Duygular, denge ve Billur’un rüzgârı

Billur Kalkavan verdiği son röportajlardan birinde şöyle diyor:

Haberin Devamı

“Bir sürü şeye çok kızmış, çok öfkelenmişim.
Duygusal olmakla duyarlı olmak arasında da bir denge var.
O dengeyi kaçırmışım ben.
İnsanlara söylemek istediğim şu: Gerçekten duygularınıza dikkat edin.”
Hep söylenir, yazılır çizilir; duygular hastalıkları tetikler diye. Hatta interneti açıp bakınca bu konuda uzayıp giden listeler var.
Şu duygu şuna yol açabilir, bu duygu da şu organa zarar verebilir diye...
Bahsedilen duygular hep olumsuz olanlar tabii.
İyi de hayat hep olumlu duygu yaşayarak geçmiyor ki, onu ne yapacağız?
Duygu dediğin sabit bir şey değil. Ha bire rengi, yoğunluğu değişip duruyor.
Keza değişip durmasa hayat da epey sıkıcı olurdu.
Çoğu spiritüel öğreti ise özetle şunu söylüyor:
Hem pozitif hem de negatif duyguyu yaşa ama her ikisine de saplanıp kalma.
O yüzden çok neşeli, ha bire gülenler insanlar da belki o pozitifliğin esiri, kim bilir?
Olay denge olayı ama o dengeyi kurmak da epey bir iş Billur.
Belki sen tam bu dengeyi kurmuştun kendi içinde, öğrenmiştin, bilemiyorum.
Tek bildiğimiz şu:
Kendi doğrularına göre bir hayat yaşadın.
Şahane bir rüzgârdın, herkes bir noktada eminim senin esintinden ilham aldı.
Almaya da devam ediyor.

Haberin Devamı

Karmaşık şehir gözlemleri
-İnsan gün aşırı aynı mekâna gidiyorsa artık müdavim profili konusunda bir fikri oluyor tabii.
Misal: Mahallemin kafesinde Rus ve Ukraynalı yoğunluğu var bugünlerde. Yeni müdavimler onlar.
Savaştan dolayı gelen çok fazla, malum.
Yakında İstanbul’daki sosyal hayatın rengi ve eğlencesi onlara göre şekillenebilir.
Çünkü yeme-içmeyi ve mekânlarda olmayı seviyorlar.
- Önceki gün taksi şoförü para üstü olarak Türk lirası bulamadı ve elindeki doları uzatarak, “Dolar olur mu?” dedi.
Bir an şaşırdım, “Sahte mi acaba?” dedim, “Şimdi dolar nereden çıktı?” oldum.
- Bir başka gün. Kadıköy-Beşiktaş vapurundayım. Vapurun üst katı acayip esiyor, arada yağmur da geliyor.
Karşımdaki çift birbirlerine sarıldı, sürekli “Üşümüyorsun değil mi?” diye birbirlerini kontrol ettiler, martılara baktılar filan. Şehirde bu kadar doğal romantik ve birbirine özenli çift görmeyeli uzun süre olmuştu, hoşuma gitti.
Acaba diyorum, romantizmin mekânla da ilgisi var mı?
Aynı kareyi bir başka toplu taşımada, mesela metrobüste göreceğimizi pek sanmıyorum da.

 

Yazarın Tüm Yazıları