Üvey anne

BU ülkede “üvey anne” olmak yaman iştir.

Haberin Devamı

“İkinci eş”sindir ya aynı zamanda, önyargıların kızgın sacında çifte kavrulursun.

Babasıyla aynı yatağı paylaşan ama onu doğurmamış olan bir başka “anne”...

Ne felaket!

* * *

Üvey anneyi bacak kadarken, masallardan tanıdık.

O güzelim Pamuk Prenses’den, yaşlı cadıya yahni olmalarına ramak kalan Hansel ve Gretel’den, o mahzun, mağdur ama mağrur Külkedisi Cinderella’dan...

Hepsi “üvey anne” komplolarıyla öleyazdı.

Az büyüyünce sinemada sürdü, “üvey anne” eğitimi.

“Analar kutsaldır” temasını tabi ki örselemek istemeyen -nabza göre- Yeşilçam, “kötü anne”yi de “üveylik” üzerinden anlattı bize.

Cadıydı, büyücüydü masallarda, filmlerde zalimdi, haindi, eh “yuva yıkan” ikinci eş olduğundan fettandı da...

Üvey anne

Haberin Devamı

Masallarda, filmlerde türlü zulmün, acının müsebbibiydi de “üvey anne”ler, onların duyguları, “öteki” olma halleri pek dile gelmedi.

“Öteki”ydi onlar; sevdiği adamın ailesi için de, kendi ailesi için de arzu edilen “bir rol” değildi üslendikleri...

Mahalle bakkalının bakışıyla, mahalle ahlakının, toplumsal yargıların göz süzmesiyle mücadele etmek zorundaydılar.

Ve bu mücadelede açılan yaraların pansumanına yetmezdi, “cici anne” yakıştırmaları...

* * *

Kimbilir kaç kuşak öyle büyüdü, ama şimdi değişti durum biraz.

Misal... Ünlüler dünyasındaki “öz”, “üvey” meselesine soyağacı çıkarmak istesen, altından değme vakanüvis kalkamaz.

Lakin ekranda değişen ve orada kabullenilen hayatlar, dilde/yargıda daha çok fırın ekmek gerektiriyor.

Medyada bile öyle... Bilhassa öyle.

* * *

Geçenlerde yine manşetlerdeydi “üvey anne”...

Kayseri’de 5 ve 7 yaşındaki iki üvey çocuğuna yaptığı işkencenin videosu, sızlattı içimizi.

Saçından tutup, yerlere savurmalar... Kucağına alıp yüksekten yere fırlatmalar... Falaka, tokat, yumruk, tekmeler, ölümcül darbeler...

Adı Songül A.’ydı “hasta” kadının ama, haberlerde defalarca, ağız dolusu vurgulandığı gibi adından önce “üvey anne”ydi.

Haberin Devamı

Üveydi, yapardı, ondan beklenen oydu sanki...

* * *

Oysa... Öyle bir işkencenin, zulmün, hainliğin “üvey anne”ye özgü bir durum olmadığını biliyoruz.

Artık, bilinci masallardan edinmenin yaşını çoktan geçtik, büyüdük.

Öz annelerin, öz babaların çocuklarına yaptıkları kötülükleri de biliyoruz.

Hatta koca koca devlet büyüklerinin, çocuklara reva gördükleri hayatları da... Ölümleri de...

* * *

Yargıların değişmesi, önyargıların toplumca ayıplanması yetmiyor, dile de yerleşmesi gerek.

Ki, yeniden üretilmesin.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları