Neden gurur duyuyoruz ki?

19 yaşındaki bir kurye sipariş götürdüğü yerde piyano görünce oturup çalmış.

Haberin Devamı

İyi de çalmış.
Bizce ülkece gurur duymuşuz bu durumdan...
Gözlerimiz falan dolmuş.
Ya bir dakika ama...
Neden gurur duyuyoruz, neden göğsümüz kabarıyor...
Bu kadar kolay mı bu işler...
Sevmem böyle karşılaştırmaları ama dünyanın birçok ülkesinde çocuklar 5 yaşında başlıyor piyano çalmaya, keman öğrenmeye, yeteneklerini keşfetmeye...
Çok eminim ki o çocuk kuryelik yapıyor diye bu şaşkınlık...
Tıpkı dans eden temizlik işçisine, şarkı söyleyen inşaat çalışanına yaptığımızı bu çocuğa da yapıyoruz...
Aslında fark etmeden ötekileştiriyoruz.
Haydi bu çocuğun da psikolojisini bozalım ülkece...
Sahnelere falan çıkartalım,
sanatçılar konserlerinde piyano falan çaldırtsın hatta.
Gündeme gelme garantili bir vaka işte sizlere, buyurun.

Ne bu öfke

Sahi ne bu öfke?
Neden bu birbirini çekememe hali.
İstanbul’un son 1 ayını incelemeye alın. Mini bir suç dizisi çıkar...
Ortaköy’de, Emirgan’da, Bebek’te...
Mekan isimleri vermeyeyim ama birçoğunda kavga çıkıyor, insanlar yaralanıyor...
Hatta o mekan çalışanları sessizce birçok kavgayı da önlüyor, biliyorum.
Mesela girişlerde silahlar toplanıyor artık.
Çok ilginç günlerdeyiz.
O yüzden tahammül seviyemizi 100’e yükseltmemiz gerek.
Eğleneceksek kimseye bulaşmadan, bulaşmadan yapmamız gerek...
Çünkü son günlerde iyi mekanın tanımı değişti. Artık iyi mekan girişte en az silah toplanan mekandır.

Zor dostum

Haberin Devamı

Sosyal medya böylesine hayatımızdayken insan ilişkilerini sağlıklı yürütmek çok zor.
En büyük kavgaların sebebi sosyal medya...
Hatta ayrılıkların, boşanmaların...
Ben restoranda, barda, yolda yürürken her daim tartışan gençleri görüyorum mesela...
Çevirip sorsam neden diye...
“Instagram’da bıdı bıdı” diye başlarlar cümleye...
Ben de bu dönemin çocuğuyum tamam...
Ama buna boyun eğmek istemiyorum.
O yüzden bu hafta kısmi bir instagram detoksu yaptım.
Öyle az açtım ki, hikayelere öyle az baktım ki...
Ve inanır mısınız bu mini detoks bile iyi geldi...

Tepeden tırnağa lezzet

3 sene önce bir yaz akşamı gitmiştim İstanbul’da Oligark’ın içindeki Ringa Sea Food’a...
Araya yıllar koyduğumu fark edince geçen hafta bir kez daha gittim.
Şansıma dolunay vardı.
Niye dolunay vurgusu yapıyorum çünkü mekan Kuruçeşme’de ve İstanbul’un en güzel boğaz manzaralarından birine sahip...
Böyle akşamlarda bir başka güzel yani.
İstanbul’da daha önce görüp duymadığım bir teknikle saklıyorlar balıklarını...
Dry-Aged yöntemiyle.
Bir çeşit dinlendirme yöntemi ve genellikle kırmızı etler için uygulanır.
Ringa ekibi bunu balıklarda uyguluyor ve balıkların daha lezzetli olmasını sağlıyor.
Mezeler de iyiydi...
Sonra öğrendim ki mezeleri yapanlar da, balıkları pişirenlerde kadın şefler.
Evet evet. Mutfak çalışanlarının yarısından fazlası kadın.
Artık uğrak noktalarımdan birisin Ringa!..

Haberin Devamı

Behlül’ü buldum

Ben hiç seyretmedim “Aşk-ı Memnu”yu...
Evet evet, şaşırabilirsiniz...
Ama hakimim konulara...
Mesela diyorlar ki her yaşta izlenebilirmiş.
Çünkü her izlenildiğinde başka bir tat veriyormuş...
Benim her seferinde dizideki başka bir karaktere hak veren arkadaşlarım falan var mesela.
Neyse şimdi filmi çekilecekmiş ve yeni Bihter Farah Zeynep olacakmış, şahane...
Peki ya Behlül?
Kim olmalı diye kısaca düşündüm ve aklıma 4 isim geldi...
∆ Aras Bulut İynemli
∆ Çağatay Ulusoy
∆ İlker Kaleli
∆ Bir de Berdan Mardini...
Pardon ya, Berdan Survivor’a gitti...

Yazarın Tüm Yazıları