Bir ben vardır benden içeri...

Marvel’ın ‘solo’ olarak sahaya sürdüğü son kahraman ‘Venom’, düşmüş bir gazeteciyle onun vücudunu ele geçiren bir uzaylının kötülere karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor. Film esprili diliyle ortalamayı tutturuyor.

Haberin Devamı

Bir ben vardır benden içeri...
Artık iş çığırından çıktı, DC Comics-Marvel kapışmasında elde avuçta ne varsa filmi çekiliyor. Haftanın yenilerinden ‘Venom: Zehirli Öfke’de karşımıza gelen karakteri de ‘Örümcek Adam’dan hatırlıyoruz. Arkadaşın çizgi roman evrenindeki çıkışı 1984. Sinemada ise kendisini Peter Parker’ın Tobey Maguire’in canlandırdığı serinin üçüncü filminde (yönetmen Sam Raimi, yapım yılı 2007), ‘Daily Bugle’da çalışan hırslı fotoğrafçı Eddie Brock olarak hatırlıyoruz.

‘Venom’un solo yürüyüşünde kamera arkasına, daha çok ‘Zombieland’ ve ‘Gangster Squad’ gibi çalışmalarıyla tanıdığımız Ruben Fleischer geçmiş. Senaryosunu Scott Rosenberg, Jeff Pinkner, Kelly Marcel ve Will Beall’dan oluşan dörtlünün kaleme aldığı filmin konusu kısaca şöyle: San Francisco’da bir kanal için araştırmacı gazetecilik yapan ve daha çok fakirlere yönelik haberleriyle dikkat çeken Eddie Brock, ‘içgüdüsel’ olarak ‘sahtekâr’ olduğuna kanaat getirdiği girişimci Carlton Drake’in maskesini, bir röportajla düşürmek için harekete geçer. Lakin can alıcı soruyu sorduğu anda söyleşisi yarım kalır, üstelik çalıştığı kanaldan da kovulur. Yetmez, evlenmek üzere olduğu sevgilisi Anne de kendisini terk eder. Bir bilim vakfının sahibi olan Drake ise araştırma ekibinin uzaydan getirdiği yeni yaşam formlarıyla insan vücudunu birleştirip farklı bir türe kapı aralamak istemektedir. Kimi gelişmeler sonucu Brock, Drake’in laboratuvarındaki yaratıklardan biriyle birleşir ve ortaya ‘Venom’ isimli, son derece güçlü bir yaratık çıkar...
Bir ben vardır benden içeri...

Ruh ve beden ele geçirilince…

Haberin Devamı

Ruben Fleischer’ın filmi, birkaç hafta önce izlediğimiz ‘Upgrade’i fazlasıyla andırıyor. Söz konusu yapımda vücuduna takılan bir çiple hayatı ‘yapay zekâ’ tarafından yönetilen bir adamın hikâyesini izliyorduk. Bu kez ‘düşmüş’ ve hayata tutunacak dal arayan eski bir muhabirin, bir uzaylıyla birleşimine ve ikilinin ‘kötüler’e karşı verdiği mücadeleye tanıklık ediyoruz. Dışarıdaki eleştirmenlerin yerden yere vurduğu ve çoğunun ‘1 yıldız’ verdiği ‘Venom: Zehirli Öfke’yi doğrusu ben beklediğimden çok daha iyi buldum. Düşmüşlük ve sahip olduğu değerleri kaybedip yeniden kazanmak için çabalama açısından girişte andığımız ‘Örümcek Adam 3’ (‘Spider-Man 3’) fazlasıyla hatırlatmasının yanı sıra esprili dil, kahramanın ve uzaylının sarkastik diyalogları, filmi sevimli kılıyor. Elon Musk’vari girişimci Carlton Drake de fena çizilmemiş bir karakter.    

Haberin Devamı

Tom Hardy’nin Eddie Brock’ta sırıtmadığı, Michelle Williams’ın ana karakterin sevgilisi Anne Weying’de karşımıza geldiği yapımda, yeteneğine ilk kez ‘Nightcrawler’da vâkıf olduğumuz Riz Ahmed de kayda değer bir ‘kötü adam’ profili çiziyor.

