Ünlü modacı Faruk Saraç: Beyaz çorabı ben kaldırdım

Hakkında şöyle bir rivayet var; mezura kullanmadan sadece bakarak kişinin ölçüsünü alıp ona en uygun takımı dikebiliyor… Bu doğru mu? Gülerek, “Müşterim kapıdan girdiği anda ona ne vereceğimi bilirim. Doktor-hasta ilişkisi gibi... Mezura gözümdür. Elbisesini diker, gönderirim” diye cevaplıyor.

Haberin Devamı

Meslekte 43. yılını geride bırakan Faruk Saraç, Türkiye’de erkek modasının ve ilklerin öncü isimlerinden: “TBMM’de beyaz çorabı kaldırdım, ilk rengi getirdim, Milli Takım’ın ilk sponsoruyum...” Bu hafta ünlü modacı Saraç’la eski albümleri karıştırdık.

Ünlü modacı Faruk Saraç: Beyaz çorabı ben kaldırdım
Sene 1996/“İlklerim çok! TBMM’de beyaz çorabı kaldırdım, ilk rengi getirdim, Milli Takım’ın ilk sponsoruyum.”

1) Mağazasından içeri girince sanki Londra’da 19. yüzyıldan kalma bir terzihaneye girmişsiniz ve az sonra prova kabinlerinden birinden James Bond çıkacak gibi hissediyorsunuz! Oysa İstanbul’dayız. Mekânın sahibi de 200 yıllık Urfalı bir ailenin mensubu; Türkiye’de erkek modasının öncü isimlerinden Faruk Saraç. Bu sene meslekte 43. yılını geride bırakıyor. Giydirdiği bilinen ünlü isimlerden bazıları; Boris Yeltsin, Ricky Martin, Ayhan Şahenk, Kadir Has, Hikmet Çetin. İsmini vermek istemediği çok sayıda siyasetçiye imaj danışmanlığı veriyor. Söze, “Benim hayat yolculuğum uzun bir maraton Zeynep Hanım. Yokluğu da gördüm zirveyi de… Zirveyi sevmedim, çok yalnız kaldım, çok üşüdüm” diye başlıyor.

Haberin Devamı

Ünlü modacı Faruk Saraç: Beyaz çorabı ben kaldırdım
Sene 2008/Dönemin Milli Takım Teknik Direktörü Fatih Terim ve hemşehrisi İbrahim Tatlıses ile

‘FESÇİ ABDİ’NİN TORUNLARI

Faruk Saraç, 1955 yılında banka memuru bir baba ile sanat endüstrisi mezunu bir annenin üç çocuğundan ikincisi olarak Urfa’da dünyaya geliyor. Ailede sanatçı çok. Çocukluğu annesinin diktiği rengârenk yorganları izleyerek geçiyor. Yaz aylarını terzi dayısının yanında çıraklık yaparak geçiriyor. Soyadını veren dedesi saraciye işiyle uğraşıyor, yani deriden at eyerleri yapıyorlar. Onun dedesiyse ‘Fesçi Abdi’ adıyla bilinen bir fes üreticisiymiş. Faruk Bey, “Çocukluğum Urfa’nın gizemli, eski sokaklarında geçti” diye anlatıyor: “Hâlâ Urfa kültüründen çok beslenirim. Belki bana da çocukluğumda o kilit taşlarına ellerimi sürmem tılsımlı geldi.”  

Haberin Devamı

1950’LERİN URFASI ÇOK ŞIKTI

Mutlu çocukluk maalesef uzun sürmüyor. Henüz 10 yaşındayken kanserden annesini kaybediyor. Saraç, “Yetim, annesiz olmak çok zor… Hâlâ bu duyguyu üzerimden atabilmiş değilim” diyor. Sıcak anne kucağı eksikliğine maddi yokluk da ekleniyor. Kendini sık alamadığı dondurmalara bakarken buluyor. Ancak kendi evlerinde de Urfa’nın genelinde de insanların şıklıktan hiç taviz vermediğini anlatıyor: “Babam çok şık giyinen, çok disiplinli bir adamdı. Onu kravatsız hiç görmedim. 1950’lerin Urfa’sında herkes çok şık giyinirdi. Üç evden birisinde piyano vardı. Herkesin kıyafeti belki bir taneydi ama çok temizdi. Esnafı da memuru da herkes böyleydi. Özel günler için gömlekleri, pantolonları vardı. Yokluk dediğimiz; bir tüketim çılgınlığı yoktu.”

