Tüm bu kimlikleri önemsiyorum. Dolayısıyla herhangi birine dokunan bir hedef, çaba, başarı, her ne varsa takip etmeye, desteklemeye, mümkünse bir parçası ya da yöneticisi olmaya çalışıyorum. Çünkü büyük küçük demeden tüm bu çabalar domino etkisi yaratacak güçte. Bu çabaları gösterenlerin başında da vakıf ve dernekler var.
Gönüllülük ve iyi niyetin gücünü kim inkar edebilir. Bunlar ruha öyle bir kök salar ki, dalları hiç tahmin etmediğiniz mesafelere ulaşır, bir ağaç gibi yalnız hissederken bir de bakarız ki koskoca bir orman oluvermişiz…
Gönüllülük ve iyi niyet temelli kurum ve projeleri bu nedenle yakından takip etmeye özen gösteriyorum. Özellikle de yarının dünyasını şekillendirecek, kendini gerçekleştirmiş, mutlu, duyarlı, heyecanını kaybetmeyen, ümitsizlik nedir bilmeyen bir gençlik için seferber olanları...
Bu önemli çabaları takdir edip desteklemek gerekiyor. Çünkü çocuk ve gençler için ektikleri tohum ve yeşerttikleri fidan hayatın ta kendisi aslında. Bir çocuğun ilk heyecanla çarpan kalbi, yalın merakı, öğrenme arzusu, onun biricik hevesi ve hayali. Her şey o çocukla başlıyor.
Dansçısına bir masalın içinde yaşıyormuş hissi yaşatan bale, görkemli sahne ve müziklere ek olarak birçok görsel şıklıktan da yararlanır.
Göz alıcı kostümleri giyip koskoca sahnelerde süzülen dansçı kendini masal kahramanı gibi hisseder çoğu zaman.
Bu görsel şölende balerinlerin gösterilerde giydikleri kabarık etekler yani “tütü”ler başroldedir. Çoğu zaman bale eteğiyle karıştırılsa da ondan farklı olarak rengârenk, kabarık ve parıltılıdır. Bale eteği ise çalışmalar sırasında giyilen daha rahat ve gösterişsiz eteklerdir.
Erkek bale sanatçıları da gösterilerde ışıltılı veya işlemeli gömlekleriyle balerinlere eşlik ederler. Oldukça şık kostümleriyle eserin havasına uyum sağlar, bir kont edasıyla sahnede yerlerini alırlar.
Streç giysi ve mayo da kostümlerin rahatlık ayağında yer alır. Çalışma ve gösterilerde giyilen streç giysi ve mayolar dansçıların rahat hareket etmesini sağlar.
NEDİR BU BALE AYAKKABILARININ SIRRI?
Gelelim bu işin en dikkat çekici kısmına… Bale ayakkabısı…
Yıllar önce Kanal D'de Sevgili Abbas Güçlü'nün Genç Bakış programında rastladığım, konuşması ile onu dinleyenleri etkilemiş bir saç ustası…
Hatta o programda Abbas Güçlü, sevgili İlber Ortaylı'yı ağırlıyordu. “Her şeye muhalif” :) olan, hepimizin çok sevdiği İlber Abi de onu ilgiyle dinlemiş ve takdirini ifade etmişti…
Şimdi size berber dedim ama yazım yine sanata yöneliyor… Saçı sanata dönüştüren bir adamdan bahsediyoruz sonuçta… Onun yaratıcılığı ve ortaya çıkardığı işler kesinlikle sanat eseri kategorisinde…
Hatta bu yaratıcılık artık bireysel düzeyde değil, bütün dünyaya yayılan bir akım olma yolunda…
365’inin içinde en özel gün bugündür benim için. Bazı özel varsayılan günlerin “ticari” amaçla kutlandığını düşünmeme rağmen Anneler Günü bunların arasından sıyrıldı her zaman. Tabii ki annelik bir güne sığacak bir kavram değil ama onlara verdiğimiz değeri göstermek için güzel bir vesile…
Anneler Günü, eşimin varlığıyla birlikte benim için iki kat anlamlı hale geldi. Ne kadar şanslıyım ki annemden yana olan şansım, çocuklarımın annesiyle de devam ediyor… Tabii bu anlamda, çocuklarım da benim gibi şanslı demek. Onlarla muhteşem ilişkileri olan bir anneleri var. Bu bir çocuğa hayatının en önemli armağanı.
Nereden mi biliyorum? Bizzat hayatımdan…
“Yıldız Sağtürk” beni yıldızlaştıran isim oldu
Okul sebebiyle annemden ayrı kaldığım dönemde onu çok özlüyordum. Ama bu sadece anne özlemi değil dost özlemiydi aynı zamanda.
O benim en yakın arkadaşım, yol gösterenim… Hayat yolunda nasıl dik yüründüğünü gösteren, önümü açan, her daim yanımda olan, idol, dost, akıl hocası, yüreği sevgiyle dolu melek…
Kaç tane sıfatın var böyle güzel kadın…
Evet, evladına dost özlemi yaşatan bir anne… Daha on yaşımdayken beni karşısına alıp “Konservatuvarda okumak ister misin?” diye fikrimi soran, özgür bir birey olduğumu o yaşlardan beri hissettiren anne!
Bugün ürettikleri eserlerle gurur duyduğumuz çoğu değerimiz, bir zamanların minik kâşifleriydi. Sadece sanatçılardan bahsetmiyorum; dünyaca ünlü doktorlarımız, fizikçilerimiz ve daha birçok alandaki başarılı isimler yaratıcı bakış açılarıyla bir yerlere geldiler. O yüzden bugünkü yazımda çocukların yaratıcılığına odaklanan, onlara ilham verecek iki konudan bahsettim.
Çocukluğum sanat ve spor icra edilen, yaratıcılığı ön planda tutan, keşfetmeye özendiren bir ortamda geçti. Ailem ve öğretmenlerimin başlattığı ve bana ülkemi temsil etme onurunu yaşatan benzer bir süreci her çocuğun yaşamasını arzu ederim.
O nedenle odağına çocukları, yaratıcılığı ve kültür sanatı alan “Yaratıcı Çocuk Festivali” hemen dikkatimi çekti.
2-3 Haziran’da Uniq İstanbul’da gerçekleştirilecek etkinlik, Türkiye’nin yaratıcılık odaklı ilk çocuk kültür sanat festivali.
Programda yok yok… Birbirinden değerli atölyeler, söyleşiler, gösteri ve konserler…
Hepsinin ortak noktası bilim, sanat ve tasarımın ilham verici deneyimlerini çocuklara yaşatmak üzere kurgulanması.
Bu arada çocuk odaklı dedim ama ebeveynler de bu festivalden müthiş zevk alacaklardır, eminim. Çünkü onları da Sunay Akın, Prof.Dr. Doğan Cüceloğlu, Dr. Özgür Bolat, Ceyda Düvenci, Şermin Yaşar, Ahmet Güneştekin gibi önemli isimlerle buluşacakları söyleşiler bekliyor.
Bu zengin içerik kim bilir gelecekte hangi önemli değerimiz için atılan bir tohuma vesile olacak…
Dans alanında gerek yurt dışında gerekse ülkemizde 40 yıla yakın süren sanat hayatımda birçok dans fotoğrafçısıyla çalıştım.
Sahne ışığı konusunda uzmanlaşmış, hareket döngülerini iyi bilen bu sanatçılar en özel kareyi yakalayabilmek için büyük çaba gösteriyorlar.
Hareket biçimlerinin yanı sıra yoğun ifadeleri yakalayabilmek için tüm dikkatlerini günler süren provalara odaklıyorlar.
Hayatlarını dans mesleğine adayan sanatçıların seyirciye yaşattıkları ruh, bu özel fotoğraf kareleriyle belgeleniyor.
Dans fotoğrafçılarının sadece fotoğrafçılık bilgileri değil bu sanat dalındaki detayları iyi kavramaları da bu eşsiz belgelerin kalıcı olmasını sağlıyor.
Uzun yıllardır dans fotoğrafları çeken Osman Ürper nihayet büyük zorluklarla, maddi hiçbir destek almadan en güzel fotoğraflarını kitaplaştırdı.
Yurt dışında çok örneği olan ama ülkemizde fazla destek bulamayan bu çaba son derece önemli.
Farklı illerden birçok okulun yanı sıra benim öğrencilerimin de katıldığı, en başarılı iki dansçının Tan Sağtürk Akademi’den burs kazandığı bu etkinlikte, jüri koltuğunu değerli arkadaşlarım Çağla Şıkel ve Özge Ulusoy’la paylaştık.
Dans eden genç yeteneklerin, velilerin ve saatlerce yoğun bir ilgiyle gösterileri takip eden halkımızın heyecanı görülmeye değerdi. Sadece sanat dolu değil, farkındalık yaratan ve umutlarımı yeşerten bir gün yaşadım.
<iframe width="560" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/7hhyskUGoOw" frameborder="0" allow="autoplay; encrypted-media" allowfullscreen></iframe>
DANS, 7’DEN 70’E AYNI ETKİYİ BIRAKIYOR
Göze güzel gelen, iyi hissettiren, içimizi kıpır kıpır yapan her şeye karşı aynı tepkiyi veriyoruz: Hayranlık…
<iframe width="560" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/b8bwkug-Wk0" frameborder="0" allow="autoplay; encrypted-media" allowfullscreen></iframe>
Sevdiği kadını mesleği için bırakmak zorunda kalışını, ülkesinden iltica edeceğini bir dansla bu kadar etkin anlatabilme gücü seyircinin hafızasına yerleşir.
Yine Natalie Portman'ın başrolünde oynadığı “Black Swan” filminde, ana karakterin yaşadığı yoğun duygularla vücudundan derilerin sıyrıldığı sahneyi kim unutabilir?
Biraz daha eskilere gidelim... Hepimizi televizyon başına toplayan, Amerikan yapımı “Fame” dizisini hatırlar mısınız? O dizideki müthiş dans ve müzik performanslarının yanı sıra bir sanat akademisindeki ilişkiler replik replik hafızalarımıza yer etmemiş midir?