Boston ağası...

‘Kara Düzen’, 70’lerde Boston’da FBI sayesinde hareket alanını alabildiğine genişleten bir mafya şefinin gerçek öyküsünü anlatıyor. Johnny Depp, filmdeki performansıyla Oscar’a aday olabilir.

Haberin Devamı

Her şey ‘Baba’yla (‘The Godfather’) başladı. Francis F. Coppola, Mario Puzo’nun romanından çekilen filmiyle örgütlü suçun modern zamanlardaki ahval ve şeraitini perdeye taşırken bir yandan da meseleyi romantize ediyordu. Sonradan gelen iki filmle birlikte seri olarak dönüşen ‘Baba’, el attığı kulvarda öncü rolüne soyunuyor, sonra zaman içinde peşinden aynı yolun yolcusu son derece güçlü filmler geliyordu. Brian De Palma ve Martin Scorsese aynı dünyalara uğrarken meseleyi romantizmden koparıp -sinemasal ifade anlamında değil ama içerik açısından- katı gerçekçiliğin penceresiyle ele alıyorlardı. Özellikle De Palma, “Bunlar hasta ruhlu, psikopat insanlardır” demeye getiriyordu.
Mafya, sinema için çok bildik, hatta aşılmış bir alan. Bugüne kadar perdede bu sınıfa ait her türden insanı, tiplemeyi, karakteri izledik. Ama hâlâ malzeme vermeyi sürdürüyor ve hâlâ anlatılmaya değer, özellikle ‘gerçek’ karakterlere sahip... Dolayısıyla bu hafta gösterime giren ‘Kara Düzen’ (‘Black Mass’), kâğıt üzerinde tanıdık, bildik şeyleri anlatıyor ama film birçok özelliğiyle yine de izlenmeyi hak ediyor, kulak kabartmaya değer bir hikâye aktarıyor.
Önce kısaca konu: 1970’lerin ortasında Boston’ın güneyinde kimi bölgelere hâkim olan İrlanda kökenli küçük çaplı mafya lideri James ‘Whitey’ Bulger, yavaş yavaş yükselir. Kardeşi William, Eyalet Senatörü’dür ama bu zirve yürüyüşünde asıl destek FBI ajanı John Connolly’den gelir. James ve Billy’nin mahalleden çocukluk arkadaşı olan John, ‘muhbirlik’ teklifiyle aralarındaki illegal ilişkiyi FBI nezdinde legalize eder. Billy, etraftaki diğer mafya örgütlerinin ve liderlerinin, özellikle de İtalyan Jerry Angiulo’nun işleriyle ilgili bilgileri bildirecek, karşılığında da FBI onu görmezden gelecektir. Lakin kısa zamandaki büyük yükseliş, ‘merkez’in dikkatini çeker ve harekete geçilir...
Mesleğe oyuncu olarak adım atan, daha sonra ‘Crazy Heart’, ‘Out of the Furnace’ gibi filmlerle de yönetmenliğe geçen Scott Coo-
per imzalı ‘Kara Düzen’, ‘The Boston Globe’ gazetesi muhabirleri Dick Lehr ve Gerard O’Neill’ın kaleme aldıkları kitaptan uyarlanmış. Billy’nin çetesindeki önemli isimlerin FBI soruşturmasındaki itiraflarıyla başlayan film, geriye dönerek bütün hikâyenin peşine düşüyor.

