Neden gerçek gıda?

Yiyip içtiklerimizin çoğu gerçek gıda olmaktan uzak şeyler. Kimisinde “renk verici” boyalar, kimisinde “koruyucu” kimyasallar, kimisinde ise “sentetik” şekerler, “iştah” açıcılar, hatta “acıktırıcılar” var.

Haberin Devamı

Başlığı okuyunca aklınıza “gıdanın gerçeği, sahtesi olur mu, gıda gıdadır!” gibi bir düşüncenin geleceğini biliyorum ama pratikte durum böyle değil.
Yiyip içtiklerimizin çoğu –maalesef- gerçek gıda olmaktan uzak şeyler. Kimisinde “renk verici” boyalar, kimisinde “koruyucu” kimyasallar, kimisinde “sentetik” şekerler, “iştah” açıcılar, hatta “acıktırıcılar” var.
Özellikle paketlenmiş gıdalar için bu işler neredeyse vazgeçilmez bir durum. Kimi üretici “raf ömrünü” uzatmak, “tadını, lezzetini” artırmak, “görüntüsünü” daha albenili hale getirmek, kimi üretici de “fiyatı” düşürüp satışı çoğaltmak amacıyla gıdaların içine adına kısaca “katkı” dediğimiz yapay şeyler yüklüyor.
Daha da mühimi, bir gıda paketlenme sürecine girdiğinde içindeki pek çok besleyici maddeyi de kaybediyor.
Kısacası “hazır gıdalar” iki problemi birlikte taşıyor. Bir: Besleyici maddelerinin azlığı! İki: Sağlığa zararlı olabilecek kimyasalların varlığı! Bu nedenle beslenme tercihlerimizi öncelikle gerçek gıdalardan yana, yani tam besinlerden tarafa kullanmamız lazım.
Doğal, işlenmemiş, kimyasal katkı içermeyen, içeriği zengin besinleri tercih etmemiz şart. Kilo sorunundan, kronik hastalıklardan (romatizma, damar sertliği, şeker hastalığı, hipertansiyon, bunama, kanser) uzak bir hayat ve sağlıklı bir yaşlılık istiyorsak bu konuya ayrı bir dikkat göstermeliyiz.
İsterseniz şu “gerçek gıda” konusuna biraz daha dikkatle bakalım, “neden?” sorusuna yanıt arayalım. Buyurun...

Haberin Devamı

Vitamin ve minerali boldur 

Bir besin ne kadar doğalsa içindeki vitamin ve mineral miktarı o oranda fazladır.
Gıdaların işlenme süreçleri içlerindeki vitamin ve mineralleri tahrip ediyor. Örneğin taze bir portakal ya da havuç doğal haliyle tüketildiğinde günlük C vitamini veya betakaroten ihtiyacınızın neredeyse tamamına yakınını karşılarken, portakal suyu konsantresi veya havuç ezmesi tatlısı aynı performansı gösteremiyor.
Bu nedenle de atıştırmalıklarda bile artık “free from” yani “içinde zararlı bir katkı yok!” ibaresini aramanızı öneriyoruz.
Pek çok firma bu tür gıdaları, özellikle de atıştırmalıkları üretme peşinde. Çünkü bunlar daha sağlıklı şeyler ve tüketiciler tarafından daha çok tercih ediliyorlar.

Haberin Devamı

Damarları korur

Gerçek gıdaların posa içeriği daha yüksek. Çoğunun içinde trans yağ asidi ve aşırı doğal şeker filan da yok. Dolayısıyla bu besinlerin sizin trigliseridinizi veya kötü kolesterolünüzü yükseltme ihtimali son derece az. Yumurta, balık, yağsız et, bakliyat, sebze, kuruyemiş tüketen birinde kalp hastalığı olasılığı daha düşük. Buna karşılık şekerleme, gofret, bisküvi gibi ıvır zıvır şeyleri yiyenlerde ise oldukça yüksek. 

