Küresel kıyamette menünüz ne olsun?

Yemek kültürü savaşta, barışta, tarihin her döneminde yaşanılan siyasal, sosyal ve çevresel olaylara göre etkilenmiştir. Nasıl ki, Covid-19 salgınından etkilen yemek kültürü yaşadığımız iklim değişikliklerinden de etkileneceği aşikar. Dünya üzerindeki nüfus arttıkça, üretim biçimleri ve tüketim alışkanlıkları da değişmekte.

Haberin Devamı

Küresel kıyamette menünüz ne olsun

Özellikle küresel ısınma, karbon ayak izi, su tüketimi artarken kuruyan nehirler, belli ürünlerde baş gösteren kıtlık ve çevresel felaketler geleceğe dair bizleri kara kara düşündürüyor. İşte bu noktada bizler de Uludağ Üniversitesi Çevre Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Efsun Dindar ile yaşanan bu küresel kıyamette gastronominin nasıl etkileneceğini konuştuk, kendisinden önemli bilgiler aldık. Köşeme konuk ettiğim Efsun Dindar›ın gelecek için önemli uyarılarını satırbaşlarıyla sizlere aktarmak istiyorum:

YÜZDE 50-90 ARASINDA ARTACAK

Doç. Dr. Efun Dindar; doğal kaynakları bolca tüketen ve karbon emisyonu oluşumuna sebep olan sektörlerden birinin gıda endüstrisi olduğunu hatırlatırken tarımsal açıdan bakıldığında, küresel sera gazı salımında tarımın ortalama yüzde 24’lük bir payı bulunduğunu vurguluyor ve son verilere göre bu sektörden kaynaklanan salımn 2050 yılına kadar yüzde 50-90 oranında artacağını bizlere aktarıyor. İşte Dindar’ın verdiği bilgiler ışığında dünyanın gıda durumu ve yapılabilecekler...

Haberin Devamı

FAO VERİLERİNE GÖRE

Ayrıca, gıda üretimi karbondioksit emisyonlarının da üçte birini oluşturuyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre hayvancılık ise sera gazı emisyonlarının yüzde 15’inden sorumlu. İnsanların beslenme alışkanlıklarını değiştirmediği sürece, Paris İklim Zirvesi hedeflerini tutturmanın mümkün olmadığı belirtilerek, beslenme alışkanlıklarında değişim çağrısı yapılıyor. İşte bu noktada ‘Sürdürülebilir Gastronomi’ kavramı ile bu konuda belli önlemler alma vaktinin geldiğini görüyoruz.

DOĞAYA SAYGILI ÜRETİM

Sürdürülebilir Gastronomi, yemeğin hazırlanma aşamasında hiçbir doğal kaynağın boşa harcanmamasını, bilinçli ürün seçimini ve üretimin gelecekte de çevreye ve sağlığa zararlı olmayacak şekilde devam ettirilmesi anlamına geliyor. Doğaya saygılı yollarla üretilen, sağlıklı ve yerel kültüre uygun gıdayı tercih etmeyi teşvik ediyor. Bu maddeleri hayata geçirebilecek noktaya gelmemiz için de geleneksel gastronomi mirasını koruyup yöresel ürünleri gün yüzüne çıkarmamız gerekiyor.

Haberin Devamı

DEĞİŞMEK ZORUNDAYIZ

Küresel kıyamette menünüz ne olsun

Beslenme alışkanlığımızın, iklim değişikliği üzerinde ne kadar etkili olduğunu rakamlarla değerlendirecek olursak çarpıcı bilgiler ortaya çıkıyor. Örneğin; su kullanımı açısından bakacak olursak, 1 fincan kahve için harcanan su miktarı 140 litre, 1 kg muz 860 litre, 100 gramlık çikolata için 1700 litre, 1 dilim ekmek 40 litre, bir adet sade pizza için 1.260 litre, 1 kg sığır eti için 15.500 litre su harcanıyor. Bütün bu üretim sonuçlarında, bir de tüketilmeden israf olan gıdalar sebebiyle de doğal kaynaklarımız boşa harcanıyor. BM’nin raporuna göre 2019 yılında 931 milyon ton gıda çöpe giderken 690 milyon insan açlıktan etkilenmiş. BM ise 2030 yılına kadar kişi başına düşen küresel gıda atığını yarıya indirmeyi hedefliyor.
Son günlerde yaşanan orman yangınları, sel felaketleri, kuraklık, aşırı sıcak hava dalgaları iklim krizinin insanlık için kırmızı alarm verdiğini gösteriyor. Orman yangınları, kuraklık ve sıcaklıklar önümüzdeki 10 yıl içerisinde bugünkünden çok daha fazla olacak.

Haberin Devamı

Güvenli ve sağlıklı gıdaya ulaşmak, sürdürülebilir gastronomi ile coğrafi işaretli ürünlerimizi kültürümüzü gelecek nesillere taşımak için önlem almak ve iklim değişikliğine karşı dirençli hale gelmek zorundayız. Sonuç olarak, tüketeceğimiz kadar ürünü almak ve alırken de gezegenimize ne kadar etki ettiğini düşünerek seçim yapmak iklim değişikliğini tabağımızda kontrol edebileceğimizi gösteriyor. Artık gezegeni besleme vakti!

