İlk iki dalgadan sonra hemen baskılanmazsa üçüncü dalga riski var

Korkutucu bir dev dalganın yaklaşmakta olduğunu, salgının Türkiye’nin kapısına dayandığını hepimiz hissediyorduk.

Haberin Devamı

Çin’in Vuhan kentinde 2019 Aralık ayı sonunda ilk kez ortaya çıkan COVID-19 virüsü, buradan başka ülkelere sıçramaya başlamıştı.

Şubat ayına gelindiğinde özellikle Batı Avrupa ülkelerinde COVID-19 vakaları birbiri ardına patlak veriyordu. Örneğin, İtalya’da şubat sonunda vakalar tehlikeli bir tırmanış seyrine girmişti. Her gün 40-50 kişinin ölüm haberi geliyordu bu ülkeden. İtalya, büyük ölçüde karantinaya girmişti.

Televizyonlarımızın başında tedirginlik içinde COVID 19’un Avrupa’da yayılışını izliyorduk. Bütün dünya çaresizlik içindeydi. İlk kez karşılaşılan bu virüse nasıl karşılık verileceği tıp ve genel anlamda bilim dünyası açısından bir büyük soru işaretiydi. Etkili tedavi yöntemleri bulunup, aşı ve sonuç alıcı ilaçlar geliştirilene kadar COVID-19 ile temastan kaçınmak, korunmak dışında bir çare görünmüyordu.

Haberin Devamı

Avrupa’da salgının baş gösterdiği her ülke ile hava bağlantıları, THY seferleri iptal ediliyor, virüsün giriş ihtimaline karşı bütün kapılar kapatılmaya çalışıyordu. Avrupa’yla birlikte COVID-19 vakalarının görüldüğü İran'la sınır kapıları 23 Şubat’ta kapatılmış, aynı gün hava seferleri de durdurulmuştur.

10 Mart 2020 gününe gelindiğinde İtalya’da vakaların sayısı 10 bin eşiğini aşmış ve toplam 633 ölüm açıklanmıştı. Her yerde vakalar geometrik bir şekilde artıyordu.

Virüsün Türkiye’de de boy göstermesinin artık an meselesi olduğunu tahmin ediyorduk.

Haber o gece yarısı geldi. Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, 10 Mart’ı 11 Mart’a bağlayan gece yarısı düzenlediği basın toplantısında “Size üzücü ama korkutucu olmayan haberi bildirmek istiyorum” diye söze girdi ve ekledi:

Bugün akşam saatlerinde koronavirüs şüphesi olan bir vatandaşımızın test sonucu pozitif çıktı. Yüksek ateş ve öksürük şikâyetinin araştırılması sonucu tanı konmuştur. Hastanın virüsü Avrupa’dan aldığı tespit edilmiştir. Hasta bir erkektir ve genel durumu iyidir.”

10 Mart 2020 tarihi itibarıyla COVID-19 testi pozitif çıkan ilk vaka böylelikle kayda girmişti. Bundan tam bir yıl önceydi. İlk ölüm vakası da altı gün sonra 17 Mart tarihinde yine Koca tarafından açıklandı.

Haberin Devamı

Hepimizi çok büyük sıkıntıların, sorunların beklediğini biliyorduk. Salgın ölümcüldü. Büyük bir bilinmezin içine doğru adım attık 10 Mart’ı 11 Mart’a bağlayan gece yarısı.

Bir yıl sonra geriye dönüp baktığımızda, bugün büyük çoğunluğumuzun hayatı bir yıl öncesinden çok farklı bir şekilde seyrediyor. Sert bir türbülansın içinde yol almaya devam ediyoruz. Sarsıntı geride kalmadığı için yaşadığımız hadisenin henüz tam bir muhasebesini yapabilecek durumda değiliz.

Ancak ilk vakanın açıklanmasının birinci yıldönümünde, salgının geçen bir yıllık süre zarfındaki seyrini ana başlıklar altında değerlendirmeye çalışabiliriz.

VİRÜS 
3 MİLYONA YAKIN İNSANA BULAŞTI

Haberin Devamı

Vaka sayılarıyla başlayalım. Sağlık Bakanlığı’nın resmi rakamlarına göre, COVID-19 geçen bir yıl içinde dün akşam itibarıyla (9 Mart) 2 milyon 807 bin 387 kişiyi enfekte etmişti. Bu rakamlara göre, testi pozitif çıkan toplam 2 milyon 640 bin 669 kişi -bazıları ağır tedavi koşullarından geçerek, çoğu daha hafif koşullarda ya da belirti göstermeksizin- virüsü yenerek iyileşti.

Bu alandaki önemli bir veri tabanı olan “Worldometers”a göre, Türkiye bu toplamla dünyadaki vaka sıralamasında dokuzuncu ülke konumunda bulunuyor. Önünde Fransa, İspanya ve İtalya var; hemen arkasından onuncu sırada Almanya geliyor.

