Bu kez ağlara ‘eski dostlar’ takılıyor

‘Örümcek-Adam’ın sinemadaki üçüncü serisinin son filmi ‘Eve Dönüş Yok’ta devreye ‘Doktor Strange’ de giriyor ve yaptığı büyü sonucu eski düşmanlar ‘Yeşil Cin’, ‘Doktor Ahtapot’, ‘Kumadam’, ‘Kertenkele’ ve ‘Electro’ geri dönüyor. Öykü, Peter Parker’ın kötüleri eski hallerine, yani iyi oldukları kişiliklerine döndürme çabasının altını çizerek bir tür ahlak ve hayat dersine soyunuyor.

Haberin Devamı

Kuşaklar değişir ve sinema da ister istemez, aynı öyküleri yeni gelen seyircinin belleğinde de yer etmesi için yeniden perdeye taşır; karakterleri revize eder, teknolojiyle farklı görüntüler ve atraksiyonlarla bir kez daha sunar... Lakin endüstrinin bütün dinamikleri ele alındığında bile 19 yılda sekiz film, üç ayrı aktör, üç ayrı yönetmen ve tek bir karakter... Evet, biraz fazla gibi. Bu hafta itibariyle salonlarımıza uğrayan ‘Örümcek-Adam: Eve Dönüş Yok’ (Spider-Man: No Way Home) ise hem son serinin hem de neredeyse toplam sekiz filme yayılan bütün külliyatın toparlanışı, kendi içinde hesaplaşması adeta...

Hatırlanacağı gibi son iki film ‘Eve Dönüş’ ve ‘Evden Uzakta’da Parker’ın ‘The Avengers’ ailesi içindeki gayretlerini, ‘Süper’ abi ve ablalarına yardımlarını ve ardından kendi yolunu bulma çabalarını izlemiştik. Son hamledeyse her şey sil baştan (zihinsel anlamda da) yapmaya çalışılıyor. Öykü kısaca şöyle: Örümcek-Adam kimliğinin deşifre olmasıyla hayat Parker ve yakın çevresi (kız arkadaşı MJ, yakın dostu Ned, halası May vs.) için çekilmez hale geliyor. Bu durumdan kurtulmak adına da ‘Doktor Strange’den yardım istiyor. Strange çare olarak ‘unutma büyüsü’ne başvuruyor, lakin bu dokunuş herkesle birlikte kız arkadaşı MJ, yakın dostu Ned ve halası May’in de onun Örümcek-Adam olduğunu unutmaları anlamına geldiği için küçük müdahalelerde bulunuyorlar. Fakat işlem sırasında çıkan kimi problemlerle Parker’ın bugüne kadar yok ettiği kötüler; ‘Yeşil Cin’, ‘Doktor Ahtapot, ‘Kumadam’, ‘Kertenkele’ ve ‘Electro’ tekrar sahneye çıkıyor...

Haberin Devamı

Bu kez ağlara ‘eski dostlar’ takılıyor

‘ÇOKLU EVREN’İN MARİFETLERİ

Stan Lee-Steve Ditko ikilisinin 1962’de yarattıkları ‘Örümcek-Adam’ın sinemadaki bu son yansımasında senaryoya imza atan Chris McKenna ve Erik Sommers, parlak sayılabilecek bir fikir bulmuşlar ve öyküyü bu sarmal üzerine kurmuşlar: Yani kapıyı açık gören geliyor! ‘Bilimsel teori literatürü’nde bu durum örneğin ‘başka zaman dilimi’ olarak da mı adlandırılır bilemem ama onlar ‘çoklu evren’ tanımını uygun görmüşler ve bütün mantığı bu temel üzerine inşa etmişler.

Haberin Devamı

Ben bütün külliyat içinde Sam Raimi’ninkileri beğenirim, ayrıca 2018 tarihli ‘Örümcek-Adam: Örümcek Evreninde’ adlı animasyon da seriye aradan dahil olup yepyeni bir soluk getirmişti. ‘Eve Dönüş Yok’ ise bütün külliyatı toparlama konusunda başarılı. Öte yandan senaryo, genç kuşak üzerindeki etkileri yadsınamaz bir ‘süper kahraman’ kimliğine sahip ‘Örümcek-Adam’ üzerinden kötüleri, eski hallerine, yani iyi oldukları kişiliklerine döndürme çabasının altını çizerek bir tür ahlak ve hayat dersine de soyunuyor. Bu da Christopher Nolan ve Todd Phillips’in ‘Joker’ vasıtasıyla bir tür ‘Kötülüğe övgü’yü neredeyse idolleştirmeye yeltendikleri bir sinema coğrafyası içinde hem ters akıntı gibi duruyor hem de bence naif kalıyor...