FİRMALAR ÖNLEM ALMALI

İsviçre merkezli banka ve finansman şirketi Credit Suisse tarafından yürütülen bir araştırma, bitki bazlı gıda sektörünün 2050 yılına kadar 100 kat daha büyüyerek 1,4 trilyon dolara ulaşmasını bekliyor.
Bitki bazlı alternatif et sektöründeki potansiyel büyümenin farkında olduklarını dile getiren Monde Nissin firması halka arzdan elde ettiği 1 milyar doların yaklaşık 335 milyonunu Quorn’un üretim kapasitesini artırmak ve ABD’deki pazar payını genişletmek için kullanacağını duyurdu.

Haberin Devamı

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün geçtiğimiz yıl yayımlanan Dünyadaki Gıda Güvenliği ve Beslenme Durum Raporu’na göre:
-Küresel gıda güvenliğinin sağlanabilmesi için 2050 yılına kadar yaklaşık yüzde 60 daha fazla gıda üretilmesi ve bu üretimin doğal kaynaklar korunarak yapılması gerekiyor. 
-2019 yılından itibaren yaklaşık 2 milyar insanın besleyici ve yeterli gıdaya düzenli erişimi yok.
-9 yıl içinde yeterli beslenemeyen, açlıktan etkilenen insan sayısının 840 milyonu aşması bekleniyor. 
-2025 yılına kadar 1 milyar 800 milyon insanın mutlak su kıtlığı olan ülke veya bölgelerde yaşaması öngörülüyor. 
-Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) dünya gıda ithalat maliyetinin 2021’de yüzde 12 artarak rekor seviyeye ulaşmasını beklediklerini açıkladı. FAO Gıda Görünüm Raporu 2020’de 1,530 trilyon dolar olarak açıklanan nakliye ücretini içinde barındıran dünya gıda ithalat maliyetinin bu yıl 1,715 trilyon dolara çıkabileceğini belirtiyor.

Haberin Devamı

RİSK GİTTİKÇE BÜYÜYOR

Şu anda yaşanan ve yakın gelecekte de yaşanması beklenen fiyat artışları, ithalata bağımlı ülkeler için risk teşkil ediyor.
FAO gıda fiyat endeksi Mayıs 2021’de aylık bazda yüzde 4,8, yıllık bazda yüzde 39,7 artışla Eylül 2011’den bu yana en yüksek seviyeyi gördü.
NASA tarafından yayımlanan rapor, Türkiye’nin yer altı su rezervlerinin ortalama seviyenin altında kaldığına ve bu nedenle mahsul üretiminin önümüzdeki dönemlerde tehlikeye girebileceğine dikkat çekiyor.
Türkiye 2020 yılında 16,1 milyar dolar gıda ithalatı gerçekleştirdi. TÜİK verilerine göre Türkiye’de çiftçi sayısında son 12 yılda yüzde 48 oranında bir azalma görüldü.  

Gıda şirketleri, özellikle de büyük kabul edilenler, ambalajlarındaki plastik kullanımını azaltma ve yerine koyulabilecek daha sürdürülebilir ambalaj seçenekleri arayışına girdi. Bu arayışın arkasındaki temel sebep olarak müşterilerin bu yöndeki artan hassasiyeti gösterilebilir. 
Tüketici ne yapıyor? Ambalaj ürünleri distribütörü Shorr Packaging’in geçtiğimiz eylül ayında paylaştığı, ABD’deki tüketicileri kapsayan araştırma, katılımcıların yüzde 47’sinin sadece çevre dostu ambalajları sebebiyle hiç denemedikleri bir markayı satın aldıklarını belirtti. Araştırma, aynı zamanda 10 müşteriden yedisinin bir ürünü almadan önce ambalajını kontrol ettiğinin altını çizerken bu oranın zamanla artacağını belirtiyor.

 Aranan cevap nerede olabilir? 

Kompostlanabilir ambalajlamanın, geri dönüştürülebilir paketlemeye kıyasla daha az enerji gerektirmesi, genellikle yenilebilir bitkilerden üretilerek tahta, petrol bazlı ürünlere oranla daha az karbon ayak izine sahip olması ve biyo çeşitliliği koruması nedeniyle geleceğin ambalajı ‘kompostlanabilir ambalaj’ olabilir.
Coca Cola, yüzde 100 geri dönüştürülmüş plastikten üretilen yeni şişelerine 2021’in ilk yarısında kademeli olarak geçiş yapacağını açıkladı. Şirket aldığı bu kararla plastik kullanımını 2028 yılına oranla yüzde 20 azaltmış olacak.
Nestlé, ambalajlamada sürdürülebilir çözümler geliştirmek için yaklaşık 2 milyar dolar ayırdığını duyurdu. Ayrılan miktarla ürün ambalajlarındaki yeni plastik kullanımının sonlandırılması amaçlanıyor. Şirket, bu alanda çalışan girişimlere yatırım yapmak için 260 milyon dolarlık “sürdürülebilir ambalaj yatırım fonu” başlatıyor. 
2050’ye kadar karbon nötr bir marka olmayı taahhüt eden Nestlé, bu yolda çevre dostu ambalaj kullanımına geçeceği de belirtti.
Nestlé’nin verilerine göre Nescafé, dünyadaki her yedi fincan kahveden birine denk düşüyor. En büyük kahve markalarından kabul edilen Nescafé, Nestlé’nin alt markalarından biri.

Bizlere bu değerli bilgileri verdiği için Uludağ Üniversitesi Çevre Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Efsun Dinar’a teşekkür ediyorum.
Gelecekte daha mutlu olabilmek, herkese yetecek kadar gıdaya ulaşabilmek için porsiyonlarımızı küçültmemiz, tabağımızdaki yemeğin kıymetini bilmemiz şart. Bu bilinci gençlere ve çocuklarımıza vermekle başlamalıyız.

Yazarın Tüm Yazıları