KAZAKİSTAN'DA ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ

Birleşmiş Milletler Örgütü'nün önceki Genel Sekreterlerinden biri olan Kofi Annan'ın "hiç kimse demokrasinin kucağına doğmaz, demokrasi ömür boyu gelişme gösteren bir süreçtir" dediği bilinir.

Haberin Devamı

Dünya değişiyor, daha girift ve aktörlerin karşılıklı etkileşiminin daha karmaşık hale geldiği bir dönüşüm geçiriyor. Yönetim biçimlerinin evrimi de daha insanca, daha demokratik, daha özgürlükçü, eşitlikçi ve adaletli bir topluma dönüşme süreci olarak geliştikçe değişime ayak uydurabiliyor.

Bağımsızlığının 25. yılını geride bırakan, egemen ve bağımsız devletler topluluğu içinde yerini sağlam ve güçlü adımlarla pekiştiren Kazakistan'ın gündeminde anayasa değişikliği var. Öngörülen değişiklikler Kazakistan'da mevcut "Başkanlık Sistemi"nin yumuşatılmasını, Başkan'ın bazı yetkilerinin hükümete ve parlamentoya devredilmesini, hükümetin ve bakanların da Başkan'a karşı değil yasama organı olan parlamentoya karşı sorumlu olmalarını öngörüyor.

Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra ülkesini aralıksız olarak yöneten lider. Ancak anayasa değişikliklerinin elzem olduğunu ve bu değişikliklerin "Kazakistan'ın gelişimi ve çağdaşlaşması" amacıyla öngörüldüğünü savunuyor.

Nazarbayev bu yenileşmeye olan ihtiyacı vurgularken önemli bir konuya dikkat çekiyor: Kuvvetler ayrımı. Her ülkenin  bağımsızlığını ve egemenliğini pekiştirmek için başlangıçta ve kuruluş aşamasında "dikey kuvvetler ayrımı"na ihtiyaç duyduğunu belirten Kazakistan Cumhurbaşkanı, artık demokratikleşmenin ve bunun için de yürütmenin daha iyi işler hale getirilmesinin gerekli olduğunu savunuyor.

Dikey kuvvetler ayrımı aslında pek sık kullanılan bir kavram değil. Nazarbayev'in sözünü ettiği, kuvvetler birliğine olabildiğince yakın, kanun koyuculukla yürütmenin tek elde toplandığı, parlamentonun yetkilerini olabildiğince kısıtlayan ve bu yetkileri Cumhurbaşkanı'na veren, son zamanlarda da sık sık duyulan "tek adam rejimi".

Nazarbayev işte buna işaret ediyor, dünyanın değişmekte olduğunu, Kazakistan'da toplumsal süreçlerin hızlandığını ve karmaşıklaştığını, küresel ve bölgesel meydan okumaların arttığını, değişen koşullarda yönetimde de değişimin kaçınılmaz hale geldiğini, gücün yeniden ve dengeli şekilde dağıtılması gerektiğini, bunun da siyasi sistemin topyekün demokratikleştirilmesiyle mümkün olabileceğini vurguluyor.

Öngörülen anayasa değişiklikleriyle Kazakistan'da Hükümet ve Parlamento'nun yetkileri hissedilir ölçüde artacak. Sosyal ve ekonomik süreçlerin önemli bir kısmı Cumhurbaşkanı'ndan alınıyor ve Hükümete veriliyor.

İkinci önemli değişiklik Hükümetin kuruluşunda Parlamento'nun rolünün artırılması. Daha önce Bakanların atanması yetkisi Cumhurbaşkanı'na ait iken, öngörülen yeni sistemde parlamento seçimlerini kazanan partinin hükümetin kurulmasında doğrudan sorumluluğa sahip olması öngörülüyor. Böylece, Bakanların da Cumhurbaşkanı'na değil, parlamentoya ve milletin seçtiği milletvekillerine karşı sorumlu olmalarının önü açılıyor.

Bu değişiklik çok önemli zira Hükümetin belli koşullarda yürütme görevinden feragat etme zorunluluğu halinde görevi Cumhurbaşkanı'na değil Meclis'e devretmesi sağlanıyor. Bu da karar verme mekanizmasını tek bir yetkiliden alıyor ve seçilmiş, halktan yetki almış bir parlamentoya veriyor. Nazarbayev, kendi yetkilerinin sınırlanması sonucunu doğursa dahi, bu gelişmenin daha demokratik bir yönetim biçimi olduğunu düşünüyor.

Nazarbayev, benzer demokratikleşme ve kuvvetler ayrımı ilkesinin tüm sistemde yaygınlaştırılması, örneğin Anayasa Mahkemesi, yargı ve başsavcı gibi kurum ve kişilerin de daha demokratik bir ortamda görevlerini icra edebilmelerinin güvencesi için hazırlıkların yapılacağını belirtiyor.

Öngörülen Anayasa değişiklikleri Kazakistan'da bir tür yönetim biçimi ya da rejim değişikliği olarak görülüyor. Bu değişikliklerin siyasi sisteme istikrar getireceği, Hükümetin ve Parlamento'nun sistem içinde rollerinin daha etkin hale getirilmesinin çağın meydan okumalarına daha etkin bir yanıt verebilme olanağı sağlayacağı belirtiliyor.

Nazarbayev yeni sistemin daha karmaşık bir kontrol ve yönetim mekanizması getireceğinin farkında olduğunu itiraf ediyor ancak toplumun artık daha karmaşık bir dokusu olduğuna da işaret ediyor. Bütün değişikliklerin de bu karmaşıklıkla daha şeffaf, daha hesap verilebilir ve daha etkin bir şekilde mücadele edilebilmesine zemin hazırlayacağını savunuyor. Bu değişikliklerin Kazakistan'ın geleceği bakımından büyük önem taşıdığını özellikle vurguluyor ve işte tam bu nedenle de konunun toplumda demokratik biçimde etraflıca tartışılması için taslak anayasa değişikliklerinin yayımlanmasını en demokratik yöntem olarak gördüğünü söylüyor, öyle de yapıyor.

Benzer bir değişim komşumuz Ermenistan'da da yaşandı. Orada da yarı-başkanlık sisteminden parlamenter sisteme geçildi.

Türkiye'nin doğusunda yer alan ve Başkanlık sistemleriyle yönetilen bu iki ülkenin yönetim biçimlerinin parlamenter sisteme doğru evrilmesi doğrultusunda aldıkları kararlar demokratikleşme yolunu Batı kurum ve kuruluşlarındaki yaygın örneklere bakmak suretiyle ilerlettiklerine işaret ediyor.

Her ikisi de, bağımsız ve egemen birer devlet olarak ülkelerinin kuruluş döneminde gerekli gördükleri başkanlık sistemini artık toplumun daha demokratik ve daha insancıl, evrensel ve gelişen koşullara ayak uydurmak için kaçınılmaz hale gelen parlamenter sisteme doğru demokratikleştiriyorlar. Yolları açık olsun.

 

Yazarın Tüm Yazıları