Anayurttan uzakta bir ana kucağı

Kanada’nın en büyük şehirlerinden biri olan Toronto’dayız. Burada 100 binden fazla Türk yaşıyormuş. Türkiye’den bakınca dünyanın bir ucu… Gökdelenler, geniş sokaklar, mağazalar, yollar ve alabildiğine yeşil bir şehir. Havalimanında kendimi Birleşmiş Milletler kampına düşmüş gibi hissediyorum. Bu his, Kanada’da kaldığım bir hafta boyunca sürdü. Çünkü burada dünyanın dört bir köşesinden insan diline, dinine, ırkına bakılmaksızın bir araya gelmiş, sevgi ve saygı ilişkisine dayalı bir düzen kurmuş. Ancak ülkeye giriş en az vize almak kadar zor. Bu durumun temel sebebi bitmeyen göçmen akınıymış. Oysa “Ben bir gazeteciyim, kolay olması gerekirdi” diye düşünüyorum ama Kanada hükümeti “Bana mısın?” demiyor. Olsun… Elimde valizlerle havaalanının kapısına çıkıyorum, gözlerim muhteşem Türkçesi ve tüm zarafetiyle, Ankara Kitaplığı’nın başkanı Özen Vekiloğlu’nu arıyor… Sonra candan selamlaması ve içten sarılışıyla kucaklaşıyoruz. Beni oracıkta tatlı mı tatlı biriyle tanıştırıyor. Selime Hanım’la...

Haberin Devamı

Anayurttan uzakta bir ana kucağı

Bir Türk sıcaklığıyla “Sen yol yorgunusundur, seni kalacağın yere götürelim, biraz dinlen…” diyorlar. Beni doğruca Yonge Street’teki misafir odasına götürüyorlar. Bir apartmandan içeri giriyoruz, ama sanırsınız ki beş yıldızlı bir otel. Güvenliği, misafir koltukları, geniş salonu, yeşili bol saksıları… Tertemiz. Meğer Kanada’da apartmanların giriş katlarında, yabancıların gelip konaklayabileceği otel odası gibi ‘misafir odaları’ olurmuş. Bu odalar hem apartmana gelir sağlıyor hem de oteller kadar pahalı olmadığından el yakmıyor. Odaya girerken “Keşke bu uygulama Türkiye’de de olsa…” diye düşünüyorum ve bu güzel odada Türk misafirperverliğinin bir örneği olarak Ankara Kitaplığı’nın şık bir notuyla, içi yiyecek ve içeceklerle dolu bir sepetle karşılaşıyorum. Yaban elde, kendi evimde gibi hissediyorum.

BÜYÜK BULUŞMA

Haberin Devamı

Toronto’ya gelme sebebim, Ankara Kitaplığı’nın Kanadalı Türkler için düzenlediği ‘yazar buluşmaları’ etkinliklerinden birine katılmak. 23 Nisan haftası olduğu için birçok etkinlik aynı güne denk geliyor, ama misafirler bizi yalnız bırakmıyor. Her yaştan insan salonu bir çırpıda dolduruyor. Dijital çağda ebeveyn olmayı, tarihimizden örneklerle hedefi olan çocuk yetiştirmeyi konuşuyoruz. Bir dal uğruna Yürüyen Köşk’ü, Köy Enstitülerini ve İsmail Hakkı Tonguç’u, Eşekli Kütüphaneci’yi, dünyanın ilk çocuk hakları mitingini yapan Nakiye Elgün öğretmeni, nicelerini ekrana yansıtıyorum; çocuklar şaşırıyor, büyükler heyecanlanıyor… Ardından kitaplarımı imzalayıp bol bol fotoğraf çektiriyoruz.

 Anayurttan uzakta bir ana kucağı

Buluşmanın ertesi günü, dünyanın ilk ve tek çocuk bayramı olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na denk geliyor. İşte bugün benim doğum günüm. Ankara Kitaplığı’ndan Birol Uzunmehmetoğlu sabah erkenden beni alıyor, “Sizi öğle vaktine dek gezdireceğim” diyor. En güzel doğum günü hediyesi… Yollara düşüyoruz. Birol Bey inanılmaz biri. Çok zeki, çok sıcak, çok içten… Toronto’da bir şirkette bilgisayar mühendisi olarak çalışıyor, büyük bir ekip yönetiyor. Üstelik aynı zamanda bir kitap sevdalısı, Ankara Kitaplığı’nın çok değerli üyelerinden biri. Beni, Toronto’nun görülmesi gereken en özel yerlerine götürüyor. Şehri tepeden izlediğimiz CN Tower, Amerikan filmlerinin çekildiği ‘eski şehir’, şehrin en eski postanesi, üniversiteler, yapay ada ve daha neler neler… Sonra da 23 Nisan kutlaması için büyük meydana geliveriyoruz.

