Ey ‘öteki ben’ler elma dersem ortaya çıkın!

Aynı anda olasılık diyarlarındaki tüm diğer versiyonlarınıza erişmek ister miydiniz?

Haberin Devamı

Mesela bir versiyonunuz başka bir paralel evrende şarkıcı olmuş, yeri göğü inletiyor.
Başka bir tanesi evlenmiş, çocukları olmuş.
Bir diğeri ise ultra zengin.
Olasılıklar çok, uzayıp gidiyor.
11 daldaki Oscar adaylığıyla en çok ilgi çeken filmlerden “Everything Everywhere All At Once” tam da bu meseleye odaklanıyor.
Ama bunu çok da ciddiye alarak değil, sarkastik bir mizahla harmanlayarak önümüze sunuyor.
Paralel evrenlerdeki diğer “ben”ler meselesi aslında yeni değil.
Bu konu hakkında yapılmış en iyi filmlerden biri bana kalırsa hâlâ Jared Leto’lu “Mr. Nobody”.
İşin kuantum fiziği yanını alıp belgesel olarak sunmuş olanı ise “What The Bleep Do We Know?”
Peki, paralel evrenler neden bu kadar çekici?
Herhalde en büyük nedeni şu an var olan hayatımızdan tam olarak memnun olmama hissi.
Sonra da şu tür “keşke”li cümleleri kurmanın dayanılmaz cazibesi:
“20’lerin başında şu aklımla hareket ediyor olsaydım her şey çok başka olurdu.”
Gerçekten öyle mi olurdu yoksa dön dolaş yine aynı noktaya mı varırdık?
İşte orası muamma!
Paralel evrenin bir diğer çekici yanı da şu:
Bir hayata birden çok versiyonunuzun hayatını sığdırmanız imkansız.
O yüzden başka evrenlerdeki başka “ben”lerin hayatına erişmek ve ne yaptıklarını ya da yapamadıklarını görmek, her daim merak uyandırıcı.

Haberin Devamı

Bir sen, bir ben, bir de gizemli bebek

Önce eski eş Gökhan Çıra “Kızım” diye bir fotoğraf paylaştı.
Sonra da Selin Ciğerci “Anne oldum” dedi.
Meğer taşıyıcı anne yoluyla çocuk sahibi olmuşlar. Elbette Türkiye’de değil, yurt dışında yapılmıştır.
Sosyete diye tabir edilen kesimde de bu yönteme başvuranlar var.
Yıllardır bilinir.
Selin Ciğerci’nin “Beni bir salın, ben kızıma bakmak istiyorum” demesini de anlıyorum ama ister istemez olayın her yönü ilgi çekici.
Selin ve Gökhan her konuda tabu kırmaya devam ediyor.
Üstelik tabu kırıcı gibi davranmadan.
Marketten iki ekmek, üç deterjan alma rahatlığında.

Yazık oldu emeklerine

Madonna’nın hayatı film olacaktı. Filmi kendisi yazıp yönetecekti.
Hatta başrol için düşünülen isimlerden biri Julia Garner’dı.
Hani Ozark ve en son Anna Delvey karakteriyle izlediğimiz oyuncu.
Ama film iptal oldu.
Çünkü projenin yapımcısı Universal, Madonna’nın yazdığı üç saatlik senaryoyu fazla buldu. Belki ileride bu film projesi dizi projesine dönüşür, orası bilinmez.
Ama olan Julia Garner’ın emeklerine oldu! Emek derken çılgın bir kamp sürecinden bahsediyorum.
Çünkü Garner seçmeler sırasında Madonna gibi görünebilmek adına her gün 11 saatlik zorlu koreografiler çalışmış.
Dahası uzun uzun Madonna şarkılarını söyleme provaları yapmış.
Şimdi konuşulan şu:
Garner, çılgın emeğiyle baş başa kaldı.

Yazarın Tüm Yazıları