‘Sokaklar yürümekle aşınmaz’

SÜLEYMAN Demirel, Türkiye’nin toplumsal/siyasal tarihinin bir dönemine damgasına vurarak hayattan ayrıldı.

Haberin Devamı

Siyasette teknik adam olarak giren ilk örnek olarak, ‘muhafazakâr sağ kalkınmacı’ politikaların ısrarlı bir temsilcisi oldu. Aynı geleneğin bir önceki temsilcisi olan Menderes’in hazin akıbetinin gölgesi altında siyasete başlamanın zorluklarını yaşadı. (Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamını onaylayan Meclis oturumundaki talihsiz tutumunun nedeni de muhtemelen bu trajik envanterin yükünden kaynaklanıyordu...) Ordu’nun siyasete gereksiz müdahil olma geleneği sonucu, muhtıra ve müdahalelere muhatap oldu. Haksız olarak şapkasını alıp gitmekle eleştirildi, siyaseti bir kere daha darbenin kesintisine maruz bırakmamak için sineye çekti, dönemsel olarak mukayese edildiğinde, 1970’lerin askeri darbeleri ile un helvası kıvamındaki zamanımız internet muhtıraları arasındaki fark ortaya çıkar. Teknik formasyonun yüksekliği, kalkınmacı politik ihtirasını besledi ve büyük çaplı projeleri hayata geçirdi, ’Barajlar Kralı’ unvanı, fötr şapkası kadar kimliğinde simgeleşti.

Haberin Devamı


İŞTE ATATÜRK CUMHURİYETİ


Hukukçu Suhan Özkan, bu konuda şöyle diyor:
“Teknik ve politik formasyonundaki yüksek profilinin yanında, Anadolu geleneğinde “nekre” olarak anılan bir mizahi bilgeliğin de politikadaki son temsilcisi sayılabilir. Farklı manalar için kullanılan kelimeleri farklı kurgularda, konuya ve gündeme uygun bir bileşkede, mizah-ironi hamuruyla yoğurarak dile getirdi, siyasi iklimi yumuşattı.”
Cumhurbaşkanlığı sürecinde, cumhuriyetçi milli geleneği korudu, kolladı. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın bir konseri sonrası, “İşte Atatürk Cumhuriyeti” sözleri ile uzun yılların birikiminden süzdüğü kendi sentezini ortaya koydu.
Türkiye’nin sancılı yıllarında, sokak gösterilerinin yarattığı gerginliklere rağmen, “Sokaklar yürümekle aşınmaz“ diyerek, zamanın ve dahi bugünün ilerisinde bir hoşgörüyü ortaya koydu. Bugünün Türkiye’sinde, Taksim Meydanı’nın yasaklı alan olduğu düşünülünce, sözünün değeri anlaşılır.
İslamköy’den Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanlığına giden sihirli yolculukta, Demirel’in başarısı ve Atatürk Cumhuriyeti’nin, ‘Çoban Sülü’süne sahip çıkma hasleti vardır.

Haberin Devamı


Demirel’in ataları kimdir


DEMİREL, İsmet İnönü’nün yanında başbakan yardımcısı olarak siyasete başladı; sonra 1965’lerde iktidar oldu... Yani ‘siyasi altyapısı’ sağlamdı. İktidar olunca ‘Morrison Süleyman’la siyasete damgasını vurdu. Yeğeni rahmetli Yahya Demirel’in ‘Hayali Mobilya’ ihracı olayıyla çok sarsıldı; bu dosyayı Altan Öymen ve Uğur Mumcu gündeme taşımışlardı. Yedi kere gitti, sekiz kere geldi; onun bir mücadele adamı olduğunu da gösterdi.
Yani ‘şapkayı’ kaptırmamakta mahirdi.
Kıbrıs savaşından sonra Demirel, Erbakan ve Türkeş’in kurduğu iki MC dönemi, Türkiye’nin karanlık günleridir. İktidar olmak için tavizler verilmiş, imam hatip okulu açma yarışı yapılmıştır. İslam’a hizmet etmek başka bir şey ama...
Demirel, sonraları gerçekleri gördükçe Cumhuriyet’e ve laikliğe dört elle sarılmıştır. Ama iş işten geçmiştir. Bu gelgitler sırasında milletine, devletine küsmemiş, siyasette kindar olmamıştır. ‘Baba’ rolünü o da çok sevmiştir.
Cumhurbaşkanı olduktan sonra siyaset sahnesinde başka biri olmuştur; yani ‘Çağdaş Demirel’...
Rahmetli Uğur Mumcu, onu yıllarca ağır şekilde eleştirmiş; ancak ‘demokrat’ eğilimin giderek oturması ile kendisini çok desteklemiştir. Bize bizzat “Aman onu korumamız lazım” demiştir.
Erdoğan’la benzerlikleri var mıdır? Dini siyasete alet etmekte çoktur; Atatürk ve laik Cumhuriyet anlamında ise hiç benzeşmezler. Demirel, Amerika’nın nasıl adam kullandığını ve kazık attığını da çok sonra öğrenmiştir. Erdoğan’ı henüz bilemiyoruz.

