42 yıl önce Rauf Bey’le Pile köyüne gittiğimde beni etkileyen manzara neydi?

KKTC’nin bağımsızlık ilanından iki yıl kadar önce 1981 yılı haziran ayında o dönemdeki statüsü ve adıyla Kıbrıs Türk Federe Devleti’ndeki başkanlık seçimini izlemeye gittiğimde, doğruca Rauf Denktaş’ın Lefkoşa’daki başkanlık ofisinin kapısını çalmıştım.

Haberin Devamı

Denktaş, o gün seçim çalışması için Pile’ye gideceğini belirterek beni de davet etmişti.

KTFD Başkanı’nın seçim çalışması beni şaşırtan ölçülerde bir sadelik içinde geçti. Denktaş’ın Renault marka özel otomobiline bindik. O direksiyon mahalline oturdu, ben de yanına. Bu şekilde Lefkoşa’dan yola çıktık. Yol boyunca da sohbet ettik.

Derken Pile’ye geldik. Burası Kıbrıs’ta Birleşmiş Milletler kontrolündeki “Yeşil Hat” içinde Türklerle Rumların bir arada yaşadıkları küçük bir köydü.

Denktaş, buradaki bir kahvede vatandaşlarla toplandı.Seçim çalışması da bir kahve sohbeti şeklinde geçti. Köyün ahalisinden bazı Rumlar da asfalt yolun hemen karşısında meraklı bakışlarla Denktaş’ı izledi. Ayrılırken Denktaş’ın onlarla
ayaküstü samimi bir hava içinde Rumca sohbet etmesi bu kısa Pile seyahatinin en çarpıcı sürprizlerinden biri olmuştu benim için.

Haberin Devamı

Kıbrıs’a ilk kez ayak basan bir gazeteci olarak hep kriz ve gerginlik haberleri üzerinden algıladığım adada karşıma çıkan insani düzeydeki bu sıcak manzaralar beni bir hayli etkilemişti. Pile’de hayat Kıbrıs sorununun çatışma eksenli dinamiklerinden farklı bir şekilde akıyordu. Pile, her şeye rağmen adada bir arada yaşamanın çok küçük ölçekte mütevazı bir sembolizmini temsil ediyordu.

***

Son bir haftadır Pile civarında BM Barış Gücü ile KKTC makamları arasında yaşanan gerginlikleri ve BM Güvenlik Konseyi’nden yapılan KKTC’ye dönük “kınama” açıklamasını ve bu açıklamanın yankılarını izlerken, Denktaş’la gittiğimiz Pile seyahatinin hatırası zihnimde bütün canlılığıyla karşıma çıkıyordu.

Tam 42 yıl sonra yine gazeteci olarak bu kez Pile üzerinden patlak veren ve uluslararası boyutlar kazanan bir krizi değerlendirmek durumundaydım.

***

Adada BM denetimindeki tampon bölge içinde kalan Pile’nin önemli bir özelliği, buraya Türk bölgesinden doğrudan geçiş yapılamaması.

Pile’ye gelebilmek için -önce- KKTC topraklarındaki Beyarmudu yerleşimine gidip, buradaki KKTC kontrol noktasından geçip Birleşik Krallık’a ait üs bölgesine, yani Birleşik Krallık topraklarına giriş yapmanız gerekiyor.

Haberin Devamı

Britanya’ya ait sınır kapısından da geçtiğinizde, ardından güneye doğru üç kilometre kadar kısa bir yolculuktan sonra Yeşil Hat içindeki Pile’ye intikal edebiliyorsunuz.

Özetle, herhangi bir KKTC vatandaşının Pile’ye gelebilmesi güzergâh olarak ancak ve ancak İngiliz üs bölgesinden geçmesi suretiyle  mümkün olabiliyor. Bir diğer şart ise Rum tarafından alınan Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğine de sahip olmak.

KKTC hükümeti işte bu durumu değiştirmek istiyor. Hükümeti bu arayışa yönelten ve dün harita desteğiyle kaleme aldığımız ayrıntılı yazıda sıraladığımız bir dizi neden var. Denktaş’ın Pile’de seçim çalışması yaptığı 1980’li yıllardan bu yana çok şey değişti Kıbrıs’ta. Tabii Pile’de de...

Haberin Devamı

Örneğin, güneyden kuzeye doğru, yani İngiliz üs bölgesi ve Beyarmudu kapısından KKTC’ye dönük Rumlar ve yabancı turistlerden kaynaklanan trafiğin ciddi bir şekilde artmasının neden olduğu yığılma, buradaki uzun bekleme süreleri, Pile’de yaşayan Kıbrıslı Türklerin KKTC’ye geçişlerini iyice zorlaştırmış bulunuyor.

Pile’nin hemen üstünde İngiliz üs bölgesinin batısında bulunan koridor şeklindeki bir bölge, Pile’yi KKTC’ye doğrudan bağlamak açısından fiziki bir imkân sunuyor. KKTC hükümeti, Çayhan Düzlüğü olarak adlandırılan bu koridorun kendi egemenlik bölgesi olduğunu belirterek, burada kuzeyden güneye doğru  yapılacak bir yol üzerinden Pile’ye doğrudan bir kapı açmak istiyor. Böylelikle İngiliz üs bölgesi baypas edilmiş olacak.

Haberin Devamı

Kabul edelim ki bu projenin hayata geçirilmesi adanın bu bölgesindeki statükoda bir değişiklik anlamına da geliyor.