Haberin Devamı

Anayurttan uzakta bir ana kucağı

Toronto'daki 23 Nisan kutlamasında Ankara Kitaplığı

Turkish Society of Canada, Toronto’nun en büyük meydanlarından birinde büyük bir 23 Nisan kutlaması organize etmiş. Her milletten çocuk meydana toplanmış, ülkelere ait çadırlar kurulmuş. Ankara Kitaplığı çadırında bana da yer açıyorlar, Türklerle buluşup kitaplar imzalıyoruz, fotoğraflar çektiriyoruz. Tüm Ankara Kitaplığı ekibi canla başla çalışıyor, insanlara kitaplar aracılığıyla sevgi ve saygı aşılıyor. Sonra birden sahnede gösteriler başlıyor. Çocuklar dans ediyor, “Yurtta barış, dünyada barış” diyerek şarkılar söylüyorlar… Sonra bütün Türkler ayağa kalkıyor, Türk bayrağı göndere çekiliyor, diğer milletler de sessizce İstiklâl Marşı’nı gür sesle söylememizi izliyor. Gözlerim doluyor.

Haberin Devamı

Türkiye’nin Toronto Başkonsolosu Sinem Mingan, Türkiye’yi müthiş bir şekilde temsil eden çok özel bir konuşma yapıyor; sevgiye, saygıya ve uluslararası barışa vurgu yapıyor. Onu sahnede görünce çok gururlanıyorum. Türk bürokratlarının bilgi birikimine ve saygınlığına müthiş bir örnek Sinem Hanım. Ülkemizi son derece başarılı bir şekilde temsil ediyor…

Anayurttan uzakta bir ana kucağı

Milletvekili Paul Chiang, Toronto Başkonsolumuz Sinem Mingan ve Ankara Kitaplığı Başkanı Özen Vekiloğlu

Anayurttan uzakta şarkılar, türküler, halk dansları ve çocukların kahkahaları arasında çok eğlenceli bir bayram kutlaması yaşanıyor.

Akşam olunca Türklerin işlettiği bir restoranda Ankara Kitaplığı’nın yönetim kurulu üyeleriyle buluşuyoruz. Bana bir doğum günü sürprizi daha yapıyorlar. Nasıl duygulanmam… Bu Türk misafirperverliği karşısında minnet hisleriyle doluyorum. Kitaplığın şu anda dokuz yönetim kurulu üyesi var: Yaman Üzümeri, Sema Toprak, Nergis Kırcalioğlu, Bingül Ataman, Selime Ameli, Fulden Erkan, Birol Uzunmehmetoğlu ve Mehmet Aksoy. Her birini ayrı ayrı tanımanızı isterdim. Öyle özel insanlar ki, ta Toronto’dan Türk insanına, Türk diline ve kültürüne candan hizmet ediyorlar.

Haberin Devamı

Anayurttan uzakta bir ana kucağı

Ankara Kitaplığı üyeleri

HARRY POTTER MÜZİKALİNDEN NİAGARA ŞELALESİ’NE

Kitaplık’ta iki tane Selime Hanım var. Bunca isim arasında nasıl denk gelmişler bilemiyorum, ama insanların birbirini bulması kadar güzel bir şey olamaz. Selime Ameli ve Tuba Aksoy ertesi gün beni Harry Potter müzikaline götürüyorlar. Gerçekten büyüleyici… Ancak asıl büyüleyici olan Selime Hanım ve Tuğba Hanım ile yaptığım içten sohbet. Selime Hanım Kanada’yı benimsemiş, ama Tuğba Hanım her fırsatta bir bahane buluyor, Türkiye’ye özlemini dile getiriyor. İkisi de çok tatlı. “Katılıyorum katılmıyorum” bağlamında süren neşeli sohbetimizle, gerçek dostlar edindiğimi hissediyorum. Harry Potter müzikali benim için oldukça ilginç bir deneyim oluyor. Onca insanın gözünün önünde yaptıkları sihirler, ışık gösterileri, sahne düzeni gerçekten görülmeye değer.

Haberin Devamı

Ertesi gün ise diğer Selime Hanım ile Özen Hanım “Burayı görmeden ülkeye dönemezsin” diyerek beni Niagara Şelalesi’ne götürüyorlar. Hakikaten söyledikleri kadar varmış… Görmeden dönülmemesi gereken bir yer burası. Suyun kudretle akışının karşısında dilimden dualar dökülüyor. Bir yandan da öyle büyüleyici sohbetler yapıyoruz ki, zihnimde sonsuza dek hatırası kalacak…

Anayurttan uzakta bir ana kucağı

Niagara Şelalesi

GURBET ELDE SICAK BİR YUVA
ANKARA KİTAPLIĞI

Kitaplar, insanları bir araya getirmek için en güzel araçlar… Ankara Kitaplığı da Toronto’daki Türkleri kitaplar aracılığıyla bir araya getirmiş. Özen Vekiloğlu ile kitaplığın yolunu tutuyoruz. Bir apartmanın şehre açılan kapısında ‘Ankara Kitaplığı’ yazısını görünce duygulanıyorum. Düşünsenize… Anayurttan okyanus uzaklığında, başkentimizin adını taşıyan bir kitaplık var. Bu inanılmaz bir şey! Kitaplıktan içeri giriyoruz ve işte dünya tatlısı biri daha! Çok değerli Nergis Kırcaalioğlu kitaplıkta bizi bekliyor. Sonrasında kitaplığın üyelerinden Bingül Ataman da bize katılıyor, başlıyoruz kitaplığın öyküsünü konuşmaya…

Ankara Kitaplığı’nın başkanı Özen Vekiloğlu, eşi ve iki kızıyla birlikte Toronto’da yaşıyor. 14 yıldan beri de Toronto Üniversitesi’nde yabancılara Türkçe öğretiyor, altı yıldır Ankara Kitaplığı’nın yönetim kurulu başkanı. Ankara Kitaplığı’yla karşılaşması bir arayışın sonucu… “Çocuklarıma burada Türkçe kitaplar aramak için yola çıkmıştım ki, Sevim Önen’le tanıştım” diyor. Bu hikâyeyi eşelemeye başlıyorum, karşıma öyle bir hayat çıkıyor ki…

Anayurttan uzakta bir ana kucağı

Ankara Kitaplığı Başkanı Özen Vekiloğlu

AMAÇ, TÜRK DİLİNİ VE TÜRK KÜLTÜRÜNÜ YAŞATMAK

Özen Vekiloğlu’nun Türkçesini duymalısınız. O sakin ses tonuyla ve zarif duruşuyla öyle güzel anlatıyor ki, sanki bir masal dinliyorsunuz… 

“Sevim Hanım, 1960’lı yıllarda eşiyle birlikte Türkiye’den Kanada’ya göçmüş. O, benim tanıdığım en harika kadınlardan biriydi. Kitap okumayı ve sanatı seven, Türk dili ve kültürünü burada yaşatmayı kendine amaç edinmiş bir insandı. Evliliklerinin 50. yıldönümünde bazı arkadaşları onlara hediye vermek amacıyla kitaplar hediye etmişler ve ‘Siz kültüre, sanata çok düşkünsünüz, kitap okumayı çok seviyorsunuz… Neden bir kitaplık açmıyorsunuz?’ demişler. Onlar da kendilerine ait binanın alt katında Ankara Kitaplığı’nı kurmuşlar. Ankaralı bir aile oldukları için kitaplığa bu adı vermişler. Kitaplığın amacı, Türkiye ve Kanada arasında kültür, sanat ve edebiyat köprüsü kurmak. Atatürk ilkeleri ve Cumhuriyet çizgisinde çalışmalar yapan bir sivil toplum kuruluşuyuz.”

“Peki, Sevim Hanım şimdi nerede?” diye soruyorum, Özen Hanım’ı üzüyorum… “Maalesef kaybettik onu geçen yıl” diyor ve ekliyor: “O tarihe kadar da onursal başkanımızdı. Onun vefatından sonra kitaplığı yeni yerine taşıdık.”

Anayurttan uzakta bir ana kucağı

Türkçe kitaplar, Ankara Kitaplığı aracılığıyla, Toronto'daki Türk çocuklarıyla buluşuyor

MASAL GÜNLERİNDEN YAZAR BULUŞMALARINA

Arada Nergis Hanım’a da sorular soruyorum, tatlı tatlı yanıtlıyor: “İlk zamanlar burada ‘Masal Günleri’ diye bir program yapıyorduk. Kanada’ya yeni yerleşen ailelerin küçük çocuklarına, Türk dilini ve Türk kültürünü unutmasınlar diye hikâyeler anlatıyorduk. Öte yandan anne ve babalar da başka bir odada toplanıyordu, bir kısmımız da onlarla sohbet ediyorduk. Böyle böyle dostluklar kurduk, burada büyük bir aile olduk.”

Bingül Hanım da tıpkı diğer üyeler gibi kitap sıcaklığında biri… Ona öykü yarışmalarını soruyorum keyifli keyifli anlatıyor: “Masal günleriyle beraber öykü yarışmaları, şiir geceleri ve kitap tanıtım toplantıları yapmaya başladık. Her Temmuz ayında büyük katılımlı piknikler düzenledik. Burada kardeş bir derneğimiz var, Turkish Society of Canada. Son yıllarda onlarla birlikte üstleniyoruz bu piknik buluşmalarını. Yine Kanadalı Türk aileleri bir araya getiriyoruz. Daha çok çocuklara yönelik oluyor bu faaliyetler de... Onlara yönelik oyunlar, kitaplar, hediye çekilişleri vs. ile açıkhava buluşmaları yapıyoruz.”

Anayurttan uzakta bir ana kucağı

Toronto'daki Ankara Kitaplığı binası

“Peki, insanlar kitaplığa düzenli olarak geliyor mu?” diye soruyorum, “Gelmez mi?” diyorlar gülüşerek… Özen Hanım “Kayıtlı üyelerimiz var. Onlar düzenli olarak gelip kitap alıyor, bitirince getirip kitabını değiştiriyor, yenisini alıyorlar. Kitaplık haftanın üç günü açık” diyor. Nergis Hanım “Burada kitap okuma tekniklerini konuşuyoruz, buraya gelip gidenler arasında yazı yazmaya başlayanlar oluyor, ayrıca Ankara Kitaplığı buradaki Türkler için ‘Derdimi anlatabileceğim bir yer var’ hissi yaratıyor” diye ekliyor.

“Peki, ya yazar buluşmaları nasıl başladı?”

Özen Vekiloğlu: “Yazar ağırlamaya ve söyleşilere ilk olarak 7 Mayıs 2005’te Adalet Ağaoğlu ile başladık. Hem kitap imzaladı hem söyleşi yaptı. Sonrasında Zülfü Livaneli geldi. O tarihten itibaren düzenli olarak konuk ağırlamaya başladık. Buket Uzuner, Sinan Meydan, Ayşe Kulin, Coşkun Aral, Nebil Özgentürk, Zeynep Oral, Ebru Baybara Demir, Evrim Kuran, Yekta Kopan gibi isimler geldi, konuğumuz oldular… Pandemi döneminde de çevrimiçi olarak birçok konuk ağırladık. Moderatörümüz ise çok değerli kuşak araştırmacısı Evrim Kuran’dı.”

Anayurttan uzakta bir ana kucağı

‘BURADA YAŞIYORUZ, AMA KALBİMİZ TÜRKİYE’DE’

“Türkiye ile bağlarımız çok güçlü, Ankara kitaplığı ülkemizle burası arasında bir köprü” diyor Özen Hanım. Anlattıklarından Türkiye’de yaşanan her günü Türkiye’deki insanlardan daha iyi takip ettiklerini anlıyorum.

Özen Vekiloğlu: “Bizler burada yaşıyoruz ama kalbimiz ülkemizde atıyor. İki yıl önce gerçekleşen İzmir depreminde, depremzedelere yardım etmek için el ele verdik, Mert Fırat ile bir kampanya başlattık. Ciddi miktarda para toplandı ve bu paraları İzmir’deki ‘Bir kira bir yuva’ projesine gönderdik. Son depremde de yine yüreğimiz parçalandı ve bu kez de Ahbap derneğiyle çalıştık. Ankara Kitaplığı bir miktar parayla öncülük yaptı ve buradaki insanlar da bağış yaparak ülkemize gönderdik. Birkaç kurumla birlikte kermes yaptık ve evlerimizde hazırladığımız yiyecekleri, hediyelik ürünleri sattık. Toplanan parayı da Google ile iş birliği yaparak Türkiye’ye gönderdik. Burada bir sistem var: Örneğin siz 10 bin dolar koyuyorsunuz, şirket de aynı oranda para koyuyor ve bu yardım olarak gönderiliyor. Burada şirketlerin böyle bir çalışması var, bundan yararlandık. Böylece ülkemize 25 bin dolar gönderdik.”

Bu yardımseverlik bağı beni daha da umutlandırıyor… Ve Özen Hanım cümlesini şu sözlerle bitiriyor: “Cumhuriyetimizin 100. yılını dolayısıyla Ekim, Kasım ve Aralık aylarında çeşitli organizasyonlar planlıyoruz, yine Türkiye’den birbirinden değerli konuklarımız olacak.”

Ankara Kitaplığı’nın bu candan insanlarına Türkiye’den yürek dolusu sevgi ve saygılar gönderelim… Eğer yolunuz düşerse kitaplığı mutlaka ziyaret edin. Ayrıca sosyal medya hesaplarından da onların yaptığı güzel çalışmaları yakından takip edin. Ve bilin ki, dünyanın neresinde olursa olsun, anayurda yurttaşlık ve gönül bağıyla bağlı milyonlarca insanımız var.

Yazarın Tüm Yazıları