BM raporlarına bakılırsa Afganistan’da dünyayı büyük bir terör dalgası bekliyor

Önceki gün Kabil’deki ABD Büyükelçiliği’nin -bir istihbarat üzerine- havalimanının çevresindeki bütün ABD vatandaşlarına buradan derhal uzaklaşmaları uyarısında bulunması,  ardından birçok Avrupa ülkesinin havalimanından tahliye faaliyetini durdurması ve dün akşam patlayan bombalar, ölenler, yaralananlar... Terörün kanlı örtüsü yeni dönemde daha şimdiden Afganistan’ın üzerini kaplamaya başlamış bulunuyor.

Haberin Devamı

Bu arada, Kabil Havalimanı’nda altı yıldır görev yapmakta olan Türk Silahlı Kuvvetleri birliğinin önceki gün Türkiye’ye dönmesi kararının açıklanıp tahliyenin başlaması da bu haberlerle aynı zamanlamaya denk düşmüştür.

ABD’nin Afganistan’dan apar topar çekilmesi ve ülkede iplerin Taliban’a geçmesiyle birlikte beliren temel kaygılardan biri, yıllardır bu ülkede faaliyet göstermekte olan uluslararası terör örgütlerinin eskiye kıyasla kendilerine çok daha rahat bir yaşam alanı bulmaları ihtimalidir.

Önümüzdeki kritik soru, ülkenin yeni patronu Taliban’ın söz konusu örgütlerin hareket alanını ne ölçüde sınırlamaya çalışacağı ya da sınırlayabileceğidir. Bu sorunun yanıtı, Afganistan’da bulunan en önemli terör aktörleri El Kaide ve DEAŞ (IŞİD) açısından farklı istikamette şekillenebilir.

Haberin Devamı

Dünkü yazımızda belirttiğimiz üzere, yanıtları Birleşmiş Milletler’in Afganistan’da sahadaki gelişmeleri konu alan son dönemdeki bazı raporları üzerinden bulmaya çalışalım.

EL KAİDE’NİN LİDER KADROLARI AFGANİSTAN’DA

İlk ele alacağımız rapor, BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Afganistan’la ilgili muhtelif kararları çerçevesinde ülkede sahadaki durumu düzenli bir şekilde izleyip Konsey’e rapor eden BM uzmanlarının oluşturduğu “Analitik Destek ve Yaptırımları İzleme Ekibi”nin hazırladığı 1 Haziran 2021 tarihli rapor. Bu rapor “Afganistan’da Barış, İstikrar ve Güvenliğe Tehdit Oluşturan Taliban ile Diğer Bağlantılı Kişiler ve Oluşumlar” başlığını taşıyor. (S/2021/486 undocs.org) (*)

Yaz başında bir BMGK belgesi olarak sisteme girmiş olan bu rapor, ABD ile Taliban arasında yapılan Şubat 2020 barış anlaşmasının 2021 yılı içinde “nasıl bir duruma yol açacağını öngörmenin güç olduğunu” kaydederek başlıyor. Muhtemeldir ki, BM uzmanları da raporu kaleme alırken Taliban’ın 15 Ağustos tarihinde Kabil’i ele geçirebileceğini tahmin edemiyorlardı.

Rapordaki en kritik tespitlerden biri, küresel ölçekte en tehlikeli terör örgütlerinden biri olan El Kaide’nin lider kadrolarının önemli bir kesiminin Afganistan ile Pakistan arasındaki sınır bölgesinde yerleşik olduklarının belirtilmesidir.

Haberin Devamı

TALİBAN İLE EL KAİDE İÇ İÇE

Rapora göre, çok sayıda El Kaide savaşçısı ve Taliban ile saf tutan yabancı radikal unsurlar Afganistan’ın çeşitli bölgelerine yerleşmiş bulunuyor. Taliban’ın El Kaide ile ilişkisi önemli ölçüde bünyesindeki “Hakkani Grubu” üzerinden yürüyor. El Kaide ile Hakkani Grubu arasındaki ilişkinin ideolojik benzerlikler, sahada birlikte mücadele etme ve evlilikler üzerinden yakın seyrettiği vurgulanıyor. Ancak Hakkani grubu Taliban’a entegre olmakla birlikte “yarı özerk” bir statüye sahip ve lider kadrolarının El Kaide ile de bağlantılı olduğu değerlendiriliyor.

