Savulun dijitalleşme geliyor

Bugünlerde halkın ekseriyeti, ekonomik sorunları, yaklaşan yerel seçimleri konuşuyor.

Haberin Devamı

Ancak işin sanayi boyutuna girince, bu konuşmalarla başa baş giden bir konu daha var; endüstri 4.0 ya da diğer bir deyişle dijitalleşme. Üretici güçlerin var olduğu yerlerdeki salonları bir dolaştığınızda her iki üç toplantıdan birinin, bu veya bununla ilgili konular olduğuna tanıklık edebilirsiniz.
Bilmeyenler için çok kısa bir özet geçelim:
İlk sanayi devrimi (1.0) buhar gücünü kullanarak mekanik üretim sistemlerinin kullanılmasıyla 18. Yüzyılda hayat buldu.
İkinci sanayi devrimi (2.0) ise elektrik gücünün yardımıyla, bant üretimin ya da seri üretimin günlük hayatımızda yer alması ve ürünlerin bollaşmasıyla 19. yüzyılda.
Üçüncü sanayi devrimi de (3.0) bilgisayar teknolojilerinin üretime girmesiyle 20. yüzyılın son çeyreğinde.
Bugün konuşulan dördüncü sanayi devrimi, endüstri 4.0 ya da dijital dönüşüm ise bir yüzyıl bile beklemedi hayatımıza girmek için. İnternetin, robot sistemlerinin ve yapay zekanın hızla ilerlemesiyle sanayi 3.0’ın üzerinden 30-40 yıl bile geçmeden yeni bir dönüşüm başladı.
Artık, makinelerin internet üzerinden birbiriyle konuşabildiği neredeyse insansız üretim yapılabilen fabrikalar hayal ediliyor.
Daha önceki sanayi devrimlerini hep çok sonradan yakalayan Türkiye, bu kez en azından farkındalık olarak makası daraltmış durumda. Dedim ya, artık sanayinin kısa vadeli sorunlarının hemen yanında bu konu birinci sıraya oturmuş durumda.

Haberin Devamı


DÜZEN ŞART
Ancak ciddi bir dağınıklık ve kaynak israfı da göze çarpıyor. Sanayici ve iş insanları bir araya gelip bu konularda ortak bir çalışma yapmak yerine küçük gruplar halinde aynı konuları konuşup zaman, emek ve kaynak israfına neden oluyorlar. Son 6 aydır, endüstri 4.0’la ilgili hatırı sayılır toplantı, panel ve sohbete tanıklık ettim. Gerçekten ufuk açıcıydı. Ancak konu o kadar çok boyutlu ki yetişmek de zor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı da çabalıyor. Hatta geçenlerde Ankara’da “Yetkinlik ve Dijital Dönüşüm Merkezi” de açıldı ve ileride sayılarının 10’u bulması planlanıyor.
Artık öyle fütürizm bile yapmaya gerek kalmadı. Her şey çok yakınımızda. Geçenlerde BUSİAD’ın düzenlediği Yenilikçilik ve Yaratıcılık Sempozyumu’nda Alphan Manas’ın geleceğe ilişkin öngörülerinin neredeyse hiç biri öyle 50-100 sonraya ilişkin değildi. Manas, 5-10 yıl içindeki keskin dönüşümlerden bahsediyor. Yani toplumsal hayat için yarın bile sayılmaz.
Olayın sanayi, üretim kapasiteleri ve üretim şekillerine ilişkin tartışmaları bir yandan sürerken, diğer yandan işsiz kalacak insanlar, iş güvenliği gibi boyutları da konuşuluyor.
Yaşayıp göreceğiz. Vatandaşlık maaşı konuşulmaya başladı bile. Enerji üretiminde devrimin eli kulağında deniliyor. Belki de çok kısa sürede alıştığımız ölçek ekonomileri de geçersizleşecek ve kapitalizmin ütopyası olan tam rekabetçi piyasayla karşılaşacağız. Yani çok sayıda üretici ve çok sayıda tüketici. Neden olmasın? Otomobil üreticileri bile paylaşım ekonomisini düşünmeye başlamışken.
Son olarak Türkiye’nin üretici güçleri gelen sürecin önemini bu kez hissediyor. Buna çeki düzen verip el birliği ile bu sürecin önemli bir aktörü olabiliriz. Tabi artık ara elemandan ziyade daha az insanla çalışabilen fabrikaları planlayabilecek nitelikli insanları yetiştirerek. Belki bir gün yakında ara eleman bulamıyoruz diyen sanayicilerin, bu söylemlerini terk ettiği günleri de konuşuruz. Kim bilir?
Kalın sağlıcakla.

Yazarın Tüm Yazıları