Haberin Devamı

Ünlü modacı Faruk Saraç: Beyaz çorabı ben kaldırdım
Sene 1997/Babası Müslüm Saraç ile

2) BABADAN KULAĞA KÜPE NASİHAT

Babasının takımlarının en büyük düşmanı, onların düğmelerinden misket yapan yaramaz ikinci çocuk Faruk Bey’miş! İyi yaptığı bir diğer şey de futbol. Urfaspor’un genç takımında oynuyor. Liseyi bitirdikten sonra İstanbul’a gitmeye karar veriyor. Sebep? Saraç anlatıyor: “Amerika’nın fırsatlar ülkesi olması gibi İstanbul da bana cazip geliyordu. Malım yok, mülküm yok, cebimde beş kuruş olmadan İstanbul’a geldim. Kaybedecek bir şeyim yoktu. Babamın elini öptüm. Bana dedi ki: Oğul, param yok ki sana vereyim. Kulağına küpe olsun diye nasihat veriyorum; kenarda olan değil, herkesin izlediği biri ol.”

Haberin Devamı

Ünlü modacı Faruk Saraç: Beyaz çorabı ben kaldırdım
Sene 1978/Urfaspor zamanı

3) GÜNDÜZ TOP PEŞİNDE AKŞAM GAZETEDE

Saraç, İstanbul’daki ilk gününde Kadıköy’deki Opera Çarşısı’nın önünde duruyor. Yıllar sonra burada bir butik açacaktı... Ancak o gün için derdi; ne yapacağım? Tesadüfen Urfaspor’dan bir arkadaşıyla karşılaşıyor. Onun referansıyla Tophane Tayfa takımında futbola başlıyor. Geceleri de Günaydın’ın gece vardiyasında, Hürriyet gazetesinin de efsane isimlerinden Hasan Kılıç’ın yanında montaj ve sayfa tasarımı yapıyor.

Ünlü modacı Faruk Saraç: Beyaz çorabı ben kaldırdım
Sene 1960/Urfa, ağabeyi ile

4) HAYATTAKİ GÜZEL İNSANLAR

Menisküs ile sonlanıncaya kadar futbolculuk kariyeri boyunca Konya Ereğli, Adanaspor, Beşiktaş, Karagümrük gibi takımlarda oynuyor. Sakatlıktan sonra zor iki yıl geçiriyor. Saraç: “Elimi neye atsam kuruyordu. Sonra bir akrabamız ‘Birisinden alacağım var. Ona git’ dedi. Verdiği adres; Opera Çarşısı’nın alt katı çıktı. İçeride batmış, tek başına oturan bir adam… Kendisine ‘Bana şans ver, sana çalışayım’ dedim. İlk iş Osmanbey’e gittim. Hayatta çok güzel, çok iyi insanlar var; bir dükkâna girdim, ‘Ağabey bana 5-10 gömlek, pantolon verir misin? Param yok, sattıkça gelip ödeyeceğim’ dedim. Böyle başladım. Sattıkça yerine koydum.”

Haberin Devamı

5) HER GELENİ KAPIDA KARŞILARIM

İki yıl sonunda patronun mağazayı genç çırağa devretmesiyle ‘Butik Faruk’ doğdu. İşler büyüdü. Mağaza, ‘Faruk Saraç’ adıyla caddeye çıktı. Sene 1981. O günden bugüne ‘Faruk Saraç’ erkek modasının tanınan markalarından biri oldu. Peki nasıl? Yanıtı: “İşimi namusum gibi gördüm ve çok severek yaptım. Tabii bir zevkim vardı. Güzel giyiniyordum. Mağazada tarzı olan, farklı seçenek kıyafetler sundum. Dükkânda kendim duruyordum. Bugün de gelenleri kapıda karşılar ve geçiririm.”