Haberin Devamı


DEMİREL VE SELÇUKLULAR


Süleyman Demirel’in bir tarafının –ana- Balkanlı olduğu söylenir. Bunu İsmet Solak iddia eder; hatta cumhurbaşkanlığından ayrıldığı günden iki gün önce Arnavutluk’u ziyaret etmesini gerekçe gösterir. İstanbul’daki bir toplantıda “Sayın Demirel siz nerelisiniz?” diye sorduğumuzda, eliyle doğu yönünü işaret ederek, Selçuklulardan gelme olduklarını anlatmak istemiştir.
Ne denilse densin, Türkiye’ye Cumhuriyet döneminin en büyük hizmetlerini yapmıştır. Tam bir devlet adamıydı, kimseyi incitmedi.
Başımız sağ olsun!..


Gazetecilere en saygı gösteren lider


SÜLEYMAN Demirel çok doğal bir adamdı, Güniz Sokak’taki evinden sabah kalktığında ilk işi tavuklarını kontrol eder, onları besler, sularını tazeler ve yumurtalarını toplardı.
Yanına eski bir ziyaretçi geldiğinde ona sorardı; “Kazan kaynıyor mu”? Yani geçimin iyi mi diye sorardı. İkna olmadığı bir cevap alırsa, devam ederdi: “Nerede kaynıyor?” Maaşla mı, ticaretle mi? Yine yetersiz bulursa “İşin nasıl, gücün nasıl?” derdi.
Demirel önünde bacakları kısa geniş bir sehpanın arkasında oturur; koltuğu da dönerlidir. Her taraf kitap ve dosya doludur. Konukları da karşısındadır. Özellikle başbakanlığından başlayarak, yasaklı dönemine kadar bu manzara hiç eksik olmamıştır. Özel gelenleri de karşı odaya alır; sohbeti orada devam ettirirdi.
Demirel’in ziyaretçisi o kadar çoktur ki... Adaylar soluğu Güniz Sokak’ta alırdı. “Adayım” diyenlere tavrı ilginçti. Sırtını sıvazlayıp “İyi, hadi bakalım hayırlı olsun” derse... Biliniz ki ona Demirel’den bir fayda yoktur; nezaketen öyle yapmıştır. Demirel’in bu tür karşılamasından nezaket ötesinden bir şey umulmaz.

Haberin Devamı


KOALİSYON PAZARLIKLARI


Koalisyon görüşmelerinde muhatabına Demirel’in “Sizler başbakanlık yapacak değerde insanlarsınız. Ama maalesef başbakanlık koltuğu bir tane... Ve bu görev bana verildi. Benim yardımcı olmamı lütfeder misiniz?” diye konuştuğu söylenir. Üslubu çok iyi kullanan bir siyasetçiydi. Muhabirlere de çok önem verirdi; gidilen bir yerde mutlaka kahvaltıda birlikte olur, onlara izlenimlerini sorar ve not alırdı. ‘Özel’ haberlerini de mutlaka muhabirlere verirdi. Başbakanlığında Cumhuriyet ve Tercüman muhabirlerini gözleriyle arardı.
Demirel ‘yasaklarla’ ilgili referandumda Ağrı’ya gitmiş; eski milletvekili Mikail Aydemir’e “Artık bize kuzu yedirirsin” demiş. Uçak Kars’tan kalkacağı için Aydemir, uçak kalkarken iki tepsiyle gelmiş, hostesler ancak birini kokpite almışlar. Kalkış sırasında tepsi yere düşer. Ortalığın rezaletine ve kokusuna bakmadan Mikail Aydemir, yerden topladığı pilavları etle birlikte Demirel’e ve öteki partililere verir. Uçakta Cumhuriyet’ten Cüneyt Arcayürek ve Hasan Uysal da vardır. Uysal bu manzaradan hoşnut kalmayınca Demirel kendisine der ki: “Çok lezzetliydi, yeyiver Hasan, başka zaman bulamazsın...”
Yasaklı döneminden sonra 1991 seçimlerine gidiliyor. Ekran başında sonuçları izliyor; yanındakilere de “Hadi kıpırda SHP, hadi kıpırda!..” Demirel kafasında DYP-SHP koalisyonu kurmuş; seçim sonuçlarından sonra bu ortaklık gerçekleşmişti.

Yazarın Tüm Yazıları