzerine soru bina edenler yerine, onun kitaplarını okuyanların, edebi sorular sormasıydı.

Orhan Pamuk birkaç kez kendinin romancı olduğunu, edebiyatçı kimliğinin ön planda tutulması gerektiğini, soru ölçütünün de buna göre düzenlenmesini hatırlattı.

Sorular yöneltilirken, gazetede okuduklarını tekrarlamamalarını, karşılarında canlı olarak durduğunu ısrarla belirtti.

SÖZLERİMİN ARKASINDAYIM

Politika yapmak istemediğini, politikaya talip de olmadığını açıkladı. ‘Ama konumum, yazarlığım gereği bunları söylemek zorunda kaldım, şimdi arkasında duruyorum’ dedi.

İyi ki Orhan Pamuk’un basın toplantısına gitmişim, yabancı ajanslardan söylediklerini okuduğumda şaşırdım.

Kendi düşüncelerine uygun gelenleri seçmişler, hepsinde Ermenileri, Kürtleri kestiler sözü var; ama edebiyatçılığı es geçilmiş.

Zaten romanlarından söz eden de olmadı. Şimdi onun her yabancı gazetede çıkan konuşmasından sonra yaptığı düzeltmelere hak veriyorum.

Ermenilere, Kürtlere zulüm yapıldığı, öldürüldüğü iddiası hiç kuşkusuz basın toplantısının da gündemindeydi.

Elbette ‘Bunu söylemedim’ demedi; ama ‘Ben bir acıdan söz ettim’ dedi: ‘Tarihçi değilim, bilgin değilim, ancak her meselenin tartışılması, olaylarla, sorunlarla yüzleşilmesini savunuyorum. Nitekim bu konuda yapılan bir toplantıda bu konuşuldu, özgürce bir davranıştır.’

Ayrıca, ‘Ermeni ve Kürt öldürüldü derken, genosid, kıyım, katliam, tehcir sözünü kullanmadığını, başkalarının bu görüşe kendi düşünce eklerini, bazı kavramları kattığını’ özellikle belirtti. Sözlerimin arkasında duruyorum’ dedi.

TÜRK-YUNAN BARIŞ İÇİNDE

BİR
soru da şuydu; Orhan Pamuk bunu püskürttü. İstanbul’da Rumların gittikçe azaldığı, Türklerin azınlıklara kötü muamele ettiğini sorana gerekli yanıtı verdi.

‘Hayır’ dedi Orhan Pamuk, ‘Artık Türkler-Yunanlar barış içinde’.

Soranı memnun etmemiştir söyledikleri.

Burada Türk hükümeti, Rum azınlığa haksızlık yapmış olabilir; ama unutmayın ki Yunan hükümeti de aynı haksızlığı oradaki Türk azınlığa yaptı.

Ödülün, romancılığa başlayışının 30. yılında verilmesinden ayrı bir mutluluk duyduğunu, nasıl romana başladığını, yer yer ince esprilerle anlattı.

Politik bir olayda yer almak istememesine rağmen ‘Kar’ romanındaki kahramanı ‘Ka’ gibi başına böyle absürd bir olayın geldiğini söyledi.

İstanbul’un kozmopolit yapısının bozulduğundan yakındı. Her eski İstanbullu, her İstanbul’u metropol sayan kişilerin yaptığı gibi.

Çocukluğunda sınıfında Rum, Ermeni, Yahudi çocukların bulunduğunu, şimdi böyle bir yoğunluğun bulunmadığını belirtti.

AB, TÜRKİYE İLE ZENGİNLEŞİR

Ona karşı açılan dava konuşuldu. Birkaç kişi, bu dava aracılığıyla bazı özgürlük sorunlarının, kısıtlamaların ortadan kalkacağından söz etti.

Orhan Pamuk,
romancılığını etkileyen yazarları sıraladı.

AB için de, Kopenhag Kriterleri’nin dışında asıl düşüncesinin Türkiye’nin geleneksel, kendine özgü kültür değerleriyle Avrupa Birliği’ne girdiğinde, onları zenginleştireceğinden söz etti.

* * *

BUGÜN saat 11.00’de St. Paul Kilisesi’nde yapılacak törende ödülünü alacak, onu Frankfurterhof Oteli’ndeki ödül yemeği izleyecek. Daha sonra da ben CNN TÜRK’te canlı yayında (sanırım 15.00 gibi) Orhan Pamuk’la konuşacağım.
Yazarın Tüm Yazıları