Haberin Devamı

Neyse, Tom Holland, Zendaya, Benedict Cumberbatch ve Marisa Tomei’nin yanı sıra eski kötüleri (Willem Dafoe, Alfred Molina, Jamie Foxx) karşımıza getiren bu yapım, sineye çekilir bir ‘Örümcek-Adam’ filmi olmuş. Ayrıca öyküde, Ben Amca’nın Peter Parker’a miras bıraktığı ‘Büyük güç, büyük sorumluluk getirir’ motto’sunun hatırlatılması da kayda değer bir hareketti derim...

Bu kez ağlara ‘eski dostlar’ takılıyor

‘ANORMAL BİR ANNE’NİN PORTRESİ

Karşılaştırmalı edebiyat profesörü Leda, sessiz sakin bir tatil için küçük bir Yunan adasının yolunu tutar. Kiraladığı ev, ortam, sahil; her şey tam istediği gibidir. Lakin çok geçmeden plaja sökün eden geniş üyeli bir aile, kendisi için tanımladığı sınırları zorlamaya başlar. Hoyrat bir görüntü çizen ailenin küçük kızıyla zorlu bir süreç yaşayan genç annesi Nina, onu çok eski günlere götürür.

Haberin Devamı

Oyuncu Maggie Gyllenhaal, ilk yönetmenlik çalışması ‘Karanlık Kız’da (The Lost Daughter) bir ‘Elena Ferrante uyarlaması’na soyunmuş. Hikâyenin odağında 48 yaşındaki Leda var ve filmde onun, bir anlamda huzur bulmak için sığındığı cennetin, çevresindeki kimi gelişmelerle geçmişe uzanmasını ve ortamın cehenneme dönüşmesini izliyoruz. Adını Yeats’in ‘Leda ve Kuğu’ şiirinden alan ana karakterin, geride bıraktığı izlerle hesaplaşması üzerine gelişen yapımda gerçek odak noktası ‘annelik’ kavramı. İki kızının (Bianca ve Martha) yetiştirilme evresinde zorlu bir süreç yaşayan, ‘yasak’ bir ilişki nedeniyle eşiyle arası açılan Leda, Nina’da gençliğinde attığı adımların yansımasını görüyor.

Haberin Devamı

‘Karanlık Kız’ çok katmanlı bir yapım ve Maggie Gyllenhaal’ın ilk yönetmenlik hamlesinde bu romanın üstesinden başarıyla geldiğini görüyoruz. Film, yalnızlığı (adadaki diğer karakterler de buna dahil), hüznü, gelgitler arasında ayakta kalmaya çalışan ve “Ben anormal bir anneyim” diyen bir kadının psikolojisini son derece etkili bir rejiyle aktarıyor. Oyunculuk açısından da Leda’da Olivia Colman, Nina’da Dakota Johnson muhteşemler. Keza Leda’nın gençliğini oynayan Jessie Buckley de çok iyi.    

Maggie Gyllenhaal bundan sonra yönetmenlik yolunda devam eder mi bilemem ama ‘Karanlık Kız’ın yeni kariyeri açısından son derece parlak bir adım olduğunu söyleyebilirim.

Bu kez ağlara ‘eski dostlar’ takılıyor

VE DİĞER SEÇENEKLER...

Geçirdiği bir kaza sonucu hayatı değişen Adam’ın öyküsünü anlatan ‘Yarım Kalan Hayat’ı (Adam, Quad) Michael Uppendahl yönetmiş, oyuncular Aaron Paul, Lena Olin, Celia Weston ve Tom Berenger. Yerli dram ‘Kumbara’ Ferit Karol imzasını taşıyor, kadroda Murat Kılıç, Gülçin Kültür Şahin, Mert Ateş gibi isimler var. ‘Maşa ile Koca Ayı 4’ (Masha and the Bear: Masha’s Songs) (Yön: Roly Gutierrez) haftanın animasyonu.

Yazarın Tüm Yazıları