İkinci filme kapı açarak (hatta kötünün adresini bile gösteriyor) sona eren ‘Venom: Zehirli Öfke’, Marvel cephesi adına sineye çekilebilir bir uyarlama olmuş. Öte yandan film alt metni vasıtasıyla, “Günümüz dünyasında gazetecilik yapabilmek için uzaylılara ihtiyaç var” türü bir mesaj mı iletmek istiyor; işte orasını tam anlayamadım...
Bir ben vardır benden içeri...
Kılıç dijitalden keskindir…

Malum, komedinin en klasik tiplemelerinden biridir; sakar, beceriksiz, tutunamayan bir karakter, işleri bir şekilde yoluna koyar ve mutlu sona ulaşır... Rowan Atkinson’ın televizyon karakteri ‘Mr. Bean’, bu ekolün İngiliz komedi geleneği içindeki uzantısıydı. Britanyalı aktörün 2000’lerde sinemada karşımıza çıkan karakteri ‘Johnny English’ ise ajan parodisiydi. Hoş, James Bond’la daha önce defalarca dalga geçilmiş, hatta ‘Austin Powers’la gidilebilecek en uç noktalara gidilmişti ama meseleye bir de Atkinson’ın üslubuyla gülmenin ne zararı vardı ki? Ayrıca karakterin asıl referansı Peter Sellers’ın Müfettiş Clouseauuuuuuu’suydu sanki.

Haberin Devamı

Günün anlam ve önemine uygun olarak

Johnny English, serinin üçüncü filmi ‘Tekrar İş Başında’yla (‘Strikes Again’) karşımızda. Sakar ajan yedi yıl sonra kendisini hatırlatırken bu kez günün mana ve ehemmiyetine uygun bir biçimde, ‘siber âlem’in suçlularına karşı mücadele ediyor. İngiltere, ‘G12 Zirvesi’ öncesi siber saldırılara maruz kalıp hem bütün ajanlarının deşifre olmasını önleyemiyor hem de kara ve tren yolu gibi gündelik işleyişin bozulmasına seyirci kalıyor. Başbakan sorunun çözülmesi için istihbarattan yardım istiyor, onlar da eldeki tek emekli ajan Johnny English’e başvurmak zorunda kalıyor. English de yardımcısı Bough’la birlikte meseleye el atıyor.

Haberin Devamı

Theresa May’i ti’ye alıyor...

‘Johnny English Tekrar İş Başında’ bence çok hoş bir komedi olmuş. Ana karakterin sakarlığının yanı sıra demode yöntemlerle hareket etmesi, dijital çağın züppelerinden biri olan Jason Volta’ya karşı verdiği mücadele, Emma Thompson’ın canlandırdığı başbakan üzerinden Theresa May’i alabildiğine ti’ye alma, yaşlı ajanların buluştuğu girişteki bölüm, zırhlar içinde şövalyelik ruhuna gönderme vs... Evet, belki naftalin kokan bir komedi bu ama demodeliğin güzelliği üzerine çok şey söylüyor...

Son olarak The Guardian gazetesi sinema eleştirmeni Peter Bradshaw, filme ilişkin yazısında “İngiliz film endüstrisi, Rowan Atkinson’a yeteneğinin hakkını veren bir rol bulamaz mı?” türünden bir soru sormuş. Genel durumu bilemem ama bu film üzerinden konuşursak bence haksızlık etmiş.
Bir ben vardır benden içeri...

Haberin Devamı

Bir ‘Başka’dır Ayvalık’ta festival

Adana, Antalya, ‘Ulusal Yarışma’ derken bu hafta da festival sırası Başka Sinema Ayvalık Film Festivali’nde. Bu yıl ilk kez gerçekleştirilen organizasyon dün başladı ve 10 Ekim’e kadar sürecek. Etkinlik boyunca içerideki ve dışarıdaki festivallerde son dönemde isimleri sıklıkla duyulan 40 film sinemaseverlerle buluşurken söyleşi, paneller ve atölye gibi etkinlikler de düzenlenecek. ‘Kariyo & Ababay Vakfı’ sponsorluğunda gerçekleştirilen festivalde yarın Mahmut Fazıl Coşkun imzalı ‘Anons’ gösterilecek. Festivalde ayrıca ‘Güvercin’ (Yön: Banu Sıvacı), ‘Güvercin Hırsızları’ (Yön: Osman Nail Doğan), ‘Halef’ (Yön: Murat Düzgünoğlu), ‘Yol Kenarı’ (Yön: Tayfun Pirselimoğlu), ‘Tuzdan Kaide’ (Yön: Burak Çevik), ‘Gulyabani’ (Yön: Gürcan Keltek), ‘Dört Köşeli Üçgen’ (Yön: Mehmet Güreli) filmleri de seyirciyle buluşacak.
Bir ben vardır benden içeri...
Kapanış ‘Ölümlü Dünya’yla…

