‘Bu tren nereye, nereye gider?’

‘6 Numaralı Kompartıman’ Moskova’dan kuzeybatıdaki Murmansk’a araştırma yapmak için giden arkeoloji öğrencisi Finli bir kadınla kaba saba, sarhoş bir Rus gencinin tren yolculuğunu anlatıyor. Juho Kuosmanen imzalı yapım geçen yıl Cannes’da Asghar Farhadi’nin ‘Kahraman’ıyla birlikte Büyük Ödül’ün (Grand Prix) sahibi olmuştu.

Haberin Devamı

Yolculuklar keyiflidir, hele ki trenle olanları... Lakin yolculuk sırasında pencereden kayıp giden onca güzel görüntüye eşlik edecek partner de önemlidir... Kabul edelim ki Richard Linklater’ın o ünlü üçlemesinin ilk filmi olan 1995 tarihli ‘Gün Doğmadan’ı (Before Sunrise) izleyen herkes bu türden yolculukların arayışı ya da beklentisi içindedir...

KIRILAN ÖNYARGILAR...

‘6 Numaralı Kompartıman’ın (Hytti nro 6) ana karakteri Laura böylesi şanslı bir yolcu değil. 90’ların başında dil öğrenmek için Moskova’da bulunan Finli bir arkeoloji öğrencisi olan bu genç kadın, kendisinden yaşça büyük sevgilisi Irina’yı geride bırakıp (o da gelmek istemiştir ama işi yüzünden isteği gerçekleşmez) ülkenin uç noktalarından birine, kuzeybatıdaki Murmansk’a doğru bir yolculuğa çıkar. Hedefinde mesleğine ilişkin araştırmalarda bulunmak ve o bölgedeki petroglifleri (antikçağlardan kalma, taş ya da kaya üzerine yapılan çizim, zaman içinde oluşmuş görüntü vs.) incelemek vardır. Fakat amacına varmak için çıktığı bu serüvende, kompartımanındaki diğer yolcu en büyük zorluk olarak belirir. Ljoha ırkçı, kadın düşmanı, sarhoş, kaba saba bir gençtir ve ilk tanışmanın hemen ardından tacizlerine başlar. O da madende çalışmak için Murmansk’a gitmektedir... Dışarıda lapa lapa karın yağdığı dondurucu kış ortamında bu yolculuğun Laura için sorunlu geçeceği bellidir...

Haberin Devamı

Şampiyon bir boksörün hayatından kesitler aktardığı, gerçek öyküye dayalı 2016 yapımı “Olli Maki’nin En Mutlu Günü’yle (Hymyileva mies) tanınan Juho Kuosmanen imzalı ‘6 Numaralı Kompartıman’ bir yolculuk esnasında değişen dengeler ve insanların birbirini daha yakından tanımasıyla kırılan önyargılar üzerine bir film. Finli yazar Rosa Liksom’un 2011’de yayımlanmış ve büyük övgüler almış romanından uyarlanan çalışma, Rusya’nın beyaz örtüye bürünmüş bölgelerinde seyreden sahnelerine rağmen ‘Gün Doğmadan’ türü romantik bir öykü anlatmıyor. Coğrafya açısından benzer güzergâhlarda geziniyor ama ünlü klasik ‘Doktor Jivago’vari bir hava da taşımıyor. Ancak İskandinavlara özgü bir lirizme ve kara komedi anlayışına sahip olduğu söylenebilir.

Haberin Devamı

Film başlarda Laura ve sevgilisi Irina’yı gösterirken Moskova’nın küçük burjuva aydın çevrelerinden de portreler sunuyor. Çoğu snob (şair Anna Ahmatova’nın adını yanlış telaffuz ettiği için dalga geçiyorlar mesela), ağzı laf yapan ama mutsuzlukları belli bir topluluk bu. Laura’yla Irina’nın ilişkisinde de problemler başlamış gibi. Bu açıdan genç arkeoloji öğrencisinin yolculuğu tam da bir metaforun karşılığı olarak kendi içine doğru bir rotayı da barındırıyor. Öykü zaman zaman tren dışına taşıyor ve belli bir bölümünde Laura ve Ljoha’nın yanı sıra ara karakterlere (Finli yolcu ve ziyaret edilen yaşlı kadın gibi) uğruyor. Bu noktalarda da ana refleksinden taviz vermiyor: Kimse göründüğü gibi değildir. Zaten yolculuk esnasında yaşanan dönüşüm de benzer hamlelerin eseri; burjuva zevklerine sahip entelektüel kadın, çok geçmeden önyargılarını kırıyor, dürtüleriyle hareket eden, emekçi genç adam sert görünümünün ardındaki hüznü ve karamsarlığı geride bırakıp umuda koşmak için çabalıyor...

