Gelin size bir mamografi yapalım

 Elektronik postanıza ya da posta kutunuza gönderilen bir notta “İndirimli sağlık taramaları yapıyor, mamografi incelemelerini ise yanında hediye ediyoruz” gibi bir mesaj görürseniz şaşırmayın.

Haberin Devamı

Ya da sıradan bir sağlık sorunu nedeniyle -örneğin boğaz ağrısı- gittiğiniz hastanede muayene olduğunuz doktor “Size bir mamografi de çektirelim” deyince “Şimdi nereden çıktı bu mamografi meselesi?” deyip geçmeyin.Tekliflerin ikisinde de dikkatle düşündükten sonra karar verin. Zira bundan sonrası -bazen- oldukça maceralı, hatta üzücü bile olabiliyor. Mesela mı? Buyurun...(Not: Özetini okuyacağınız süreçte yazdıklarım hayal ürünü değildir. Olayı yaşayan bir hanımefendinin anlattıklarının özetidir.)

Acilen meme biyopsisi lazım!

Diyelim o mamografi incelemesi teklifini kabul ettiniz. Mamografi sonrasında elindeki raporda yazanları yorumlayan doktor tereddütlü bir ifadeyle size “Mamografinizde mikrokalsifikasyonlar -küçük kireçlenme odakları, yani minik kalsiyum depolanma alanları- saptanmış. Bunlar muhtemel bir tümörün ilk işaretleri olabilir. Size bir biyopsi yaptırmamız lazım” diyebilir!Doktor size “Gözünüz aydın, memelerinizde hiçbir sorun yok!” dese işiniz kolay ama “biyopsi lazım” dedi mi işler değişiyor, konu ciddileşiyor.Zaten bu nedenle de doğal olarak kafanız karışıyor. Korkmaya, hatta biraz da terlemeye, yüreğinizdeki sıkışıklık nedeniyle nefesinizin zorlandığını hissetmeye başlıyorsunuz.Sonrası mı? Bir sonraki kutuda... 

Haberin Devamı

Biyopsiniz temiz çıktı ama...

İçinize kuşku -ve de korku- düştü bir kere. Biyopsi girişimi teklifini çok da uzatmadan çaresiz kabul ediyorsunuz. Bir hafta kadar sonra da sizi doktorunuzun neticeleri açıklamak için beklediğini haber alıyorsunuz.Uykusuz bir gece geçirip o doktorun karşısına yüreğiniz daha bir sıkışık, alnınız daha bir terli, nefes alışverişiniz daha bir sıklaşmış ve az biraz da korku içinde oturuyorsunuz.Ama korkmayın! Haberler iyi: Doktorunuz size “Gözünüz aydın! Korkacak bir şey yok biyopsiniz temiz çıkmış” diyor. “Oh be” deyip rahatlıyorsunuz.Ama hemen arkasından ekliyor: “Yine de size bir meme MR’ı yapmakta fayda var. Riskinizi tam olarak ekarte etmemiz lazım. Zira fibrokistik bir meme yapınız var!”Aklınıza yıllar önce yaptırdığınız meme ultrasonu sonrasında karşılaştığınız teklif geliyor: “Memenizde fibrokistler var, bir meme biyopsisi yaptırmanız iyi olur!” Size meme MR’ı yaptırmanızı öneren doktora nazik bir şekilde teşekkür edip hastaneden ayrılıp bir kafeye kendinizi atıyorsunuz. Sonrası mı?O şanssız hanımefendinin hikâyesi bitmedi. Aşağıdaki kutuda devam ediyor...

Haberin Devamı

Geçmiş olsun hiçbir şeyiniz yok!

