Provokasyon!

HİÇ sevmediğim kelimelerden biridir bu “provokasyon” lafı.

Haberin Devamı

“Zamanlama manidar, algı operasyonu” gibi lafları da sevmem. Bu laflar, olayların reel sebeplerini araştırmak yerine, önyargılarımıza göre komplo teorileri kurmaya yöneltir zihnimizi. Daha uçlara iter insanı.
11 Eylül “provokasyon”dur! Türkiye’de, İspanya’da, İngiltere’de, Fransa’da yapılan katliamlar da “provokasyon”du! Peki, İslam dünyasında tabanları bulunan Talibanlar, IŞİD’ler, Boko Haramlar... Kalaşnikoflar, bombalar, akan kanlar... Suriye ve Irak’ta kesilen başlar, cariye yapılan Hıristiyan ve Ezidi kadınlar, toplu katliamlar...
Bunlar da mı “provokasyon?”

İKİ ANLAYIŞ

Bu dehşet tablosunu “düşmanların provokasyonu” diye nitelemek kimseyi ikna etmeyeceği gibi, bu vahim sorunu Müslümanların çözmelerine de yardımcı olmaz.
1.3 milyarlık İslam dünyasında bunlar elbette küçük, marjinal akımlardır; fakat hasarı fevkalade büyüktür.
Bugün Müslümanların önünde iki İslam anlayışı seçeneği vardır:
- Biri, dünyanın saygısına sahip ve tarihte de İslam’a yönelişlerin esin kaynağı olan Muhyiddin’lerin, Mevlana’ların İslam anlayışı...
- Öbürü, Hz. Ali Efendimizi bile “kâfir” diyerek sabah namazına giderken katleden Hariciler’in ve benzerlerinin İslam anlayışı!
İslam diye hangisini öğreteceğiz? Selefi medreselerinde hangisi öğretiliyor?!
Şunun altını önemle çizmek isterim: Tarih şahittir ki, siyasi öfke kabardıkça Selefi anlayışı ve din adına şiddet tırmanıyor... İlim ve irfan geliştikçe Mevlana anlayışı öne geçiyor.
Bugün bir tercih yapmak ve tavır almak zorundayız.

HZ. ALİ’NİN KATİLLERİ

Aynı dini metinden farklı anlamlar çıkarmak mümkündür ve kişinin irfanına, bilgisine, idrakine, eğitimine hatta psikolojisine bağlıdır.
“İlim beldesinin kapısı”, büyük hikmet insanı Hz. Ali, siyasi ihtilafta hakeme gidilmesini kabul etmişti. Cahil ve vahşi kabile adamlarından oluşan “Hariciler” adlı topluluk ise, Kuran’dan “Hüküm Allah’ındır” ayetini okuyarak, Hz. Ali’yi “Sen hükmü hakemlere bıraktın, kâfir oldun” diyerek şehit ettiler!
Hz. Ali’nin bunlara yaptığı uzun ve hikmetli konuşmanın özeti şudur:
“Siz hak bir sözle batıl bir davayı güdüyorsunuz!”
Çağımızda da siyasi, sosyal, ekonomik birçok sebepten kin ve öfkeyle dolu insanlar Selefi tarzı okumalarla kolaylıkla şiddete yöneliyorlar, Hariciler gibi kan döküyorlar!

MEDENİYETLER ÇATIŞMASI

Batı’nın öteden beri İslam ve Müslümanlar hakkındaki olumsuz önyargıları biliniyor. Mutaassıp Hıristiyanlık duygusundan kaynaklanan İslam düşmanlığı 19. asırda zirvesine çıkmıştı. Fakat çok şükür bugünkü Batı’da Müslümanlara azgınca düşmanlık gösteren Protestan Gladiston gibi devlet adamları yoktur.
Bugün Avrupa’da 10 milyon Müslüman yaşıyor.
Barışık yaşamak ve bütün tarafların buna göre bir hayat felsefesi geliştirmek zorunda olduğu açık.
Fakat Batı’da ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi birlikte yükseliyor. 2009’dan 2014’e, AP seçimlerinde aşırı sağ oylar İngiltere’de yüzde 16’dan yüzde 27’ye, Fransa’da yüzde 6.3’ten yüzde 25’e, Avusturya’da yüzde 13’ten yüzde 20’ye çıktı!
Almanya’da oyları düşük fakat Türklere hayatı zehir ettikleri ortada.
İslam adına yapılan terör, İslamofobi’yi büsbütün körüklüyor.
21. yüzyıl Huntington’un tahmin ettiği gibi “medeniyetler çatışması”na sahne olacaksa, yazık bütün insanlığa.
Önce herkesin kendi evini düzenlemesi gerektiğine göre, İslam dünyasında şiddete, bağnazlığa ve cehalete karşı Müslümanların “içtihat kapısı”nı yeniden açarak barış ve hoşgörü bayrağıyla artık ayağa kalkması lazım.

Yazarın Tüm Yazıları