Hıncal Abi’ye veda

Çok önemli bir gazeteci olman bir yana... Bence daha önemlisi, sen ülkenin en keskin birkaç gazete okurundan biriydin. O yüzden bugün ben sadece bir meslek büyüğümü değil, en çekindiğim okurumu da kaybettim.

Haberin Devamı

Bugün bildiğimiz anlamıyla magazin gazeteciliğini başlatan ilk isimdi
Hıncal Uluç.
Sinemadan futbola, gastronomiden insan ilişkilerine, hayatı 360 derece gören bir vizyon oluşturdu ve onu miras bıraktı bize.
Ömür dediğimiz şey, tatlısıyla tuzlusuyla bir serpme sofraysa...
En fularlısından bir “hayat gurmesi”ydi Hıncal Abi.
Her konuda hemfikir olmanız imkânsız, bazen bodoslama dalardı en kritik mevzulara.
Fakat ne söylediğine asla kayıtsız kalamayacağınız, “Acaba buna Hıncal Abi ne demiş” diye dönüp bakacağınız bir medya noteriydi.
Kanaat önderi olmak biraz da böyle bir şey zaten.
Önemli olan ikna
olmanız değil.
Önemli olan, onun durduğu sabite göre sizin kendinizi nerede konumlandırdığınız.
Bütün bunların yanı sıra ve belki daha da önemlisi, ülkenin en keskin birkaç gazete okurundan biriydi Hıncal
Uluç.
Sanki gazete okumuyordu da satır satır, lime lime, hallaç pamuğu gibi geri söküyordu bütün Bâb-ı Âli’yi.
O yüzden polemiği, gazeteden gazeteye atışmayı severdi.
Kalemini sivriltip sivriltip klavyenizin üzerine saplardı.
Bundan 1.5 yıl önce şöyle yazmıştı köşesinden:
“Sevgili Savaş, yeri geldiği zaman beni değil, babanı bile eleştirmekten çekinme...
Dostluk, yakınlık, sevgi ayrı şeydir; eleştiri ayrı.
Sen beni, ben seni en ağır şekilde eleştirebiliriz.
Eleştirmeliyiz.
Sevgi de, nefret de ayrıcalık getirmez...”
O yüzden ben bugün sadece bir meslek büyüğümü değil, en çekindiğim okurumu da kaybettim.
Ailesine, dostlarına, medya ve spor camiasına başsağlığı dilerim.

Haberin Devamı

Kadınlığı aşağılamadan annelik övülemiyor mu?

Minyatür ve performans sanatçısı Günseli Kato, “Bambaşka Sohbetler” programında sarf ettiği sözlerle gündemde:
“Çocuk doğurmak kadar güzel bir şey yok bir kadın için. Bir kadın çocuk doğurmuyorsa eksiği vardır, ben onu bilir onu söylerim, kadının kadın olması için çocuk doğurması gerekir...”
Kato’nun çocuk doğurmak hakkında ilk kez sarf ettiği sözler değil bunlar.
Daha önce de şöyle demişti: “Ne şan, ne sanat, ne de aşk... Her şey boş. Emzirmek, o sevgiyi yaşamak kadar ulvi bir şey yok. Kızım benim şansımdı.”
Buna kimsenin itirazı yok. Anne olmak, anneyle çocuk arasındaki o bağ, tarif edilebilir ya da şan şöhretle, sanatla sepetle kıyaslanabilir bir şey değil bittabi.
Ama bu güzelliği methederken başka bir güzelliği “eksik” ilan etmenin ne anlamı var şimdi?
Kadınlığı aşağılamadan annelik övülemiyor mu?
Günseli Kato’yla çocuk doğurmamış ortak kadın dostlarımız var. Çok yakın arkadaşları hem de. Erkek egemen dünyada hem birey olarak dimdik ayakta duran hem de empatisiyle, hassasiyetiyle, şefkatiyle kadınlara ait bütün güzel hasletleri bünyelerinde toplamış insanlar.
Onlar da mı “eksik kadın” oldu şimdi?
Anlamıyorum, Günseli Kato’nun Türkçesi mi kıt da meramını bu şekilde anlatmış?
Bir sanatçının anneliği yüceltirken seçeceği kelimeler, cümleler bunlar mı olmalı?

Haberin Devamı

Gözler Shakira’yı kulaklar Ricky Martin’i arıyor

Dünya Kupası’nın resmi taraftar şarkısını nasıl buldunuz? Nicki Minaj, Maluma ve Myriam Fares’in seslendirdiği “Tukoh Taka” isimli şarkıyı hemen benimseyen kadar, beğenmeyen de çok.
Bence fena sayılmaz.
Ama Shakira’nın “This Time for Africa”sı ya da Ricky Martin’in “The Cup of Life”ıyla kıyasladığımızda, görsel ve müzik coşkusu olarak yanlarından bile geçemez.

Yazarın Tüm Yazıları