BM ise yolun geçeceği bu koridorun Yeşil Hat, yani kendi sorumluluk bölgesinde yer aldığını belirterek itiraz ediyor. KKTC aksi görüşte. Türkiye de KKTC’ye destek çıkıyor. Görüleceği gibi ortada majör bir anlaşmazlık var. Sonuçta KKTC’nin geçen hafta başlattığı yol yapım faaliyetinin BM Barış Gücü ile KKTC arasında nasıl bir krizi tetiklediğini hep birlikte izledik.

***

Geldiğimiz noktada meselenin birçok boyutu var. Birincisi, öncelikle Pile’de yaşayan Kıbrıslı Türklerin karşılaştıkları güçlüklerin aşılmasını sağlayacak bir çözümün üretilmesi gereğidir. Bu noktada BM, KKTC ve ilgili tüm taraflar arasında yapılacak görüşmeler üzerinden yaratıcı bir çözümün bulunması ihtiyacı var.

Haberin Devamı

Zaten BM Güvenlik Konseyi açıklamasında da KKTC’ye dönük bütün eleştirel ifadelere karşılık, “İlgili bölgede müzakereler yoluyla karşılıklı olarak mutabık kalınacak bir gelişme sağlanması” çağrısı yer alıyor. BM Genel Sekreteri’nin adadaki temsilcisine bu konuda yardımcı olunması isteniyor.

Meselenin ikinci boyutu, yol faaliyetine engellemede bulunan BM araçlarının KKTC kesimindeki dozerlerle sahadan sürüklenerek çıkartıldığı görüntülerin Türk tarafı açısından yol açtığı imaj sorunudur. Rum kesiminin önümüzdeki dönemde bu görüntüleri KKTC’ye karşı yoğun bir propaganda faaliyetinde kullanacağı hususunda bir tereddüt yoktur.

Ama madalyonun bir de öbür yüzü var. Rum tarafının Yeşil Hat üzerinde BM’den izin almadan yaptığı yol ve diğer inşaat faaliyetleri söz konusu olduğunda farklı bir durumla karşılaşıyoruz. BM Barış Gücü’nün sorumluluk alanının ihlal edildiği gerekçesiyle geçen hafta KKTC’ye karşı başvurduğu türde engellemelere giriştiğine rastlanmamış bu faaliyetler karşısında.

***

Buradaki çelişkiyi çarpıcı bir örnekle göstermek mümkün. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in geçen 5 Temmuz’da Güvenlik Konseyi’ne Kıbrıs’taki BM Barış Gücü’nün faaliyetleri konusunda sunduğu altı aylık olağan raporunun 29’uncu paragrafında, Rum Yönetimi’nin Pile’de Yeşil Hat içinde yürüttüğü üniversite inşaatı projesi hakkında şikâyetçi olduğunu görüyoruz.

Guterres, “Adadaki BM misyonunun bütün girişimlerine rağmen, bu üniversiteyle bağlantılı olarak izin alınmadan yürütülen büyük inşaat projesi meselesinin çözümü konusunda hiçbir ilerleme sağlanamamıştır” diye yakınıyor.

BM’ye göre kendi sorumluluk bölgesi içinde izinsiz bir inşaat faaliyeti KKTC tarafından yürütüldüğünde kuvvetli bir müdahale sergileniyor. İzinsiz inşaat faaliyeti Rum Yönetimi tarafından icra edildiğinde, Genel Sekreter Kıbrıslı Rumları BM Güvenlik Konseyi’ne şikâyet etmekle yetiniyor.

Kuşkusuz, burada BM’nin tutumu açısından izaha muhtaç bir durum söz konusudur.

***

Peki bundan sonra ne olacak? Konunun KKTC Ulusal Meclisi’nin önceki günkü olağanüstü oturumunda hararetli tartışmalara sahne olması, Pile yolu projesinin iç politikada da önemli bir başlık haline geldiğini gösteriyor. Muhalefet sözcülerinin iktidara sıkça “haklıyken haksız duruma düştük” noktasından yüklendiği görülüyor.

KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, gelen eleştiriler karşısında “iyi niyet göstermek adına çalışmalara ara verildiğini” belirterek, “ancak uzlaşı sağlanarak yol yapımına devam edileceğini” söylemiştir. Bakan, “Kim nasıl isterse baksın, bu yol yapılacak ve bitirilecektir” diye konuşmuştur.

Bu konuda atılacak her adımın bundan sonra uluslararası alanda büyük bir hassasiyet yaratacağını belirtmeye gerek yoktur. Bu yönüyle yol projesinin önümüzdeki dönemde nasıl seyredeceği, şimdiden  kaçınılmaz bir biçimde Türkiye’nin de dış ilişkilerinde göğüslemesi gereken bir mesele olarak belirmiştir.

Bu olayda Avrupa Birliği’nin blok olarak projeyi engellemeye çalışan Rum Yönetimi’nin yanında yer almış olması Türkiye ile AB arasındaki diyalog arayışlarını da etkileme potansiyelini barındırıyor.

Öyle anlaşılıyor ki, Pile yolu meselesi gözle görülebilir bir gelecekte gündemimize yerleşmiş bulunuyor.

Rauf Bey’le yıllar önce Pile köyünden Lefkoşa’ya dönerken işlerin günün birinde bu noktaya gelebileceğini nereden bilebilirdim?

Yazarın Tüm Yazıları