VEFAT SAYILARI TARTIŞMA YARATIYOR

Sağlık Bakanlığı’nın verilerine bakılırsa, bu süre zarfında dün akşam itibarıyla 29 bin 160 kişi hayatını COVID-19 nedeniyle kaybetmiş bulunuyor. Gelgelelim Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı vefat sayıları, salgınının başından bu yana en tartışmalı başlıklardan birini oluşturuyor.

Haberin Devamı

Türk Tabipleri Birliği, başından beri Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) raporlama ölçütleri gözetilmediği için COVID-19’un tetiklediği hastalıkların yol açtığı vefatların olandan düşük gösterildiğini savunuyor. TTB’den bağımsız olarak da vefat sayıları konusunda kamuoyunun geniş bir kesiminde şüpheci bir bakışın hâkim olduğunu söylemek hata olmaz.

İlginçtir ki, vaka sayısında dünya dokuzuncusu olan Türkiye, küresel ölçekte vefat sayılarına ilişkin sıralamada birden 18’inci sıraya geliyor. Bu arada, nüfusu Türkiye’den çok daha küçük olan ve daha az vaka kaydedilen bazı ülkelerde vefat sayılarının Türkiye’nin çok üstünde olabilmesi de bu konudaki tereddütleri güçlendiriyor. Örnek vermek gerekirse, 38.7 milyon nüfuslu Polonya’da 1 milyon 800 bin vaka ve 45 binin üstünde ölüm raporlandı.

Haberin Devamı

TÜRKİYE İLK DALGADA AVRUPA KADAR SARSILMADI

Türkiye, geçen süre içinde salgını iki dalga halinde geçirdi. Birinci dalgada, salgın özellikle mart ayının ortasından itibaren yükselişe geçti ve vaka sayısı olarak 5 bin 138 ile tepe noktayı 11 Nisan’da gördü. Birinci dalgada en yüksek vefat sayısı 127 kayıpla 19 Nisan’da görüldü. Vakalar nisan ortasından itibaren düşüşe geçti ve mayıs ayının son haftasına doğru günlük 1.000 eşiğinin biraz altına indi.

Türkiye’nin birinci dalgayı vaka ve vefat sayılarında Batı Avrupa ülkelerinin büyük bir bölümüne kıyasla çok daha düşük bir yoğunlukta atlattığı konusunda genel bir görüş birliği var. Keza, bazı Avrupa ülkelerinde gözlendiği gibi sağlık sisteminin kilitlendiği görüntüler Türkiye’de pek yaşanmamıştır.

Birinci dalganın Avrupa ülkelerinden daha düşük bir eşikte geçirilmesinde bir dizi faktörün rol oynadığını söyleyebiliriz. Önlemlerin erkenden devreye sokulması ve virüsün Batı Avrupa ülkelerine kıyasla kısmen gecikmeli olarak gelişi, Türkiye’nin salgına karşı hazırlık yapabilmesi için değerli bir zaman süresi yaratmıştır.

Türkiye’deki sağlık sisteminin önemli ölçüde yenilenmiş altyapısı da ilk dalganın kısmen rahat atlatılmasında altı çizilmesi gereken bir faktör olmuştur. Ancak hepsinden önemlisi, doktorlarından her kademedeki hastane personeline kadar Türkiye’nin sağlık ordusunun adanmışlığı ve gösterdiği üstün özverinin bu mücadelede en hayati işlevi gördüğü izahtan varestedir.

Tabii, hafta sonu yasakları, 65 yaş üstü ve 18 yaş altındaki grupların evde tutulması gibi önlemler de sosyalleşmeyi sınırlayarak virüsün baskılanmasında bir hayli etkili olmuştur.

NORMALLEŞMEYLE BİRLİKTE VAKALAR ARTIŞA GEÇTİ

Gelgelelim ekonominin çarklarının bir an önce dönmesi yolundaki beklentiler ve yaklaşan turizm sezonu karar vericilerin erken bir normalleşmeye doğru adım atmalarını beraberinde getirmiştir. Türkiye, 1 Haziran tarihi itibarıyla normalleşmeye geçmiştir. Bu geçiş yapıldığı noktada günlük vakalar 1.000 eşiğinin altına inmişti ve genel beklenti vakaların 500’e doğru çekilmesinin ciddi bir rahatlama yaratacağı yolundaydı.

Ancak normalleşme ile birlikte vaka sayısı haziran ayında yeniden yükselişe geçmiş, 1.500’lere kadar çıkmıştır. Derken, temmuz ayının ikinci haftasından itibaren vakalar yeniden 1.000’in altına düşmüştür. Oysa bu süre içinde yoğun bakıma alınan ve entübe edilen hastaların sayısı düzenli bir şekilde artmaya devam etmekteydi. Vakaların düştüğü ama yoğun bakımdaki hasta sayısının arttığı bir durum olağan değildi. Ardından Sağlık Bakanlığı, yoğun bakıma alınan hastaların sayılarını açıklamayı 28 Temmuz’da birden kesti. Bunun yerine daha düşük bir sayıyla “ağır hasta” diye yeni bir kategori açıklanmaya başladı.