Belleği güçlendirir

Tam gıdaların omega-3, B12, D, C vitamini ve kolin gibi belleği koruyan doğal maddelerden de daha zengin oldukları kesin.
Sabah kahvaltıda yediğiniz haşlanmış bir yumurtanın içinde bol miktarda bellek dostu kolin, fosfolipid ve B12 var.
Akşam yemeğinde masanızı süsleyen balık buğulamanın da tıka basa omega-3, kaliteli protein ve fosfor, kalsiyum içerdiği biliniyor. Bu listeye B12 ve demir zengini bir parça kemikli kırmızı et yemeğini de eklerseniz belleğiniz size teşekkür edecektir.

Haberin Devamı

Şeker hastalığını önler

Gerçek gıdalar düşük glisemik yükleri, güçlü posa içerikleri ve doğal karbonhidrat/protein/yağ içerikleri nedeniyle de şeker hastalığına karşı birer koruyucu kalkan görevi üstlenir.
Tam gıda tüketenlerde şeker hastalığına ve bununla ilişkili karaciğer yağlanması ve kalp hastalığına da daha seyrek rastlanır.

Kilo problemini çözer

Tam gıdaların sizi şişmanlatma ihtimali minimumdur. Tabii ki meyveler hariç!
Bu nedenle ömrünü tam gıdalarla tüketen köylüler ve geleneksel besinlerle beslenen yörelerde kilo problemine pek rastlanmaz. Tam gıda daha az şeker, daha çok posa, daha az glisemik yük, daha güçlü protein yapısı, daha dengeli yağ içeriği anlamına geliyor. Ve bunlar “kilo freni” gibi çalışıyor.

Haberin Devamı

Cildi güzelleştirir

Sütlü çikolata yerine bitter çikolata, bisküvi, gofret yerine avokado, elma tercih eden, sofrasında çakma besinlerden ziyade balığa, sebzeye, baklagillere ve zeytinyağına öncelik veren birinin cildinin ileri yaşlarda bile “pamuk gibi” olacağı kesindir. 

Kemiğe güç verir 

Gerçek gıdaların çoğu kalsiyum zenginidir. Mesela yoğurt ve peynir. Mesela lahana, karnabahar ve yeşilbiber. Mesela badem ve fındık.
Üstelik bunların çoğu beraberinde kemiğe yararlı ek maddeler de içerir. Kimi glikozaminoglikanlar, kimi kolajen, kimi kemik dostu diğer mineralleri ihtiva eder.
Mesela K2 vitaminini! Etin kemiklisini, yoğurdun hakikisini tercih eden, kefire, peynire hayır demeyen, sofrasına ayda bir sakatat ekleyen, balık seven bir kadının kemikleri kolay kolay erimez.

Haberin Devamı

Kanser savaşçısıdır

Tam gıdaların hemen tamamı birer kanser savaşçısıdır. Özellikle de sebze meyve grubunda olanları. Üstelik hiçbirinin içinde kanserojen katkı maddelerini bulamazsınız.
“Yumurtada boya, balıkta foya” olmaz. Diğer taraftan posa, vitamin, mineral, antioksidan zenginlikleri nedeniyle tam gıda tüketenler kansere kolay kolay yakalanmaz.

Bağışıklığı destekler

Güçlü bir bağışıklık için hepimize omega-3, C, B12, D vitamini ile betakaroten lazım. Histidin gibi aminoasitler, çinko gibi mineraller, betaglukan gibi doğal moleküller de bağışıklık yapılanmasının olmazsa
olmazları.
Ayrıca kaliteli proteinler olmadan da bağışıklığımızı korumak pek kolay değil. İşte bütün bunlar da zaten tam gıda tüketmemizi zorunlu hale getiren şeyler.

Sindirimi düzenler

Tam gıdalar şeker ve rafine karbonhidratlardan uzak olduklarından ağızda zararlı bakterilerin üremesine, dolayısıyla dişlerinizin çürümesine engel olur.
Yine tam gıdalar yapay asitlerden uzak oldukları için de diş dostu besinlerdir.
Tam gıdaların probiyotiklerden zengin olma ihtimali de daha fazladır. Ve çoğu güçlü prebiyotik yapıları nedeniyle de bağırsak/hazım dostudur.

Yazarın Tüm Yazıları