Süngercilerin adası: Kalimnos

Bodrum yarımadasının Fener burnundan sadece 10 mil uzaklıkta olan Kalimnos adasına ilk gittiğimde rüzgarlı bir gündü... Saçım başıma karışmış, kalacak otel bulana kadar rüzgardan serseme dönmüştüm. Rüzgarın aslında ada için ne kadar önemli olduğunu, ada insanını ne kadar etkilediğini, insanların yüz hatlarına kadar etki ettiğini ilk günün akşamı keşfettim diyebilirim. Kos adasından bindiğim hızlı katamaran ile adaya yaklaşırken sağda solda gördüğüm yalnız kayalıklar ile beni dağlık ve çorak bir adanın beklediğini anladım.

Haberin Devamı

Süngercilerin adası: Kalimnos

KALİMNOS, liman bölgesindeki yüzlerce balıkçı teknesi, sünger satan dükkanları, etkileyici dağ manzaraları, denize dik inen kayalar arasındaki minik koyları, kekik, ot kokuları saçan tepeleri, yürüyüş patikaları, nefis balları, adım başı karşınıza çıkan keçileri ve özellikle adanın arka tarafında Telendos‘a bakan tarafındaki kayalarda ve tepe oyuklarında gördüğüm tırmanışçıları ile karşıladı beni...

DAĞLARI TAM TIRMANMALIK

Dağlık bir ada, deniz kenarındaki köyler ve köyler arası yollar haricinde kurak bir görüntüsü var, su yok ancak heybetli dağların da farklı bir görsel güzelliği var. Baktığınız her yer kaya. Fakat kaya deyip geçmeyin, dikkatlice baktığınızda her kayanın üzerinde bir dağcı karşınıza çıkıyor. Adanın bütün dağları ve tepelerinde imkansız yükseklikte ve diklikte, hatta ters eğimde ve oyuklarda dünyanın her yerinden gelen kaya tırmanışçılarına rastlıyorsunuz. Hatta geçmişteki süngerci adası unvanı artık kaya tırmanışçıları adasına dönmek üzere..
Sanki keçilerin adası Kalimnos, keçilere özenen insanların adası haline gelmiş artık. Avusturalya, Almanya, Amerika ve dünyanın birçok farklı köşesinde ünlenen ada, tırmanışçılar sayesinde Nisan – Kasım arasında 8 ay boyunca ziyaret edildiği için, diğer Yunan adalarına göre çok daha uzun bir sezona sahip artık, turzimde yeni bir pencere açmış kendine bu tırmanış meraklıları ile.

Haberin Devamı

Süngercilerin adası: Kalimnos

SÜNGERİN HİKAYESİ

Kalimnos yıllar önce süngercilerin adası olarak ünlenmiş. Bu ada civarındaki denizlerden çıkarılan süngerler işlenerek dünyanın her yerine ihraç ediliyormuş. Ve adalıların büyük zenginlik yaşamış, bunu da merkezdeki taş konaklardan anlayabiliyorsunuz. Ancak sünger dalışı yasaklandıktan sonra adaların geçim kaynağı ellerinden gitmiş. Ve bu dağlık adada yeni bir geçim kaynağı bulamadıkları için bir çok kişi adadan göçmüş ve ada fakirleşmeye başlamış. Adanın doğal granit kayalıkları, oyukları ve dimdik tepelerinin kaya tırmanışı için elverişli olduğunu fark eden adalı gençler sayesinde 2000’li yılların başından itibaren yeniden ünlenmeye başlamış. Şimdi aktif, dinamik ve sportmen bir kitlenin yaz kış ziyaret ettiği ada, ister tırmanış rotaları, ister yürüyüş ve bisiklet rotaları ile sportmen bir tatili, veya nefis koylarındaki pırıl pırıl suları ile harika bir deniz tatili sunuyor.

Haberin Devamı

YEMEK KÜLTÜRÜ AYNI

Tabii ki adalarda zamanda asılı kalmış nostaljik atmosfer, telaşsız ve rahat adalıların sıcak misafirperverliği ve denizden çıkan her şeyi yemeyi alışkanlık edinmiş Yunanlıların bizim damak zevkimizle örtüşen lezzetleri de yanında ziyaretinizi daha keyifli hale getiriyor.
Güneydoğu Ege’de Bodrum açıklarında Yunanistanın Dodocanese (12 Adalar) takımadaları arasında Kos ve Leros adalarının ortasında yer alan Kalymnos, Italyanca Calino, Türkçe Kilimli olarak da biliniyor. İlk olarak Karyalılar tarafından yerleşimin kurulduğu tahmin edilen ada, 1310 yılında Rodos şövelyeleri ardından da Osmanlılar tarafından ele geçirilmiş. 1912-1947 yılları arasında İtalyanlar tarafından yönetilen ada, 1947’de Yunanistan’a bağlanmış. Etrafında yer alan Pserimos, Telendos, Kalolimnos ve Plati adacıkları ile Kalimnos yönetimine bağlı.

