380 milyar dolar

AMERİKA Başkanı Trump, Suudi Arabistan ziyaretinde toplamı 380 milyar doları bulan bir dizi anlaşmaya imza attı.

Haberin Devamı

Seçim mücadelesinde sık sık duyduğumuz İslamofobik konuşmalarını ağzına almadı.

Amerika, İsrail, Suudi Arabistan, Mısır ve Körfez ülkeleri çok güçlü bir ittifak halindeler.

Öbür yanda Rusya, İran ve Suriye.

Trump ve Suudiler İran’a çattı, İran da Trump’ı “tehlikeli teröristlere silah vermekle” suçladı. Teröristler sözüyle Vahabi Suudileri kastettikleri açık.

Buna karşılık da Suudiler terörün kaynağının İran devrimi olduğunu, ondan önce DAİŞ falan gibi terör örgütlerinin olmadığını söyledi.


TEKNOLOJİ BİNDE 4
Bu tabloya nasıl bakmalıyız?

Kahrolsun emperyalizm, kahrolsun siyonizm falan diye haykırmaya ne dersiniz?

Yahut “Ey Müslümanlar uyanın, sizi sömürüyorlar” diye seslenmeye...

Ben bu sloganların dışında şu gerçekleri görmeyi öneriyorum:

Dünya nüfusunun dörtte biri olan Müslümanlar, petrol hariç, dünya üretiminin sadece yüzde 5.6’sını yapıyor!
Dünya teknoloji ihracatında Müslümanların payı binde 4’ten ibaret. Dünya petrol ihracatındaki payları ise yüzde 36’dır. Petrol gelirlerinin kabaca üçte birini silahlanmaya harcıyorlar. Kime karşı? Birbirlerine karşı.
114 yıldır verilen Nobel bilim ödüllerini, biri Aziz Sancar hocamız olmak üzere üç Müslüman bilim adamı kazandı. Bu ödülü kazanan Yahudi sayısı 100’ü aşkın.

Ben bu verileri Özcan Kadıoğlu’nun yazısından aldım. (Dünya 24 Mayıs)


‘MÜSLÜMANLAR UYANIN!’
Hukuk, demokrasi, adalet mi?... Birleşik kaplar gibi, ülkelerde hukuk güvenliği, özgürlük ne düzeydeyse bilim, teknoloji, refah da o civarda.

Fareed Zakaria’nın deyişiyle “petrol feodalitesi” ayrı bir sorun; istibdatların finansman kaynağıdır petrol.

Şimdi bu vahim tablo karşısında “Ey Müslümanlar uyanın!” diye feryat etmeyelim mi?

Edelim de bu neye yarar? Böyle bir seslenişi İran başka Suud başka anlayacak.

Samimi ve temiz ahlaklı sade Müslüman başka anlayacak, DAİŞ’ler başka...

Onun için diyorum ki, siyasi mobilizasyon çağrılarının Müslümanlara faydası yoktur, aksine beşeri enerjiyi israf ediyor.

Müslümanların kurtuluşu ilim zihniyetini edinmelerine bağlıdır... Hukukun üstünlüğünü yürekten benimsemelerine, gençleri sorgulama ve araştırma ruhuyla yetiştirmelerine bağlıdır.


İRANLI BİR BİLGİN
İranlı Seyyid Hüseyin Nasr, zamanımızda en saygın Müslüman düşünürlerden biridir; aynı zamanda bilim tarihçisidir. Devrimden önce Tahran Üniversitesi’nin rektörüydü, devrim sırasında İngiltere’ye, oradan Amerika’ya gitti.

Bir daha dönmedi.

Dönse kim bilir başına ne gelirdi?

George Washington Üniversitesi’nde ders veriyor, kitap ve makaleler yazıyor.

Hukuk güvenliği ve özgürlük bilim ve tefekkür için oksijen gibidir.

Nasr, “İslam ve Bilim” adlı kitabında tarihteki parlak İslam medeniyetinin oluşması konusunda şunu yazıyor:

“İslam, Uzakdoğu dışında kalan bütün büyük medeniyetlerin fikri mirasını devraldı.”

Devamında, eski Mısır ve Mezopotamya ile eski Yunan medeniyetlerini Müslümanların nasıl özümsediğini yazıyor.

GENÇLER NEREYE?

Bugünün siyasal İslamcıları ise “medeniyet mirası” diye sadece İslam tarihine referans yapıyorlar; üstelik içerik zenginliğinden yoksun hamasi söylemlerle.

Bu tavır, çağdaş medeniyetin bilimsel ve felsefi içeriğine yabancı, o yüzden bilim ve teknoloji üretimi yapamayan, hukukun önemini görmeyen nesillere yol açar.

Bin yıl önce eski Mezopotamya ve Mısır’la eski Yunan medeniyetlerinin mirasını almak gibi, çağımızda Batı medeniyetinin sadece aletlerini değil, asıl ilmi ve felsefi özünü almamız lazımdır.

Gençleri buna teşvik etmeliyiz.

Yazarın Tüm Yazıları