Haberin Devamı


‘GoodFellas’la yakın akraba

Haberin Devamı


Cooper, bu öyküyü derli toplu, detaylarına hâkim ve şiddetini kısmadan anlatıyor. Bu çizgileriyle ‘Kara Düzen’, kimi sahneleri itibariyle De Palma’nın ‘The Untouchables’ıyla ama daha çok Scorsese’nin ‘GoodFellas’ıyla akraba gözüküyor. Oyunculukların da üst düzeyde olduğu (Johnny Depp, James ‘Whitey’ Bulger’la Oscar’a aday olabilir, Connolly’de Avustralyalı aktör Joel Edgerton muhteşem, William ‘Billy’ Bulger’da da Benedict Cumberbatch gayet iyi) yapımın bence en iyi yanı kostüm tasarımı ve dönem atmosferi. 70’ler o kadar başarılı bir şekilde yaratılmış ki; giyim kuşam, saç stilleri, otomobiller, mekânlar hepsi muhteşem.
Sinemada mafya hikâyeleri bitmez. Ayrıca bu suç örgütlenmesinin uzantıları günümüzde bambaşka formlarla sürdüğü için ‘taze’liğini de koruyor. Dolayısıyla ‘Kara Düzen’ yeni şeyler anlatmıyor ama anlattıklarını da iyi anlatıyor.

Kara Düzen

Haberin Devamı

Oyuncular: Johnny Depp, Benedict Cumberbatch, Joel Edgerton, Kevin Bacon, Dakota Johnson, Julianne Nicholson, Corey Stoll
ABD yapımı

En iyi beş mafya filmi

THE GODFATHER (1972)
Yönetmen:
Francis F. Coppola

GOODFELLAS (1990)
Yönetmen: Martin Scorsese

THE GODFATHER:
PART II (1974)
Yönetmen: Francis F. Coppola

THE UNTOUCHABLES (1987)
Yönetmen: Brian De Palma

SCARFACE (1983)
Yönetmen: Brian De Palma


Pek bir ‘Gotik’


Guillermo del Toro, ‘Hayalet hikâyeleri’ sever. Kariyerinin başında çektiği 2001 tarihli ‘Şeytanın Belkemiği’ne (‘El espinazo del diablo’) göz attığınızda bu sevginin ifadesini hemen bulabilirsiniz. Meksikalı yönetmen son filmi ‘Kızıl Tepe’de (‘Crimson Peak’), hayaletleri öyküsünün arka planına yerleştirirken seyir zevki son derece yüksek ‘gotik’ bir korku filmine imza atmış.
Film, varlıklı bir ailenin yazarlıkla haşır neşir olmak isteyen kızı Edith’in, her daim ablasıyla hareket eden tuhaf bir İngilize âşık olup Amerika’yı terk etmesini ve Ada’ya taşınarak burada gizemli bir şatoda yaşadıklarını anlatıyor.
Del Toro, senaryosunu Matthew Robbins’le birlikte kaleme aldığı ‘Kızıl Tepe’de çağrışımları çok güçlü bir yapıta imza atmış. Aslında Edith’in, bir sahnede kendisine ‘Jane Austin’ benzetmesi yaparak küçümsemek isteyenlere “Mary Shelley demeniz daha doğru olur” uyarısı yapmasıyla ‘Kızıl Tepe’ elini fazlasıyla açık ediyor.

Haberin Devamı


Tim Burton filmleri havası


Evet, bu film ‘Gotik’ geleneğin edebiyat ve sinemadaki öncülerine bir saygı niteliğinde... Ve bu saygının neredeyse bütün gerekliliklerini yerine getiriyor. Özellikle Brandt Gordon’un sanat yönetimi ve Kate Hawley’in kostüm tasarımı üst düzeyde.
Oyunculuklara gelince, daha çok Tim Burton’ın ‘Alis Harikalar Diyarı’ndasıyla tanınan Avustralyalı Mia Wasikowska Edith’te, İngiliz Tom Hiddleston (namı diğer ‘Thor’un üvey kardeşi Loki) Sir Thomas Sharpe’da, Jessica Chastain da abla Lucille’de çok başarılı. Özellikle Chastain’e ‘gizem ve kötülük’ çok yakışmış...
‘Kızıl Tepe’, Tim Burton filmleri havası tadı taşırken öykü düzleminde hem Jarmusch’un ‘Only Lovers Left Alive’ı hem de klasik bir metin olan ‘Güzel ve Çirkin’ akla geliyor. Toparlarsak Del Toro’nun filmi, evet bir ‘Pan’ın Labirenti’ değil ama iyilik, kötülük, yalnızlık ve tutku üzerine estetik yüklü bir yapım, kaçırmayın derim...