Haberin Devamı

Süngercilerin adası: Kalimnos

SÜNGER GELENEĞİ

DÜNYANIN en tehlikeli mesleklerinden birisi olan sünger dalışçılığı, zamanında adaya hem büyük refah hem acılar getirmiş. Vurgun yiyen süngercilerin hikayeleri birçok filmde kitapta konu olmuştur. Nisanda Paskalya sonrası yüzlerce kayık ile Kuzey Afrika kıyılarına doğru denize açılan dalışçılar ekimde geri dönermiş adaya. Normalde beyaz eşarp takan dalışçı eşleri bu dönemde siyah eşarplar bağlarmış başlarına. Adanın 20 kilisesi dönen her kayık için çanlarını çalmaya başlarmış. Ancak kayıklarda, denizdeki kayıpların habercisi olan yarıya inmiş bayraklar görülür ise tüm kiliseler hüzünlü gongları çalarmış hep bir ağızdan yas için.

Haberin Devamı

Süngercilerin adası: Kalimnos

200’DEN FAZLA ÖLÜM

Dalışçılar sünger bulmak için denizin dibinde 70 metreye kadar dalarmış. Basıncı dengeleyen dalış kıyafetlerinin 1870’de kullanımı zorunlu kılınana kadar 800’den fazla dalışçı denizlerde ölmüş, 200’den fazlası da felç geçirmiş. Şu anda 80 kadar dalışçı mevcut. Ancak artık sünger dalışı yasak olduğu için deniz kabukları topluyorlar.
Kalimnos’ta hala süngercilik önemli bir uğraş ve meslek. Çünkü dünyanın farklı yerlerinden gelen süngerleri ustalıkla işlemek ve yumuşak hale getirmek bir uzmanlık istiyor ve adalılar kuşaklar boyu süren gelenek sayesinde bu işi ustalıkla yapabiliyor.

MASOURİ, MYRTİES VE MELİTSAHAS KÖYLERİ

TELENDOS adasının tam karşısında yer alan Masouri, Myrties ve Melitsahas koylarında yer alan yerleşimler, adanın konaklamak, gün batımına nazır yemek yemek, sabah uyanınca kendinizi denizin sularına bırakmak, kasabalar arasında yürüyüşler yapmak için ideal köyler. Masouri aralarında en gelişmiş, dolayısı ile en kalabalık ve turistik olanı. Ancak Telendos adasını fon yaparak arkasından batan güneşi izleyerek akşam yemeği yemek için Masouri’deki Aegean Taverna’da mutlaka bir akşam yemeği yemelisiniz. Adanın en rafine ve sofistike yemekleri gerçekten bu tavernadaki küçük mutfaktan çıkıyor.

Haberin Devamı

TELENDOS ADASI

Masouri ve Myrtiesin tam karşısına denk gelen Telendos Adası motorlu araçların giremediği, sessiz sakin ufacık bir ada. Amacınız tam anlamı ile kafa dinlemek, ve etrafını yürüyebileceğiniz ufak bir adada deniz ve güneş tatili yapmak veya yürüyüşler ve tırmanışlar yapmak ise Kalimnos’a göre çok daha bakir olan bu adada kalabilirsiniz. Kalmasanız bile Myrties’ten yarım saatta bir kalkan, 10 dakikada karşıya ulaşan tekneler ile günü birlik ziyaret edebilirsiniz. Dünya tatlısı rahat ve salaş bir balıkçı olan Kapsouli’de yemek yiyip, Paradise Beach’de denize girebilirsiniz.

VATHY VE RİNA KOYU

Fiyordu andıran Rina koyunun sahilinde yer alan Vathy, sessiz sakin bir balıkçı köyü. Kano veya deniz bisikleti kiralayıp koyun içini veya civarlardaki küçük saklı koyları keşfedebilirsiniz. Köye ulaştığınız yol boyunca sağlı sollu limon meyve bahçeleri göreceksiniz. Bu bölge adanın en verimli bölgesi, Amfipetran Youth Club’dan limon reçelleri, marmelatları ve likörleri alabilirsiniz. Adanın en meşhur bal üreticisi olan Kopanezos ailesinin dükkanından da bal alınabilir.

