Yolda

Yola düşmenin en güzel yanlarından biri şu:

Haberin Devamı

Etrafına daha dikkatli daha ‘uyanık’ bakmaya başlıyorsun, algıların sonuna kadar açılıyor.
Bir yandan da gevşiyor, rahatlıyorsun.
Çünkü bildik rutininin dışına çıkmış oluyorsun.
Konforlu, garantili alanından çok çok uzağa...
Havalimanları da bunun ilk adımı.
Gündüz Vassaf’ın “Yol Arkadaşım-Havaalanı Yazıları” kitabı için Hürriyet’e verdiği röportajda dediği gibi:
“Havalimanlarında mahalle baskısı olmaz.”
Gerçekten de öyle.
Havalimanında bin çeşit insan vardır. Biriyle tanışsan bile beş dakika sonra unutur gidersin (eğer aşka filan dönüşmezse).
Çünkü havalimanlarında herkes ‘gelip geçicidir’, bir yere gitmek üzere oradadır ve hep telaş halindedir.
An itibarıyla bu ultra romantik seyreden yazıyı da bir havalimanından, Doha Hamad’dan yazıyorum.
Aktarmama iki saat filan var. Vakit sabaha karşı. İnsanlar vızır vızır.
Haliyle altı yıl önceki şu eski deneyimi hatırlamam kaçınılmaz:
Hazırladığım yazı dizisi için Atatürk Havalimanı’nda geçirdiğim beş günü...
O zaman ne hikayeler dinlemiştim çalışanlardan, yolculardan...
Aklımda kalan en eğlenceli şey şuydu:
Bir gece yarısı, uçuş olmayan gate’lerden birinde Rus bir çiftin banklarda öpüşüp koklaşırken hayli ileri gitmeleri.
Ve meraklı bakışlara aldırmadan eylemlerine devam etmeleri...
Gündüz Vassaf’ın dediğine geldik yine sanırım: Havalimanlarında gerçekten mahalle baskısı yok...

Haberin Devamı

Kenan’dan Beren’e romantik sürpriz

Buradan açıklıyorum ve aslında sürprizi biraz da bozmuş oluyorum!
Ama ne yapayım, yazmadan duramadım.
O zaman söylüyorum:
Kenan Doğulu 14 Şubat’ta, yani Sevgililer Günü gecesi Zorlu PSM’de bir konser verecek ve o konserde kendisini dinleyecek olan eşi Beren Saat’e seyircilerin önünde bir sürpriz planlıyor.
Sürprizin ne olduğu şimdilik bende kalsın.
Ama çok romantik bir şey olacağını söyleyebilirim.
Bu arada konser ana salonda ve ayakta izlenecek.
Zorlu PSM’nin ana salonunda ayakta konser izlemek de ilginç bir deneyim bir yandan.
Merakla bekliyorum o geceyi...

Lüks
parmak izi

Şarkıcı Ebru Yaşar kocasına saf altından kol düğmesi hazırlatmış.
Düğmelerin üzerine de kendi parmak izini işletmiş.
Bu hediye, Türk magazin tarihinin gördüğü en fantastik, (Tim Burton bile şaşırabilirdi) en rüküş, en bencil (parmak izini altına işletme egosu nedir?) hediye olabilir.
Kayıtlara geçilsin...

Haberin Devamı

Güzel bir öneri

Peki havalimanlarındaki sosyalleşme sadece alışverişle sınırlı olmak
zorunda mı?
Gündüz Vassaf’ın şahane bir önerisi de var.
Yine aynı röportajda söylediği:
“Genç sanatkârları, müzisyenleri, tiyatrocuları düşünün.
Kendilerini tanıtabilecekleri, işlerini sergileyebilecekleri çok az yer var.
Havalimanları işte bu açıdan ideal mekânlar.
Beklerken aynı gazeteyi iki defa okuyan, usandığından durmadan birbirine göz gezdiren insanlar var oralarda.
Hiç değilse sekiz-on kişilik sinema salonları neden yapılmasın?
Atatürk Havalimanı’nda mesela dört bir yana kulaklıklar konsa, isteyen Türkiye’den müzikler dinlese...
Dinlediklerini beğenenler gidip o albümleri satın alsa...”
Vassaf’ın önerisi çok güzel.
AHL’de ya da yeni açılacak havalimanında böyle yenilikler olsa keşke...

Kısa bir mola

Haberin Devamı

Havalimanı yazılarından da anladığınız üzere bendeniz uçuşlardayım oradan oraya, çok uzaklara...
O yüzden yazılara biraz mola.
Haftaya görüşmek üzere...

 

Yazarın Tüm Yazıları