Haberin Devamı

Kızıl Tepe

Yönetmen: Guillermo del Toro

Oyuncular: Mia Wasikowska, Jessica Chastain, Tom Hiddleston, Jim Beaver, Charlie Hunnam, Doug Jones
ABD yapımı

Kısmen yakıyor

Üçkâğıtçı, yardımsever, temelde iyi insan, ailenin kâğıt üzerinde işe yaramaz görünen üyesi, iyilik yapayım derken ortalığı karıştıran... Uğur Yücel, oğlu Can Yücel’in ilk uzun metraj yönetmenlik çalışması ‘Yaktın Beni’de işte böylesi bir tiplemeye hayat veriyor.
Filmin konusu kısaca şöyle: Tek başına yaşadığı hayat yarışında kendince bir düzen tutturan itfaiye eri Selam, âşık olduğu İpek’le yeni bir geleceğe adım atmanın planlarını yapmaktadır. Lakin günün birinde hiçbir işte dikiş tutturamayan dayısı Macit çıkagelir. Selam, dayısının ne tür bir bela olduğunu bildiği için tetiktedir ama yine de bazı şeylerin önüne geçemez. Zaman içinde yeğeninin alt komşusu Leyla Hanım’la da ilişkileri geliştiren Macit, tüm iyi niyetine rağmen adım attığı her alanda kaosa neden olur...
‘Yaktın Beni’, mütevazı bir çaba. Lakin işin içinde Uğur Yücel olunca projeye daha fazla anlam yüklüyoruz gibi. Ama senaryo ortalamanın üzerine pek de çıkamıyor ve film eski usul bir güldürü olmanın ötesine gidemiyor. Yücel, Macit tiplemesiyle belli oranda ilgiyi ayakta tutsa da bir noktadan sonra insan hikâyeye odaklanıyor. Ama dediğimiz gibi senaryo ortalama sularda yüzdüğü için filmi de benzer çizgilerde geziniyor.
Sonuç? Uğur Yücel’in yanı sıra Sarp Apak gibi bir genç kuşağın yetenekli isimlerinden birini barındıran ‘Yaktın Beni’, kadrosundaki isimler hatrına izlenebilir. Genç yönetmen Can Yücel’e de ‘İlk filmin günahı olmaz’ (!) diyerek sonraki adımlarında başarılar dileyelim...

Yaktın Beni

Yönetmen: Can Yücel

Oyuncular: Uğur Yücel, Sarp Apak, Meltem Cumbul, Sinem Kobal, Hasibe Eren, Bülent Şakrak, Sezai Aydın, Ayça Damgacı
Türkiye yapımı


Diğer seçenekler

- ‘Amy’, ünlü İngiliz şarkıcı Amy Winehouse üzerine çekilmiş bir belgesel. Yönetmen Asif Kapadia.
- Dizi sektöründe tutunmak isteyen iki gencin öyküsünü anlatan ‘Öyle ya da Böyle’nin başrollerini Ferit Kaya, Erdal Tosun, Selim Erdoğan, Reha Özcan ve Şeyma Korkmaz paylaşıyor. Yönetmen Alper Kaya.
- Bir köy evinde başlarına tuhaf olaylar gelen bir grup insan. Aykut Karagöl’ün yönettiği ‘Kü’fa: Cin Kapanı’nda Zerrin Eren, Ezgi Yanık, Onur Elaldı ve Cem Ağırgez gibi isimler rol alıyor.
- Haftanın animasyonu ‘Arkadaşlık Oyunları’ Ishi Rudell ve Jayson Thiesse ikilisinin imzasını taşıyor.

Yazarın Tüm Yazıları