Roman otantizmi

ÇOK katlı binalarda yaşarken bir serzenişi hep gündeme getiririz.

Haberin Devamı

“Mahalle kültürü yok oluyor.”
Şehir hayatının koşuşturması içerisinde yeni üretim ilişkileri kendince bir yaşam tarzını hepimize dayatıyor.
Doğrudur...
O eskinin insani, sıcak ilişkileri, biraz da zamansızlıktan, artık yaşanamıyor.
Ancak böylesi bir sonuç acaba mukadder miydi?
Bizler o ilişki örgüsünü korumak için gereken çabayı sarf ettik mi?
Zannetmiyoruz...
Her şey akışına bırakıldı.
Gün geldi, o güzel zamanlar masal oldu, elimizden yitip gitti.
Bunları neden anlatıyoruz?
Ege Mahallesi’nde kentsel dönüşüm hazırlıkları var.
Başta yerel yönetimler olmak üzere herkes meseleye geç kalmış bir sorumluluk anlayışı ile yaklaşmaya çalışıyor.
Bahse konu tehlike, şahane renkli bir kültür olan Roman (Çingene) dünyasının, onların oluşturduğu “büyülü dokunun” başına gelsin istemiyoruz.
Hiç şüphesiz, kamu projeleri halihazırda gayri insani koşullarda yaşanan ortamı rehabilite etmeyi amaçlıyor.
Yine biliyoruz ki, bu haliyle Roman dünyası kriminal bir ortam. İşsizlik, uyuşturucu, eğitimsizlik, hepsinden önemlisi “dışlanmışlık” “cehennem” ve “cennet”i aynı anda yaşatıyor.
Roman mahallesinde “kentsel dönüşüm” çözümü çok zor bir denklem.
İstanbul Sulukule’nin başına gelenleri hepimiz biliyoruz.
Rant hırsıyla “Yaşlı Bizans’ın” en kıymetli zenginliklerinden biri adeta imha edildi.
Hiç şüphesiz, İzmir’in yerel yöneticileri Roman kültürünün değerinin farkındadır.
Ama yine de “kentsel dönüşüm” denilince ürkmemek elde değil.
Bildiğimiz Romanlar çok katlı binalarda yaşamak istemezler.
Hareketli bir mahallede, hayvanlarını bile yanı başlarında tutmak isteyen bir yatay yayılımlı yaşam biçimidir onların ki...
Diyeceğimiz, “kaş yaparken” aman “göz çıkartmayalım.”.

-----

Otoyol medeniyettir

Haberin Devamı

İstanbul – İzmir Otoyolu Cumhuriyet tarihi boyunca İzmir’e yönelik en önemli kamu yatırımlarından birisi, belki de birincisidir.
Dolayısıyla, evvela böyle bir yatırıma vesile olanlara bir teşekkür borcumuz var.
Bu konunun iktidara duyulan sempati veya antipati ile bir ilgilisi yok.
Bu otoyol sayesinde Balıkesir 1-1,5 saat, Bursa 2 saat, İstanbul 3,5 saatlik mesafeye inmiştir.
Yakın geçmişte Çeşme’den pazar akşamı dönüşlerinin 3-5 saat aldığı günleri unutmadık.
Otoyol, mesafeleri kısalttığı için geçtiği bölgelerin ekonomisine bereket getirir.
Bir yandan Çanakkale otobanı diğer yandan Aliağa-Çandarlı hattı boyunca geliştirilen çevre yolu, tüm bir Kuzey Ege havzası yakın zamanda entegre olacaktır.
Otoyola yönelik sosyal medyada katı eleştiriler görüyoruz.
Yolun ücretlerinin yüksek oluşu çok gündeme getiriliyor.
Açık söyleyelim, komşumuz Yunanistan’da ve pek çok Avrupa ülkesinde otoyol için adım başı euro bazlı ödeme yapıyorsunuz.
Bu işler maalesef ucuz olmuyor.
Hele yeni otoyolun özel sektör işletmesi olduğu ve yap-işlet-devret yöntemi ile finanse edildiğini gözden uzak tutmamak gerekiyor.
Netice, 16 yıl sonra otoyol devlete dönecek.
Asgari araç sayısının garanti edilmesi meselesini de kısa vadeli düşünmeyin.
Başlangıçta birkaç yıl böyle geçer, sonra öngörülen rakamlara ulaşılır.
Bakın otoyola dair; kullanım ücreti, garanti ödemeleri, maliyeti, özetle finansal portesi tabii ki tartışılsın.
Ama ortada bitirilmiş bir eser var.
Bir defa ve her şeyden bağımsız bu kazanımın bir keyfine varalım.
Eleştiriler bu “gerçeği” gölgelemesin.
Neyse, bu otoyol gecikmiş bir ihtiyaçtı.
Darısı Ankara ve Antalya otoyollarına...

Yazarın Tüm Yazıları