Metinde dikkat çekilen bir gelişme, Taliban’ın son dönemde özellikle yabancı terörist savaşçılar hakkında bilgi toplayıp, onları kayıt altına alarak ve hareketlerini sınırlayarak El Kaide üzerindeki denetimini artırmaya başlamış olmasıdır.

Haberin Devamı

Peki Taliban El Kaide gruplarını ne kadar kontrol edebilir? Raporda bu soruya yanıt oluşturabilecek şöyle bir ifadeyle karşılaşıyoruz: “Taliban’ın, gelecekte Afganistan’da El Kaide’den kaynaklanabilecek herhangi bir uluslararası tehdidi zapt edeceği yönündeki (ABD’ye) taahhüdünü yerine getireceği hususunda güvenli bir değerlendirme yapabilmek imkânsızdır. ”

Burada ilginç bir noktanın altını çizelim. BM raporunun öngörüsü, El Kaide’nin stratejisinde önceliğini lider kadrolarının Afganistan’da emniyetli bir şekilde barınabildikleri koşulları korumaya verecekleri yolundadır. Buna göre, El Kaide, Taliban’ı ABD ile yaptığı anlaşmada zora sokmamak için kendisini geriye çekmiştir. Bu çerçevede El Kaide’nin uluslararası hedeflere yeniden saldırmayı planlamadan önce “stratejik bir sabırla” hareket edebileceği yolunda başka kaynaklarca yapılan değerlendirmeleri de hatırlatma ihtiyacını duyuyor BM raporu.

Haberin Devamı

ÖZERK HAREKET EDEN DEAŞ HÜCRELERİ

El Kaide taktik nedenlerle bir süre sütre gerisinde durabilir. Ancak raporun havasına bakılırsa aynı gözlemi DEAŞ (IŞİD) açısından söyleyebilmek güç görünüyor. DEAŞ’tan kaynaklanabilecek tehdide dönük kuvvetli bir vurgu yapılıyor. DEAŞ’ın Afganistan’daki kolu “DEAŞ-Horasan”, 2018’den bu yana Afganistan’da belli bir zemin kaybına uğramakla birlikte, sahada hâlâ aktif ve tehlikeli olmaya devam ediyor. DEAŞ, Afganistan’ın birçok noktasına özerk bir şekilde hareket eden hücreler ve küçük gruplar şeklinde yayılmış bulunuyor.

Raporda işaret edilen bir tehlike, DEAŞ’ın kendisini Afganistan’da ABD ile yapılan anlaşmayı reddeden tek güç olarak konumlandırması halinde gelişmelerden hoşnut olmayan Taliban ve diğer grupların militanlarını saflarına çekebilmesi ihtimalidir.

Haberin Devamı

Afganistan’daki bir diğer sorunlu alan, Taliban, El Kaide ve DEAŞ yapıları içinde bulunan başka ülkelerden gelmiş yabancı terörist savaşçıların durumudur. Raporda yabancı savaşçıların sayısı 8 ile 10 bin aralığında tahmin ediliyor. Geldikleri yerler arasında Orta Asya, Rusya’nın Kuzey Kafkasya bölgesi, Pakistan ve Çin’in Sincan bölgesi de sayılıyor. Raporda, Taliban’ın yabancı savaşçıları en azından hoş gördüğü ya da koruması altında tuttuğu belirtiliyor.

DEAŞ AFGANİSTAN’DAKİ YAPILARINI GÜÇLENDİRİYOR

BM’nin bir diğer belgesi, aynı çalışma grubunun bu kez doğrudan DEAŞ ve El Kaide’nin küresel ölçekteki faaliyetlerini konu alan 21 Temmuz 2021 tarihli raporu. (S/2021/655 - Undocs.org)

Bu raporun dikkat çektiği ihtimallerden biri, Suriye’de özellikle de İdlib’de konuşlanmış olan El Kaide bağlantılı yabancı savaşçıların önümüzdeki dönemde Afganistan’daki koşulların daha elverişli hale gelmesi durumunda bu ülkeye doğru bir hareketlenmeye yönelmeleridir.