POTHİA

Adaya feribot ile gittiyseniz, ilk karşılaşma noktanız adanın başkenti Pothia limanı ve şehri. Açıkçası fazla yapılaşma, gece kalabalık ve gürültü beni ilk akşam tedirgin etti. İki tepenin arasındaki vadiye ve tepelere bir amfi tiyatro gibi kurulmuş şehrin neo-klasik stildeki renkli taş evlerinin mimarisi ise muhteşem ve İtalyan etkisi altında yapılmış liman bölgesi binaları. 1930’larda inşa edilmiş belediye binası, 1861’de inşaa edilmiş ana kilisesi Tinos’lu heykeltraş Yannoulis Chalepas’ın mermer templon şaheseri ve ikonaları ile görülmeye değer. Sahil boyunca uzanan tavernalar, kafeler, dükkanlar, barlar yüksek sesli müziği ve kalabalıkları ile turistik bir bölge.

Süngercilerin adası: Kalimnos

AGİOS SAVVAS MANASTIRI’NIN OLDUĞU TEPEYE ÇIKIN


LİMANDAN da görünen ve merak uyandıran bu kilise adanın koruyucu azizi Agios Savvas’a adanmış. Kilisenin mimari güzelliğinin yanında sunduğu eşsiz Pothia manzarası da burayı adanın en önemli ziyaret edilen yeri hâline getiriyor. Saint Savvas Manastırı’ndan manzara muhteşem ötesi. Saint Savvas 1862 yılında Vassilios adıyla Doğu Trakya’da doğmuş. Keşiş olduğunda Savvas adını almış. Hayatının son 20 yılında Kalimnos’taki Agioi Pantes Manastırı’nda bir rahip olarak yaşamış. Adaya gidenlerin mutlaka gidip liman bölgesi manzarasını seyretmeleri gereken bir konumda.

BODRUM VE KALİMNOS SÜNGER AVCILARI

BİR dönem Bodrumlu ve Kalimnos adalı denizcilerin birlikte sünger avcılığı yaptıklarına dair birçok hikaye var. Halen anlatılıyor aslında süngerciliğin geçmişi, sadece o bölgede değil, Ege yöresinde yıllar öncesine kadar uzanmakta. Süngerden ilk kez bahseden, antikçağ Ege’sinin ünlü ozanı Homeros’tur.
Sünger avcılığında süngerin yerinin saptanması ve süngerin çıkartılması iki önemli aşamadır. Çıkartılması, insan nefesine yardımcı aletlerin ilk kez ortaya çıktığı on dokuzuncu yüzyılın ortasına kadar, ya yüzeyden çeşitli kanca ve zıpkınlar yoluyla ya da kendi nefesiyle dalan çıplak dalgıçlarla yapılmıştır. Yerinin saptanmasıysa tamamen insan gözüne dayanarak gerçekleştirilmiştir. Zaman içinde bu işi kolaylaştırmak için bir ucu camla kaplı boruların kullanıldığı özel tekneler geliştirilmiştir. On dokuzuncu yüzyılın ortasında yüzeyden aşağıya hava veren aletlerin, pompaların geliştirilmesiyle, süngerin hem yerinin saptanması hem çıkartılması büyük ölçüde deniz dibindeki dalgıcın işi olmuştur diyebiliriz. Ama her ne olursa olsun çok tehlikeli bir meslektir.

OSMANLI TARİHLERİNDE...

19. yüzyıl ile birlikte Osmanlı arşivleri, ağırlıklı olarak Oniki Adalar olmak üzere güney Ege adalarında önemli düzeyde bir sünger avcılığı olduğunu yazar. O sırada Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içindeki bu adalar arasında Kalimnos ve Simi, sünger ticaretinin en gelişmiş olduğu yerler ve karşı kıyıda Bodrum yarımadasında yaşayan denizcilerle birlikte yapıldığı da söyleniyor.. Ama sadece bu adalarda değil, sünger avcıları Libya, Mısır, Suriye, Kıbrıs gibi uzak noktalara da gitmiştir. 1861 tarihli The Technologist adlı kaynakta Osmanlı Arşipeli’nde (Ege Denizi) Sünger Avcılığı üzerine hazırlanmış bir makalede, Osmanlı sularında 1858 yılında sünger avcılığı yapan, 254’ü Kalimnos ve 190’ı Simi’den olmak üzere 600 tekne olduğu belirtilmektedir.

DÖNÜM NOKTASI

1865 yılları sünger avcılığında önemli bir dönüm noktasıdır. Bu tarihten itibaren Yunanlıların sekafandro (sekafander) adını verdikleri yüzeyden hava pompalarıyla forma dalgıçlığı (mancorna) Ege sularına girmiştir. Dalma giysisini 1819’da Augustus Siebe bulmuştur. Siebe’nin yakaya sabitlenmiş metal başlığıyla bele kadar inen giysisi, yüzeyden gelen hava hortumuyla dalgıcın su altında özgürce hareket etmesini sağlıyordu. Siebe 1837 tarihinde bu giysiyi biraz daha geliştirerek tüm bedeni saran kapalı bir giysiye dönüştürmüştür.

Yazarın Tüm Yazıları