Ünlü modacı Faruk Saraç: Beyaz çorabı ben kaldırdım

6) MEZURA KULLANMAM GÖZLERİMLE ÖLÇERİM

Saraç, “Beni iyi yere getiren Swissotel’deki dükkân oldu. İşadamlarını orada tanıdım” diyor: “Bugüne kadar hiçbir reklama 25 kuruş ödemedim. En büyük reklam kulaktan kulağa ‘Nereden aldın?’ diye sorulması. Zamanla provaları ben almaya başladım. Baktığım anda, elime mezura almadan kişinin ölçüsünü alırım. Allah vergisi bir yetenek.” Bunu söylerken içeri giren fotomuhabirimiz Levent Kulu’ya dönüp ‘Arkadaşımızın ölçüsünü bir santimi kaçmaksızın aldım bile!’ diye gülüyor.

BEYLERE ŞIKLIK TÜYOLARI ERKEĞE PEMBE YAKIŞIR MI

- İyi giyinmek neden önemlidir?

İyi giyinmek her zaman ayrıcalıktır. Kişi kıyafetimin içinde kendini rahat hissetmeli. Hepimizin uğurlu, sevdiğimiz kıyafeti vardır. Benim elim de uğurludur. Urfa’dan kalan bir bereketim var herhalde! Benim yaptığım kıyafetle ihaleye giren müşteriler var.

- Erkeklerde pembe renkle ilgili ne düşünüyor?

Benim sloganım ‘Erkek erkek olarak kalmalı’dır.

- Her şey herkese yakışır mı?

İnsanın önce kendisini tanıması; tenine göre renk, fiziğine göre de model seçmesi lazımdır. Bir de kıyafeti taşımak var. Herkesin bir tarzı, el kol hareketi vardır. Müşterim kapıdan girdiği anda ona ne vereceğimi bilirim. 43 yıldır bu işin içindeyim. Doktor-hasta ilişkisi gibi; hastamı çok iyi tanırım. 

SİYASETÇİLER NASIL GİYİNMELİ: BEYAZ GÖMLEKLE % 9 OY ALDIRDIM

- Yerel seçim yaklaşıyor. Siyasetçilere önerileri neler?

Zamanında bir siyasetçiye beyaz gömlek giydirerek yüzde 9 oy aldırmıştım! Yıllarca Erbakan Hoca ‘Versace giydi’ diye yazdılar. Oysa bütün kaşkolları, kravatları benim tasarımımdı. Beyaz gömlek saflık ve temizliktir, benim de hastalığımdır. Ama lacivert elbise, kırmızı kravat, beyaz gömlek kombini yapılmamalı.

Ünlü modacı Faruk Saraç: Beyaz çorabı ben kaldırdım
Sene 2015/“Tematik defile kültürünü ben getirdim; Sarı Zeybek, Padişahın Esvabı, Geçmişten Kapalıçarşı...”

EN ÖZEL DEFİLEM...

Bugüne kadar 200’den fazla defileye imza atan Saraç için en özeli Cumhuriyet’in 75. yılında Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlediği Atatürk kıyafetleri defilesi olmuş. Bunu Anıtkabir’de yapılan bir başka defile izlemiş. Faruk Bey, “Urfa’dan gelen bir çocuğa Anıtkabir’de devlet nişanesi verilmesi, hayatın bana en güzel hediyelerinden biriydi” diyor.

Ünlü modacı Faruk Saraç: Beyaz çorabı ben kaldırdım
Fotoğraf: Levent KULU

AVRUPA’NIN EN ŞIK ERKEĞİ BENİ ARADI

“Lise yıllarımda evde siyah beyaz televizyonumuz vardı. Babam ‘ajans’ı asla kaçırmazdı. Ben de yanında muhakkak dinlerdim. O günlerde ‘Avrupa’nın en şık giyinen kişisi Asil Nadir’ diye bir haber aklımda kalmış. 30 sene sonra bir gün telefon çaldı. Arayan Asil Nadir’di. Kıyafet alışverişi için randevu istedi. Çok duygulandım. Kariyerimde hiçbir zaman kimseye ben gitmedim. Hep kendileri bana geldiler.”

Yazarın Tüm Yazıları