Festival süresince ‘Filmekimi’nde de gösterilecek olan ‘Şüphe’, ‘Herkes Biliyor’, ‘Mutlu Lazzaro’, ‘Loro’, ‘Jack’in Yaptığı Ev’, ‘Müze’, ‘Don Kişot’u Öldüren Adam’ gibi yapımları izlemek de mümkün. Bu arada programda iki müzik belgeseli de yer alıyor. Bu belgesellerden ilki Kevin McDonald’ın yönettiği Whitney Houston’ın hayatını konu alan ‘Whitney’, diğeri ise Roger Appleton imzalı, John Lennon’ın hayatını konu alan (‘Lennon’ı Ararken’-‘Looking For Lennon’). Festivalin kapanışında ise Ali Atay imzalı ‘Ölümlü Dünya’ adlı komedi filmi Cunda Meydanı’nda gösterilecek. ‘Zeytin ve tost diyarı’ndaki bu festivalin uzun ömürlü olması ve sinemamıza ‘yeni bir renk’ katması dileklerimizle...
Bir ben vardır benden içeri...

Diğer seçenekler

 Haftanın öne çıkan yapımlarından ‘Aydede’yi Abdurrahman Öner yönetmiş, oyuncular Ezgi Mola, Bilal Çelik, Mehmet Özgür, Ayşenil Şamlıoğlu ve Reha Özcan. ‘Babamın Ceketi’ Müfit Can Saçıntı imzasını taşıyor, filmin kadrosunda şu isimler var: Müfit Can Saçıntı, Mert Turak, Erkan Can ve Elif Nur Kerkük. Sinema tarihimizin en uzun isimli filmi unvanını kimseye bırakmayacak gibi görünen ‘3 Harflilerin Musallat Olduğu Büyülü Konakta Ruh Çağıran Gençlerin Hazin Hikâyesi’, haftanın yenilerinden. Onur Durmaz, Doğa Yavuz, Cemre Kurum ve Ecenaz Üçer’in başrollerini paylaştığı yapımın yönetmeni Sinan Kaçar. ‘İstanbul Muhafızları: Ab-ı Hayat Çeşmesi’ haftanın animasyonu. Filmin yönetmeni Çağrı Cem Bayraklı. Paul Weitz imzalı ‘Tutsak’ta (‘Bel Canto’) Julianne Moore, Christopher Lambert, Ken Watanabe, Sebastian Koch gibi isimler rol alıyor. Yerli yapım ‘Sokak Sınıfı’nı ise Mehmet Yaşa yönetmiş, oyuncular Sedat Önder, Ömer Kızıl ve Mehmet Yaşa. Geçen hafta İzmir’de sadece bir sinemada gösterime giren ‘Dokunma Bana (‘Touch Me Not’) da, bu hafta bütün Türkiye’de vizyonda. Filmin yönetmeni Adina Pintilie, oyuncular Laura Benson, Tomas Lemarquis ve Christian Bayerlein.
Bir ben vardır benden içeri...
Bingöl ekimde sinemaya doyacak

Bu yıl ikincisi gerçekleştirilecek olan Uluslararası Bingöl Kısa Film Festivali, 8-12 Ekim tarihleri arasında sinemaseverlerle buluşacak. Festivalde, Türkiye’den ve yurtdışından yönetmenlerin kurmaca, belgesel, animasyon ve deneysel kategorilerinde yer alan kısa filmleri Altın Kartal ödülleri için yarışacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Sinema Genel Müdürlüğü tarafından desteklenen festivalde afilm gösterimleri, söyleşiler, atölyeler, konserler de olacak. Detaylı bilgiye www.bingolkisafilm.org adresinden ulaşılabilir.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları