Orada dur Farah!

Farah Zeynep Abdullah, Yılmaz Güney meselesini gündeme getirerek önemli bir konuya cesurca neşter attı. Ama Güney ailesinin kendisini dava etmesine verdiği cevap çoğu yorumcunun düşündüğü gibi kapak değil, rezalet bence.

Haberin Devamı

Kronoloji hızlıca şöyle gelişti...
Kanal D’nin yeni dizisi “Dilek Taşı” yeni bir Yılmaz Güney tartışması başlattı.
Dizinin baş kahramanı Mustafa’ya (Salih Bademci) hapishanede sahip çıkan Yılmaz karakterinin, Yılmaz Güney olup olmadığı tartışıldı.
Tam da Yılmaz Güney’in 39’uncu ölüm yıldönümüydü, yazar Murathan Mungan şöyle bir paylaşım yaptı:
“İyi bir yönetmen, iyi bir oyuncu, iyi bir senarist olmasının yanı sıra sinemamızın en iyi yürüyen erkeğiydi. Bir daha kimse onun gibi boynunu hafifçe yana kırarak hüzünle bakarken, içimizin en ücra yerine dokunamadı...”
Mungan’ın bu paylaşımına Farah Zeynep Abdullah’tan sert bir yorum geldi:
“Sinemamızın en iyi yürüyen erkeği... Kadın döven... Şiddet türleri açısından zengin... Etkili silah kullanan diyelim...”
FZA, Yılmaz Güney’in alkollü otomobil kullanırken bir çocuğu ezmesi, eşi Nebahat Çehre’nin başına bardak koyarak ateş etmesi, bir hâkimi öldürmesi gibi vukuatlarına gönderme yapıyordu.

Haberin Devamı

Orada dur Farah

Ben de “Eğriye eğri, doğruya doğru demek lazım” minvalinde, FZA’ya hak veren bir yazı yazmıştım.
Yılmaz Güney’in sinema dehâsı ve yeteneğinin yanında “Çirkin Kral”ın bu yönlerini görmezden gelmek olmazdı çünkü.
Topa İlyas Salman girdi.
Sağa-sola yatmadan, tam ortadan:
“Dürüst olalım. Yılmaz Güney’in şiddet eylemlerinin savunulacak tarafı yok. Politik görüşümüz idrakımızı örtmemeli. Haluk Kırcı güzelleyen sağcıdan farkımız olsun.”
Bugüne kadar sağ-sol kamplaşmasının mayınladığı tarihi bir mesele,
Murathan Mungan gibi vicdanından, İlyas Salman gibi solculuğundan, Farah Zeynep Abdullah gibi kadınlığından şüphe edilmeyecek insanlar tarafından
tartışılıyordu.

Kral çıplak mıydı?

Derken Yılmaz Güney’in ailesinin, yaptığı yorumdan dolayı FZA’ya dava açmaya hazırlandığını duyduk.
Hoppalaa...
Hukuku bu işe karıştırmanın ne manası var?
Ölen ölmüş, giden gitmiş.
Şu anda olup biten, kültürel hafızamızdaki bir “güncelleme” sadece...
Kimilerinin kahraman, kimilerinin de şiddet eğilimli olarak gördüğü bir figüre günümüzden nasıl bakacağımız üzerine bir tartışma:
Güzel mi yürürdü / kadın düşmanı mıydı?
Bölücü müydü?
“Kral” çıplak mıydı / Yoksa gerçekten “çirkin” mi?
FZA, Yılmaz Güney’in yakınlarının bu dava kararına da aynı sertlikte cevap verdi:
“Ok. Hâkimi vurmak yok ama...”
Farah bu çıkışıyla Yılmaz Güney’in bir hâkimi öldürmesine gönderme yapıyordu.
Bu çıkış sosyal medyada “Kapak, kapak, kapak” nidalarıyla karşılık buldu. FZA, Yılmaz Güney’in ailesini ince bir zekâyla, tam 90’dan mı vurmuştu.
İlk bakışta hakikaten de öyle görünüyor.
Ama orada bir dur sevgili FZA ve sevgili sosyal medya!
“Kapak”ı açıp içine baktığınızda Farah’ın bu söylediği ne anlama geliyor biliyor musunuz?
Şu anlama: “Siz, Yılmaz Güney’in ailesi ve yakınları olarak, hâkim vurmaya alışık bir sülalesiniz. Dava açın ama mümkünse tekrar hâkim vurmayın.”

Haberin Devamı

Hâkim vurma meselesi

Bak sevgili Farah, çok şahane bir mevzuya neşter attın ama bu noktada “neşteri” taşa vurdun bence.
Suç kişiseldir ve o suçu işleyenin yakınları, anne-babası, ahbabı-yakınları, çocukları, eşi ya da akrabaları o suçtan sorumlu tutulamaz.
Yılmaz Güney’in yakınları FZA’ya sonuç alamayacakları bir dava açmışlar ama asıl dava konusu bu bence.
Yani Güney sülalesinin “hâkim vurma geleneğiyle” itham edilmesi.
Tartışalım, medenice her şeyi, herkesi tartışalım. Ama bel altı vurmadan lütfen!

Yazarın Tüm Yazıları