Soluğu “ikinci görüş” için bir başka doktorda alıyorsunuz. O süreci biraz şaşırtıcı (!) bulup sizi meme cerrahisi uzmanı bir başka doktora gönderiyor. Meme cerrahı tecrübeli hanımefendi, ofisinde sizi muayene edip neticelerinizi dikkatle inceliyor ve kararını açıklıyor: Yeni bir biyopsi ya da MR incelemesine gerek yok.Önceki mamografide belirlenen mikrokalsifikasyonların ciddi bir anlam ifade ettiği de düşünülmüyor. Doktor hanım gülümseyerek şunları da ekliyor: “1-1,5 yıl aralarla sizi görmem yeterli ama siz her ay banyo sonrası kendi ellerinizle memelerinizi kontrol etmeyi unutmayacaksınız.” 

Çakma check-up can sıkar

Haberin Devamı

Hikâyenin size de tatsız ve can sıkıcı geldiğini biliyorum. Mamografi taramalarının meme kanserini erken teşhiste ne kadar önemli olduğunu bilen, koruyucu tıbba ve erken teşhise her şeyden daha çok önem veren bir hekim olarak bu hikâyenin beni de derinden üzdüğünü belirtmek istiyorum.
Bir “gereksiz tetkik” problemi yaşadığımız, hastalara değil rakamlara ve raporlara odaklanıp laboratuvar ve radyoloji bulgularını tedavi etmeye çalıştığımızı düşünüyorum.
Hikâyenin geçtiği yer ünlü bir hastanedir ve işin bu yanı daha bir üzücü, üzüntü vericidir.
Özeti şudur:
Sağlık taramaları ciddi bir iştir. Sadece teknoloji değil bilgi birikimi, tecrübe, dikkat ve mutlaka da iyi hekimlik gerektirir.

Haberin Devamı

Trans yağlar neden çok tehlikeli?

Cevap net ve açık: Yapay trans yağlar yani bitkisel yağlar işlemden geçirilince özellikle de tekrar tekrar kızartılınca oluşan atipik yağların hepsi, istisnasız iltihap yapar, damar tıkar, kansere kapıyı aralar da ondan.Peki, en çok hangi gıdalarda trans yağ var? Krakerler, cipsler, fırın-pastane işi tatlı ve tuzlu ürünlerin çoğu trans yağ kaynar. Hazır kekler, poğaçalar, grissiniler vs. de öyle. Kızartılmış patatesin her tanesi bir trans yağ bombası gibidir.Özellikle yaz aylarınca zevkle tükettiğiniz kızartılmış sebzelerin de (patlıcan, biber, kabak kızartmaları) mühim birer trans yağ kaynağı olabileceği aklınızda olsun.Sinemaya gittiğinizde zevkle tükettiğiniz sağlığa zararlı patlamış mısırların da tıka basa trans yağla dolu olabileceğini aklınızdan çıkarmayın. 

Haberin Devamı

Meyveden vazgeçmeyin ama bunlara dikkat edin

Meyveler en sağlıklı atıştırmalıklardan biri. Hemen her biri farklı bir antioksidan, bol posa, tıka basa vitamin, mineral, prebiyotik bir mucize içeriyor.
Ama içlerindeki früktoz nedeniyle yerken azıcık dikkatli olmanız lazım. Zira karaciğerinizin früktozu işleme kapasitesi sınırlı. 50 gramdan fazlasını işlemekte zorlanabiliyor, yani bu kadarına izin var.
Ama yine de bedeninize daha fazla früktoz yüklememeniz daha doğru. İşte bu nedenle meyveleri tüketirken şu önerileri dikkate alın:
Bir seferde değil, birkaç seferde tüketin. Daha az tatlı olanlarını tercih edin. Kabuğuyla birlikte yenenlere öncelik verin. Mevsiminde yetişen ve yerel olanları tercih edin. Günde en çok iki porsiyonla yetinin.
Not: Bir porsiyon meyve bir orta boy elma, portakal, şeftali, armut, iki orta boy mandalina, iki iri kayısı - erik, 10-15 üzüm tanesi, 6-8 iri çilek-kiraz ifade eder.

Yazarın Tüm Yazıları