Neyi, nasıl yediğimiz kişisel tercih sonucu mu?

Sosyolog Bourdieu’nün tanımladığı ‘kültürel sermaye’ kişinin yeme-içme tercihlerini belirliyor. Bence, kültürel sermayesi yüksek olanlar yeniliklere de açıklar.

Haberin Devamı

Neyi, nasıl yediğimiz kişisel tercih sonucu muBazı insanlar alışık olmadığı havyar gibi tatları ‘iğrenç’ olarak etiketleyebiliyor.

Başlıktaki kendi sorumu kendim cevaplayayım... Pek değil!

Yani ne ve nasıl yediğimize tek başımıza biz karar vermiyoruz. Zevklerimiz ve yemek alışkanlıklarımız büyük ölçüde kontrolü pek de elimizde olmayan sosyal, ekonomik ve kültürel şartlar tarafından belirleniyor.

Bu şartların incelenmesi sosyolojinin farklı bir alt alanı olabilecek kadar ciddi ve geniş bir konu.

İki tip insan var

Öte yandan ortada çok bariz bir gerçek var. İyi yemek pahalı. Fakirsen tercih şansın zaten pek yok. Yaşamak için yiyeceksin. Mümkün olduğu kadar fazla enerji depolayacaksın.

Ama işin ilginç tarafı maddi açıdan durumu iyi hatta çok iyi insanların önemli bir bölümünün de aşırı miktarda yemek yiyip özellikle büyük porsiyonlara yönelmesi. Hatta küçük porsiyonlara karşı ciddi bir alerji duyması.

Haberin Devamı

Buna ek olarak genel bir gözlemim var. Ne yediğimizle ilgili olarak iki genel tip eğilim gözledim. Bir tip insan var ki gıda olayına ‘bildik ve güvenilir’ veya ‘bilinmedik ve güvenilmez yabancı maddeler’ gibi yanaşıyor. Biraz farklı ve alışık olmadığından kaçınıyor ve bazen de tiksiniyor, iğrenç buluyor. İkinci tip insansa meraklı ve hem yeni lezzetler keşfetmeye açık hem de bildiği yemeklerin farklı yorumlanıp bazen farklı malzemelerle hazırlanmasına karşı değil. Yemek repertuvarını geliştirmek ona zevk veriyor.

Kültürel sermaye

İlginç olan bu iki farklı kategori gelir durumuna göre belirlenmiyor. Alt gelir grubunda yeniliğe açık çok insan olduğu gibi, üst gelir diliminde de farklı olan her şeye karşı önyargılı çok sayıda vatandaş var. Hem bizim ülkede hem de farklı ülkelerde bu durumu gözledim.

Peki bu durumu ve farklılıkları nasıl açıklayabiliriz? Bu bağlamda ‘kültürel sermaye’ kavramı bana oldukça yardımcı geliyor. Fransız sosyolog Pierre Bourdieu bu tip sermaye türünü ilk formüle eden biliminsanı. Ekonomik ve sosyal sermaye biçimleri dışında ve onlara indirgenemeyecek bir sermaye biçimi bu. Ekonomik sermaye, adı üzerinde maddi birikim ve finansla ilgili. Sosyal sermaye size duyulan güven, sosyal ilişkilerinizin ağı ve kimleri tanıdığınızla ilintili. Örneğin sevilen, çok insan tanıyan ve farklı mevkilerde arkadaşları olan biriyseniz, maddi açıdan zengin olmasanız bile sosyal sermayeniz yüksek olur. Bu da hayatınızı kolaylaştırır çünkü parayla her işi yaptıramazsınız ama hatır ve gönül çok kapı açar.

Haberin Devamı

Peki kültürel sermaye ne? Bourdieu bu sermaye biçimini kültürel kompetans ya da kültür açısından ehliyetli olmak olarak tanımlıyor. Bu ehliyet aile, yakın çevre, eğitim şekli ve düzeyiyle yakından ilgili. ‘Kültürel sermaye’nin dışavurum biçimi de yaşam stilimiz oluyor.

Kızımı gözlemledim

Okuma ve sanat merakı, estetik duyarlılık ve okuyup, araştırıp kendini geliştirme aşkı eğer aile ve yakın çevremizde bulunan özelliklerse ve eğitim de bunların üzerine gelirse kültürel sermaye daha doğduğumuz andan itibaren birikmeye başlıyor.

Kültürel sermayesi yüksek insanlar genelde gastronomi konusunda yeniliklere açık ve fabrikasyon ürünler yerine daha doğal ürünler tüketmeye gayret ediyorlar.

Haberin Devamı

Ben bu olayı ilk ve sistematik şekilde kızımız Ceylan Handan ilkokuldayken gözlemledim. Sık sık arkadaşlarının doğum günü partilerine davet edilirdi. Biz de ya baştan orada olur ya da bırakır, sonra almaya giderdik.

Dikkat ettiğim, çocuklara sunulan yiyecek ve içeceklerin aileye göre ciddi farklılıklar göstermesiydi. Bir bölüm ebeveyn çocuklara hazır ve endüstriyel ve çoğu kızartma olan abur cubur ve sağlıksız yiyecekler yediriyordu.

İkinci grupsa evlerinde hazır meşrubat bulundurmuyor, limonataları kendi hazırlıyor ve çocuklara humus, babagannuş, salata, guacomole gibi çok daha sağlıklı gıdalar sunuyordu. Biraz konuştuğunuz zaman bu ailelerin hepsinin orta sınıfa mensup olduğunu görüyordunuz. Farklı olan eğitim düzeyleri ve genelde sanata ilgileriydi. Yani kültürel sermaye farklıydı.

Haberin Devamı

Türk’üm deyince...

Benim Türk olduğumu öğrendikleri zaman da kültür sermayesi yüksek kesim hep Türkiye ile ilgili ilginç sorular soruyor ve mutfağımızı merak ediyordu. Diğer kesimse Türk olduğumu söyler söylemez sessizliği seçiyor ve kendini geri çekiyordu.

Kültürel sermayeyle gastronomi ilişkisi, üzerine düşünülmesi gereken ilginç bir konu.

Yazarın Tüm Yazıları