Yapay zeka ürünü portreleri haziranda görebileceğiz

Haziran ayı başında fiziki olarak gerçekleşecek Contemporary İstanbul’un (CI) “Plugin” bölümünün bu yılki ağır topu Mario Klingemann. Kendini “bilgisayar programcısı, yaratıcı bir sanatçı ve bir tutam da bilim insanı” olarak tanımlayan Alman sanatçı Klingemann’ın en çok ses getiren çalışması “Memories of Passersby I”.

Haberin Devamı

Yapay  zeka ürünü portreleri haziranda görebileceğiz

Çalışmanın başrol oyuncusu ise 50’lerdeki eski radyolar gibi giydirilmiş bir yapay zeka makinesi!
Bu makinenin bağlandığı iki adet dijital çerçeve var.
İşte o çerçevelerde makine yazılımının o anda ürettiği kadın ve erkek portreleri sergileniyor.
Klingemann, yapay zeka yazılımı için Google tarafından geliştirilen ve günümüzdeki en gelişmiş yazılımı olan BigGan teknolojisinden yararlanmış.
355.7 milyonluk devasa bir veri havuzunu aynı anda tarayıp anlık çıktı sağlayan bu yazılım sayesinde daha önce hiç var olmamış yeni insan suretlerinin yaratılışına tanıklık ediliyor bu sayede!
Mario Klingemann’ın bu işini canlı canlı görmek için sabırsızlanıyorum.

Haberin Devamı

İlhamını Büyük İskender’den alıyor

Les Benjamins’in global başarısı gibi, pek yakında bir başka yerli sokak giyimi markasının daha başarısını konuşuyor olabiliriz.
O markanın adı Alexander St.
Reklam dünyasının tanınmış ismi Murat Patavi’nin yarattığı marka tüm ilhamını tarihin akışını değiştirmiş karizmatik bir liderden alıyor: Büyük İskender.
Patavi bu unutulmaz figürü alıp yeni neslin şık sokak giyimiyle sentezlemiş.
Güneş rengindeki kadife eşofman üstleri, yeşil şeritli eşofman ceketler, over size ‘hoodie’lerle...
Trend akımlarının dışında durmayı hedefleyen Alexander St., her ne kadar ilhamını tarihi bir erkek figüründen alsa da cinsiyet ayrımı gözetmiyor.
Tasarımlarıyla hem erkeklere hem de kadınlara ulaşmak istiyor.
Alexander St.’nin koleksiyonunda sadece eşofmanlar, pantolonlar, sweatshirt’ler, gömlekler yok. Takı ve aksesuvar da var. Özellikle gümüş ve altın kaplama Alexander yüzük, takı bölümünün favorisi.

Melisa Tapan’ın ‘Gate 27’ girişimi

Sanat dünyasındaki yeni girişimler yeni nesilden gelmeye devam ediyor.
Onlardan biri de pandemi başlamadan hemen önce Sevil Sabancı’nın kızı Melisa Tapan’ın önce Yeniköy’de, daha sonra da Ayvalık’ta açtığı Gate 27 adlı konuk sanatçı ağırlama platformu.
Yeniköy’deki binasını ünlü mimar David Chipperfield’ın tasarladığı Gate 27’nin ana damarını şöyle anlatıyor Melisa Tapan:
“Profesyonel ya da sanat kariyeri gelişme sürecinde olan sanatçılara İstanbul’un hareketli kültür sanat hayatının hem içinde hem de aynı zamanda üretimlerine odaklanabilecekleri izole bir alan sağlıyoruz. Gate 27’nin Ayvalık’taki konuk sanatçı programı ise pandemi sonucunda hayat buldu. Salgının başlamasıyla yurtdışından gelen sanatçılarımız geri dönmek zorunda kaldı. Böylece Ayvalık, programı devam ettirmenin alternatiflerini ararken hızlandırdığımız bir çözüm olarak ortaya çıktı. Pandemi dolayısıyla Ayvalık’a olan talep oldukça yüksek. Oranın varlığı hem bize hem de sanatçılara iyi geldi. Şu anda Ayvalık’ta ayda bir en fazla iki kişiyi ağırlıyoruz. İçinde bulunduğumuz koşullar nedeniyle İstanbul ve Ayvalık’ta yaptığımız tüm buluşma ve etkinlikleri de dijital ortamda organize ettik. Ayvalık yerleşkemiz bu süreçte hep aktifti. Yeniköy ise daha yeni canlanıyor.”
Tapan, sanatçıların Gate 27’ye nasıl başvuracağını ise şöyle açıklıyor:
“Sanatçılar Gate 27’de kaldıkları süreçte üzerine çalışacakları bir proje ile başvuru yapıyor. Çoğu zaman belirli temalar üzerinde çalışan sanatçıları araştırıyor, onları davet ediyoruz ve genellikle benzer konular üzerinde çalışan sanatçıları bir araya getirmeye çabalıyoruz. Beral Madra, Nazan Ölçer, Ahu Antmen ve Selçuk Artut’tan oluşan güçlü bir danışma kurulumuz var. Adayları onlarla birlikte değerlendiriyoruz”.

Haberin Devamı

Yapay  zeka ürünü portreleri haziranda görebileceğiz

Yazarın Tüm Yazıları