İstanbul’un kalbine yolculuk

İstanbul aşkımı bilmeyen kalmadı... Nereye gidersem gideyim dönüp geldiğim, sığındığım yuvamın böyle etkileyici bir yer olması benim için gurur kaynağı. Her sokağı sürprizlerle dolu çok az kent var. Serinlik henüz üşütmezken şehrin kalbinde, Tarihi Yarımada’da bir gün geçirelim. Şehrin sembolleşen yapıları bize hikâyelerini anlatsın.

Haberin Devamı

Boğaz’ı, 7 tepesi, tüm dinleri kucaklayan kozmopolit yapısı, muhteşem tarihiyle her an yeni bir şeyler öğretiyor bu şehir bize. Napolyon Bonapart boşa dememiş “Dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu” diye. Bu aşkı şimdiye dek 12 kitapla, sayamadığım kadar çok gazete ve dergi yazısıyla, binlerce turla, iki sezon ‘Paha Biçilemez İstanbul’ TV programıyla ilan ettim. Ama onu ne kadar anlatsam ‘az kaldı’ diye düşünüyorum. Hep yeniden başlayayım, bir şeyler daha söyleyeyim istiyorum. Bana göre kenti anlamak ve ruhuna nüfuz etmek için ilk yapılması gereken, rotayı Tarihi Yarımada’ya çevirmek. Yerli yabancı, ünlü ünsüz ziyaretçilere İstanbul’u gezdirirken benim ilk durağım hep burası oluyor. Gelin şimdi yarımadanın tarihi yapıları arasında birlikte bir tur atalım.
İstanbul’un kalbine yolculuk
HİPODROM
Güç, zafer ve ihtişam

Tarih MS 203; İmparator Septimius Severus, bugün İstanbul’un en turistik mekânı olan meydana oval bir hipodrom inşa ettirmiş. Büyük Konstantin zamanında genişletilmiş ve 480 metreye 118 metre boyutlarına ulaşmış. Meydanı adımlarken karşınıza üç farklı sütun çıkacak. Theodosius Sütunu olarak anılan dikilitaş, MÖ 1450 yılında, Firavun III. Thutmose için yapılmış ve Mısır’ın antikçağ kenti Thebes’in karşısına dikilmiş. İstanbul’a İmparator Theodosius döneminde, 390 yılında getirilmiş. Hipodrom’daki Yılanlı Sütun ya da Burmalı Sütun olarak anılan sütunun tepesindeki yılan başları bugün maalesef yok. Birbirine dolanmış üç yılanın başının altın bir vazonun üç ayağını oluşturduğu sütun, MÖ 478’de Yunan şehir devletlerinin birleşerek Persleri yendiği savaş anısına yapılmış ve Delfi’deki Apollo Tapınağı’nın önüne dikilmiş. 330’lu yıllarda sütunu İstanbul’a getirten İmparator Konstantin olmuş. Biraz daha kaba bir işçiliğe sahip olan Örme Dikilitaş hakkında çok az şey biliniyor. Konstantin ya da I. Theodosius tarafından buraya yerleştirildiği düşünülüyor.
İstanbul’un kalbine yolculuk
AYASOFYA
Kutsal bilgeliğin asırlık sembolü

Ayasofya’nın temeli 532’de atılmış; 26 Aralık 537’de tamamlanmış. 10 bin işçi yapımında çalışmış. Matematikçi ve fizikçi Anthemius ile Miletli mimar İsidore tarafından tasarlanmış. 1453’e dek Rum Ortodoks Patrikliği’nin merkeziymiş. Adının anlamı, kutsal bilgelik. Fatih’in İstanbul’u almasıyla birlikte, kilise camiye çevrilmiş. 1935- 2020 arasında müze olarak kullanıldı. Geçen yıl yeniden cami oldu.
İstanbul’un kalbine yolculuk
BOZDOĞAN KEMERİ
Bir su harikası

İmparator Valens döneminde, 375’te yaptırılmış. Kemer suyu şehre getiren büyük sistemin bir kısmı. Su önce yeraltından Edirnekapı’ya gelir; ardından 4, 5 ve 6’ncı tepelere dağıtılırmış. Bozdoğan Kemeri suyun 3’üncü ve 4’üncü tepelerin arasındaki vadiyi geçmesini sağlarmış. Bu suyun yolculuğu, Beyazıt’taki ‘Nymphaeum Maximum’ denilen havuzda son bulurmuş.
İstanbul’un kalbine yolculuk
BEYAZIT YANGIN KULESİ
Havaya renk katıyor

Mimarı Senekerim Balyan olan kule bugünkü halini 1828’de almış. Yukarıdan aşağıya; sancak, sepet, işaret ve nöbet isimli dört katı var. Artık yangın değil, havayı duyuruyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nden alınan bilgiye göre, kulenin tepesindeki ışık ertesi gün havanın nasıl olacağını gösteriyor. Sarı ışık sis, kırmızı ışık kar, yeşil ışık yağmur, mavi ışıksa havanın açık olacağı anlamına geliyor.
İstanbul’un kalbine yolculuk
YENİ CAMİ
En fotojenik, en zarif

1591’de Safiye Sultan tarafından başlatılmış inşaatı. Ama araya sarayda değişen güç dengeleri, yangınlar girmiş... Tam 72 yıl sonra 4. Mehmet’in annesi Hatice Turhan Sultan tarafından tamamlatılmış.
İstanbul’un kalbine yolculuk
SÜLEYMANİYE CAMİSİ
Sinan’ın kalfalığı ve Süleyman’ın ihtişamı

Mimar Sinan’ın öğrencisi Davut Ağa’nın çizdiği planı, dönemin mimarbaşı Mustafa Ağa uygulamış. Yeni Cami’nin planı, Sultanahmet Camisi’nin planına benziyor. Mimar Sinan’ın “Kalfalık eserim” dediği cami, Sultan Süleyman’ın tahta çıkışının 30’uncu yılı şerefine yapılmış. 1550’de başlayıp 7 yılda tamamlanan caminin görkemi daha bahçesinde hissediliyor. Dört minaresiyle Kanuni’nin İstanbul’un fethinden sonraki 4’üncü; 10 şerefeyle de 10’uncu sultan olarak tahta çıktığı simgelenmiş. Kanuni ve büyük aşkı Hürrem Sultan da külliyedeki türbelerde yatıyor.
İstanbul’un kalbine yolculuk
DEMİR KİLİSE
Dünyada benzeri yok

Kilisenin inşası için Viyana’da 500 ton ağırlığında demir dökülmüş ve Tuna Nehri’nden gemilerle getirtilip İstanbul’da birleştirilmiş. 4 milyon gümüş leva harcanmış ve 1898’de ibadete açılmış. Aziz Stephen Bulgar Kilisesi, tamamen demirden inşa edilen dünya üzerindeki tek yapı. Dokuz yıl restorasyonun ardından 2018’de açıldı. Vitray pencereleri ve süslemeleriyle etkileyici bir kilise.

Yazarın Tüm Yazıları