Ayrıca, El Kaide tehdidi değerlendirilirken, örgütün Afganistan’da en az 15 bölgede faaliyet gösterdiği belirtiliyor. Kayda değer bir bilgi, El Kaide lideri Ayman el Zawahiri’nin sağlığı iyi olmamakla birlikte halen Afganistan’da bulunduğudur.

Raporda, özellikle DEAŞ’ın dünyanın başka bölgeleriyle birlikte Afganistan’da da “bölgesel yapılarını güçlendirdiği” vurgulanıyor. Diğer raporda olduğu gibi, DEAŞ’ın ABD-Taliban anlaşmasına duyulan tepkiler üzerinden Taliban ve diğer gruplardan kadro devşirme hesapları yaptığına dikkat çekiliyor. Raporda Afganistan’daki Orta Asya kökenli DEAŞ kadrolarıyla ilgili oldukça ayrıntılı bilgi veriliyor.

DEAŞ MİLİTANLARININ SAYISI 10 BİNE ÇIKABİLİR

Yakın tarihten bir başka önemli belge, doğrudan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in geçen 27 Temmuz’da BM Güvenlik Konseyi’ne yine BMGK kararları çerçevesinde bu kez salt DEAŞ konusunda sunmuş olduğu rapordur. (S/2021/682 - Undocs.org)

Guterres, bu raporunda DEAŞ-Horasan’ın Afganistan’da 2020’de bazı kayıplara uğramakla birlikte aslında varlığını ülkenin çeşitli bölgelerinde genişlettiğini, keza Kabil ve çevresinde tuttuğu pozisyonları güçlendirdiğini anlatıyor. Guterres, birçok üye ülkenin değerlendirmelerine dayanarak, “Afganistan’daki risklerden birinin, barış sürecine ilişkin gelişmeler çerçevesinde tehdit algılayan ya da dışlandıklarını düşünen Taliban kökenli ve diğer gruplardan militanların DEAŞ bağlantılı gruplara katılma ihtimali olduğunu” söylüyor.

BM Genel Sekreteri, bu endişesini aktarırken DEAŞ’ın Afganistan’daki militan sayısının orta vadede 10 bine çıkabileceği yolundaki değerlendirmelere de yer veriyor.

Guterres’in son haftalarda Afganistan’la ilgili bütün konuşmalarında ısrarla verdiği ana mesaj, Afganistan’ın yeni dönemde küresel terör için bir “sıçrama tahtası”na dönüşmesinin önlenmesidir. Kendi raporu da dahil BM sisteminin son dönemde ürettiği bütün raporlar bu tehlikeye işaret ediyor.

ABD GERİDE BİR TERÖR COĞRAFYASI BIRAKTI

Buradaki en büyük açmazlardan biri, ülkenin mutlak otoritesi konumuna geçmiş olan Taliban’ın El Kaide ile iç içe geçmiş organik bir ilişki yapısının bulunmasıdır. Taliban kısa dönemde taktik düşüncelerle El Kaide’yi baskılayabilse bile, bu kontrolün uzun dönemde devam edeceğinin bir güvencesi yoktur.

Ayrıca, Afganistan’da kendi başına hareket eden özerk DEAŞ hücrelerinin ne ölçüde kontrol edilebilecekleri sorusuna verilebilecek iyimser bir yanıt da bulunmuyor ne yazık ki. Afganistan’da önümüzdeki dönemde büyümesinden endişe edilen DEAŞ çok büyük riskler yaratıyor.

Şu gözlemle yazıyı noktalayalım. ABD, Afganistan’ı bütün dünya açısından patlamaya hazır bir terör coğrafyası halinde bırakıp, çekip gitmektedir.

*

(*) Emekli Büyükelçi Naci Koru’nun “Diplomasi Günlüğü” bloğunda raporun oldukça geniş bir özeti yer alıyor.

Yazarın Tüm Yazıları