Sağlık Bakanı Koca’nın aslında testi pozitif çıkan bütün vakaları değil, pozitif çıkanlar içinde yalnızca belirti gösterenlerin sayısını “hasta” diye açıkladıklarını duyurmasıyla gerçek anlaşıldı. Ancak Koca’nın bu gerçeği açıkladığı tarih 30 Eylül’dü. Kamuoyu, aylarca vaka diye testi pozitif çıkanlar içinde yalnızca belirti gösterenlerin sayısını izlemişti. Bu kategori, toplam vakaların beşte ya da altıda biri gibi bir oranını oluşturuyordu.

Bu durum toplumda ciddi bir güven sorununun doğmasına yol açmıştır. Sağlık Bakanlığı, iki ay kadar sonra 25 Kasım tarihinde yöntemi değiştirerek, yeniden vakaları açıklamaya başlamıştır. Vakaların bu tarihte birden günlük 28 bin 351 gibi yüksek bir sayıyla duyurulması kamuoyu açısından şaşırtıcı olmuştur.

VE İKİNCİ DALGA BAŞLIYOR

Bugünkü bilgilerimizle geriye dönüp baktığımızda, haziran başında normalleşmeye geçişle birlikte salgının aslında yaz ayları boyunca sürekli bir yükseliş çizgisi izlediğini ve sonbaharda kritik bir yoğunluğa ulaştığını daha iyi görüyoruz. Sağlık Bakanlığı’nın vakaları açıklamaya başladığı (25 Kasım) noktada, aslında ikinci dalganın zaten tehlikeli bir seyre girmiş olduğu ortaya çıkıyor.

Bu açıklamadan iki hafta kadar sonra 8 Aralık tarihinde günlük 33 bin 198 vaka ile ikinci dalganın en yüksek noktasına çıkılmıştır. Bu arada, 10 Aralık’ta daha önce açıklanmayan vakalar toplam vaka sayısına eklenmiştir. 1.2 milyona yaklaşan vaka 9 Aralık’taki 558 bin toplamına eklenince vaka toplamı birden 1 milyon 748 bine fırlamıştır.

İkinci dalga birincisine kıyasla çok daha şiddetli bir şekilde geçmiş ve bunun yarattığı basınç bu kez hastanelerin kapasitesini de zorlamıştır. Ardından vakalar düşüşe geçse bile bu durum vefatlara hemen yansımamış ve aralık ayında genellikle her gün 200 eşiğinin üstünde kayıp raporlanmıştır. İkinci dalgada en yüksek vefat sayısı 259 kayıpla 23 Aralık tarihinde kaydedilmiştir.

İkinci dalganın yükselişi üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önce 17 Kasım’da birinci kısıtlayıcı önlemler paketini açıklamıştır. Bu kısıtlamalar önemli bir etki yapmayınca, Erdoğan 30 Kasım’da yeniden hafta sonu yasaklarını içeren ve sosyalleşmeyi sınırlayan, restoranların kapatıldığı ikinci kısıtlama dizisini ilan etmiştir.

İkinci kısıtlama dizisinin uygulanmasıyla birlikte belli bir süre içinde vakalar yeniden düşme eğilimine girmiştir. Vakalar 18 Ocak’ta başlayan haftanın sonuna kadar düzenli bir düşüş izledikten sonra şubat ayında genellikle günlük 7-8 bin eşiğinde bir platoya yerleşmiştir.

ÜÇÜNCÜ DALGA TEHLİKESİ KAPIDA

Aslında vakaların 10 bin eşiğine yaklaştığı bir zeminde 1 Mart tarihinde kontrollü yeni normalleşme açıklanmış bulunuyor. Vakalar geçen hafta genellikle günlük 11 binler civarında seyretmiş ve ardından önceki gün 13 bin eşiğinin üstüne çıkmış, dün akşam 13 bin 755 olarak açıklanmıştır. Yani 14 bin eşiğine dayanmıştır.

Verilerin seyri, bu aşamada 1 Haziran sonrasında yaşandığı gibi, normalleşmeyle birlikte vakaların yeniden yukarı doğru yöneldiği bir kalıbın tekrarlandığı uyarısını yapıyor. Dizginlenemediği takdirde üçüncü bir dalganın zemin kazanması ihtimali Türkiye’nin gündemine giriyor.

65 yaş üstü kesimin büyük ölçüde aşılanmış olması üçüncü dalgada en azından ağır hasta ve vefat sayılarının oranının aşağı inmesine yol açacaktır. Ancak 65 yaş altı olanların virüsten bağışık olmadıklarını hatırladığımızda, tedbiri elden bırakmamak için ısrarla tehlike çanlarını çalmak gerekiyor. Tabi, bu dönemde salgın denkleminin en kritik faktörü aşı kampanyasının hızı olacaktır.

Yazarın Tüm Yazıları