Hoşgeldin’leri beceriyor, ‘hoşçakallar’da çuvallıyorsun

Hayatın sürekli değişmesi, durduğu yerde durmaması nasıl bir çılgınlık değil mi?

Haberin Devamı

Mevsimler bile bize bunu öğretemiyor. Aslında sabır taşı olsak da, bir ağacı ilk tomurcuklandığı andan itibaren dikkatle izlesek, hayata dair her şeyi öğrenmiş olurduk.
Nasıl büyünür de serpilinir, nasıl güneşe doğru kollar uzanır, nasıl o kollardan yeşil yapraklar, meyveler, çiçekler fışkırır da gençlik cümbüşü yaşanır?
Rüzgarlara nasıl dayanılır? Teslim olarak...
Güneşe nasıl ulaşılır?
Eğilip bükülmeyi bilerek. Zararlı böceklerle nasıl savaşılır?
Başka böceklerle dostluk kurarak? Ve bilmediğimiz daha birçok şeyi.
Sadece bir ağaçtan. Sadece bir karınca kolonisinden, sadece bir arıdan.
Geçtiğimiz hafta etrafımda bir sürü büyük değişiklik oldu. Hayat bir durduğu yerde durmuyor dedik.
Her şey güzel durduğunda, ne güzel duruyor demeyiz de, parçalar eksilip yer değiştirince, ne güzel duruyordu deriz ya öyle işte. Ne güzel duruyormuş işte.
Tıpkı dünyandaki kara parçalarının yer değiştirip durması, kırılıp birden dağ olması, çukur olup oraya birden su dolması gibi insan hayatından da coğrafi toprak kaymaları oluyor.
Doğa olayları diyemiyoruz, hayat olayları diyoruz biz de. Hop sihirbaz gibi birini kaybediyor, şaka yapar gibi tavşan çıkarıyor şapkasından.
E ben tavşanı napayım diyoruz, masaldaki gibi yeni maceramızın o tavşanı takip edersek karşımıza çıkacağını unutuyoruz.
Aslında şunu hiç unutmamak lazım, bir değişim varsa, zamanıdır.
Her işte bir hayır vardır gibi yani.
Buna inanmak bize pansumandır, mecburuz.
İnsan hoşgeldin’leri becerebiliyor da, hoşçakal’larda çuvallıyor.
Gençliğini, sevdiklerini, emek verdiklerini uğurlayamıyor ağırladığı zamanki gibi.
Erdemli olmak bu mu acaba? Gelene de gidene de kollarını açıp sarılabilmek mi acaba?
Kendi başına gelmeyince her şeyin öğüdü, tavsiyesi, tesellisi kolay da, kendi başına gelince zor mu acaba?
Bunları düşündüm, çok sevdiğim birinin uzun zamandır sevdiği gidince.
Bunları düşündüm, torununu görmek için gözlerini açmayı deneyen bir dedenin çenesi titreyince.
Her şey durmadan değişip duracak.
Bazen iyiye gidiyor diyeceğiz, bazen kötüye gidiyor. İyi ve kötü demeden değişime bakabilmek mi acaba erdem?
Bilmem.
Nerden bileyim, erdemli olma yolunda çok eksik biriyim ben.
Yolun hep çok başındayım, belki de ağaçlara daha uzun bakmaya başlamalıyım.
Belki de artık şu kafiye sevdasından vazgeçmeliyim.

Yazarın Tüm Yazıları