Haberin Devamı

‘Bu tren nereye, nereye gider’

Laura’da Seidi Haarla’nın, Ljoha’da da Yuriy Borisov’un canlandırdıkları karakterleri basit ama etkili dokunuşlarla son derece gerçekçi portrelere dönüştürdüğü ‘6 Numaralı Kompartıman’, geçen yıl Cannes’da Büyük Ödül’ü Asghar Farhadi’nin ‘Kahraman’ıyla paylaşmıştı. Sonuç olarak ilgiye değer bir yapım.

‘Bu tren nereye, nereye gider’

KARA KAN DAMLIYOR

Bu hafta salonlarda kar ve soğuk var! Ukraynalı genç yönetmen (1989 doğumlu) Stanislav Kapralov’un imzasını taşıyan ‘Ölümcül Snowboard’ gerilimli bir öykü anlatıyor. Film, turist bir snowboard’çunun yamaçlardan inerken küçük bir kıza çarpıp ölümüne sebep olmasıyla açılıyor. Sonrasında fail, yanındaki kadınla birlikte olay mahallinden kaçıyor. Üç yıl sonra ayrı yöreye Amerikalı bir çift geliyor ve uyarılara rağmen ‘Black Ridge’ adlı tehlikeli bölgede snowboard yapmak istiyor. Lakin siyahlara bürünmüş kar motosikletli biri peşlerine takılıyor ve…

Haberin Devamı

Ana çatısı fena olmayan ama günümüz için inandırıcılığı (sosyal medya çağını kastediyorum) tartışmalı bir öyküye (çok sayıda turist ölmüş ve hiçbir önlem alınmamış!) sahip yapım, aksiyona yüklenmiş ama onu da pek başardığı söylenemez. Amerikalı çiftten Mia’yı canlandıran Ivanna Sakhno’nun performansı ve kar manzaraları dışında, Gürcistan’daki Gudauri kayak beldesinde çekilen film için zorlama bir çaba diyebiliriz.

‘Bu tren nereye, nereye gider’

ÖLÜMCÜL SNOWBOARD

Yönetmen: Stanislav Kapralov
Oyuncular: Ivanna Sakhno, Alex Hafner, Tamri Bziava, Gia Japharidze, Tinatin Dalakishvili, Mariam Sulakadze, Olga Sulzhenko, Ihar Kankov
Ukrayna-Gürcistan-İspanya-ABD ortak yapımı

VE DİĞER SEÇENEKLER

Haberin Devamı

Çoğu, film demeye bin şahit isteyen ve spiritüel meselelerde gezinen yerli gerilim örneklerinin yanında kayda değer yapımlara (‘Siccin’, ‘Musallat’, ‘Üç Harfliler’ vs.) imza atan Alper Mestçi’nin yönettiği ‘Mahlûkat’, haftanın yenileri arasında.

‘Bu tren nereye, nereye gider’

Mardin’de geçen yaşanmış bir olaydan uyarlanan filmde Adnan Koç, Seda Oğuz, Kurtuluş Şakirağaoğlu ve Öykü Gökduman başrollerde. Bir başka gerilim çalışması ‘Şeytanın İni’ (Lair) Adam Ethan Crow imzasını taşıyor, oyuncular Corey Johnson, Oded Fehr, Anya Newall ve Alexandra Gilbreath. ‘Hollywood’lu Türk’ (Hollywoodtürke), Alman yapımı bir romantik komedi. Filmi, Murat Ünal yönetip oynamış. Haftanın yerli kanadında yer alan diğer seçenekler şöyle: ‘Soygun Oyunu: Büyük Vurgun’ (Yön: Ali Doğançay) ve ‘Olmadı Kaçarız’ (Yön: Erkan Nurhan). Belçika-Fransa ortak yapımı animasyon ‘SamSam’ı ise Tanguy de Kermel yönetmiş.

Yazarın Tüm Yazıları