Bu film Türk düşmanı

“Dracula Başlangıç” (Dracula Untold) adlı fantastik bir filmde, aksiyona, dijital efektlere odaklanalım, konuyu es geçelim diyecek olsanız bile “kötü, acımasız, gaddar Türkler” vurgusu o kadar sık yineleniyor ki siniriniz bozuluyor, “eee yeter artık” diyorsunuz.

Haberin Devamı

Film, Türk düşmanlığını üstü kapalı falan yapmıyor, Osmanlı demiyor, direk Türk diye giriyor meseleye.
Sürmeli gözler, bronz ten ve hokka burunla (nerede Fatih’in o kemerli burnu nerede Dominic Cooper’ınki!) karşımıza çıkan Fatih Sultan Mehmet filmin gaddar, açgözlü, amaçlarına ulaşmak için çoluk çocuk dinlemeyen kötü adamı.
Hikayede tek bir iyi Türk yok.
Türkleri yenilmez ve güçlü gösteriyor, onları yenmek ancak doğaüstü güçlerle mümkün oluyor daha ne istiyorsun diyenlere katılamam.
Tek bir Türk’e bile sempati ile baktırmayan bu yapım Türkler’e karşı özenle hazırlanmış bir komplo gibi.
İnternette filme 10 üzerinden 1 puan veriyoruz kampanyaları aldı başını gidiyor.
Katılıyor, ben de Dracula Başlangıç’a 1 puan veriyorum.
Bence siz de imdb’ye girip 1’i rahatlıkla basabilirsiniz.
Ayrıca içiniz rahat olsun film genel anlamda da bir şeye benzemiyor.

Tamer “korkuyorum” demişti
Kardeşim de aynı Tamer Karadağlı gibi motosiklet tutkunu.
Gençliğinde çok daha hızlı kullandığı için annem sürekli endişe ve dua modundaydı.
Şimdi daha temkinli kullanıyor ve emniyetli motosikletlerle geziyor diye içimiz biraz rahat.
Ama nereye kadar?
Sonuçta bir araba kadar hızla gidebilen, dört bir yanının açıkta olduğu bir araçla otobona çıkıyorsunuz.
Siz dikkatli olsanız, diğerleri değil.
Sana değil, arkadaşlarına güvenmiyorum muhabbetini buraya da uyarlayabiliriz.
Başka araçlar olmasa, Tamer Karadağlı örneğinde olduğu gibi yola dökülen yağ sizi tehlikeye atmaya yetiyor.
Tamer’le geçen yıl Hürriyet Kelebek için yaptığım röportajda motosiklet tutkusunu Harley Davidson’ının üzerinde konuşmuş, Kemerburgaz’da birkaç tur bile atmıştık.
27 yıldır motosiklet kullandığı söylemiş ve “özgür olmak, keyifli vakit geçirmek, şarj olmak için motor kullanıyorum ben, deşarj olmak için değil. Bir de psikiyatriste vereceğim parayı motora veriyorum, çok daha iyi geliyor” demişti.
Her zaman kaskını taktığını ve korumalı kıyafetleri ihmal etmediğini söyleyen Tamer’e “korkmuyor musun?” diye sorduğumda “korkuyorum, çünkü Türkiye’de trafik kavramı diye bir şey yok” diye cevaplamıştı.
Tamer iyileşir iyileşmez yine motosiklet kullanacağını söyledi.
Nasıl bir tutku olduğunu kardeşimden de bildiğim için şaşırmadım.
Geçirdiği kazada iki bileği kırılan Tamer Karadağlı’ya acil şifalar diliyorum.
Allah tüm motosiklet tutkunlarını kazadan korusun, trafik canavarının hiçbir yüzüyle karşı karşıya getirmesin.

Anneeee dumaaaan!
Cumartesi akşamı İstanbul’dan Bursa’ya İDO feribotuyla geliyorum.
Çok tatlı, bir kız bir erkek iki çocuklu bir aileyle birlikteyim.
Kendi halimizde takılıyoruz, ben telefonumda, baba candy crush’ta, anne kız muhabbette (hatta kedi köpeklerden konuşuyorlar, keyifle çaktırmadan dinliyorum), delikanlı da instagramda.
Sakiniz.
Ta ki o ana kadar.
Bir anda adının Can olduğunu öğrendiğim genç “anneeee dumaaaan” diye bağırıp ayağa fırlıyor.
Hepimizin ödü kopuyor... Yangın çıktı, bir şey patladı sanıyoruz...
Can kalkıp o tarafa doğru koşmaya başlıyor.
Patlayan bombayı görüyorum o zaman!
Can, Duman’ın solisti Kaan Tangöze’yi görmüş, koşmuş, yakalamış, sohbet etmeye başlamış bile.
Lise ikinci sınıfa giden Can, kızlara ‘cool’ görünmek için Duman hayranıymış gibi yapanlardan değil, grubun ciddi takipçilerinden.
Bilmediği Duman şarkısı yok, grup üyelerinin hayat hikayeleri, şarkıların nasıl yazıldığı, konserlerde neler yaşandığı, her şey ama her şey onda.
Duman funclub üyesi.
Twitter’daki hesabının adı bile Darmaduman.
Bunları duyunca “dumaaaaan” diye ortalığı yıkmış olmasını anlıyor ve hak veriyorum.
Duman sevgisi böyle bir şeymiş demek ki.


Yazarın Tüm Yazıları