Halaskâr Gazi

Anadolu’nun düşman işgalinden kurtulması yolunda çok kritik bir aşama olan ve 22 gün süren Sakarya Meydan Muharebesi, 13 Eylül 1921’de Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanmıştı. Bu haber, ülkeyi sarmış karabulutlar arasından beliren umut ışığıydı adeta...

Haberin Devamı

Büyük Millet Meclisi, kazanılan zaferin şerefine 19 Eylül 1921 tarihinde Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’ya “gazi” unvanı verilmesini kararlaştırdı. Paşa, Meclis’e teşekkür ederken kendisine layık görülen “gazi” payesini esasen Türk ordusu adına kabul ettiğini söylüyordu: “Kazanılan bu başarı, yüksek heyetinizin iradesi ile kuvvet bulan ordumuzun... sayesindedir. Bu sebeple ödüllendirilişimizin gerçek muhatabı yine ordumuzdur.

Halaskâr Gazi

YA ŞEHİT YA GAZİ

Meclis’in, muzaffer başkomutanına layık gördüğü “gazi” unvanının kaynağı doğrudan İslamiyettir. Dini korumak uğruna savaşanlara verilen “gazi” unvanı ve “gaza” kavramı, özellikle Türkler için tarih boyunca büyük değer taşımıştır. Elbette bu anlayışın temeli, Hz. Peygamber’in şehitlik ve gaziliğin manevi mertebesi hakkındaki sözlerine dayanır. “Ya şehit olurum ya gazi” diyerek savaş giden “Mehmetçik” de lakabını Hz. Muhammed’den (Muhammed–Mehmet) almıştır.

*

Haberin Devamı

Resulullah’ın hayatta olduğu dönemde “gaza”, Müslümanları ekonomik ablukayla ve savaşlarla yok etmeyi hedefleyen Mekkeli müşriklerle ve onların müttefikleriyle mücadele anlamına geliyordu. O gazalara katılan gaziler, sadece kendi hayatlarını kurtarmakla kalmayıp vatanlarındaki putperestliğe de son vermiş oldular.

Halaskâr Gazi

*

Kurtuluş Savaşı da Anadolu halkı için işte böyle bir varoluş savaşıydı. Milli Mücadele, vatanında başkalarının boyunduruğu altına girmeden ve inandığı biçimde yaşamayı arzulayan herkes için bir “gaza” idi. O gazanın başkomutanı da “gazi” unvanını hak ediyordu.

KURTULUŞUN ÖNDERİ

Gazi’nin önderliğinde, Türk ordusunun Sakarya’da başlayan zafer yürüyüşü, 9 Eylül 1922’de nihai hedefine, yani “Akdeniz’e” ulaştı. Cephede kazanılan kurtuluş, ardından “masada” da tescil edildi. İşte bu başarılardan sonra Atatürk’e “Halaskâr Gazi”, yani “Kurtarıcı Gazi” denmeye başlandı. Hatta Kurtuluş Savaşı’nın ilk planlarını oluşturduğu, İstanbul Şişli’deki evin bulunduğu caddeye 1927 yılında “Halaskargazi Caddesi” adı verildi.

Haberin Devamı

HAYIRLA YÂD ETMEK

Resulullah, hayatı boyunca çevresine en ufak iyiliği dokunan insanlara bile kadirşinaslıkla davranmış ve bunu herkese tavsiye etmiştir. Ayrıca şehitlere ve gazilere özel hürmet gösterilip ailelerine sahip çıkılması gerektiğini vurgulamıştır: “Kim Allah yolunda savaşa çıkan gazinin arkasından ailesine iyi bir şekilde göz kulak olursa o da savaşmış gibi olur.”

*

Vefatının üzerinden 84 yıl geçmesine rağmen Türk halkı bugün de “Gazi”sine sahip çıkıyor; onu her 10 Kasım’da minnetle anmaya devam ediyor. Kurtuluştaki ve Cumhuriyet’in kuruluşundaki müstesna yeri ve önderliği unutulmuyor. Üstelik hatırasına yöneltilen nice dayanaksız ithamlara rağmen... Kısacası “Gazi”, gönüllerdeki müstesna yerini koruyor.

*

Haberin Devamı

Peki ya biz? Acaba bizler bu dünyadan göçüp gittikten sonra nasıl anılacağız? Hangi başarımızla hatırlanacağız? Yaptığımız işte herhangi bir zaferin mimarı olabilecek miyiz... Yaptığımız iyilikler üç-dört kuşak sonraya erişebilecek mi acaba? Hz. Peygamber “Ölülerinizi hayırla yâd edin” demiş. Umalım ki tüm hatalarımıza rağmen bizi iyilikle güzellikle anacak, “hayırla yâd edecek” nesiller ve güzel eserler miras bırakmış olalım.

HALAS VE İHLAS

ATATÜRK’e yakıştırılan “halas-kâr (kurtarıcı)” unvanındaki “halas” kelimesi de İslam kültüründen gelir. “Kurtulma, kurtuluş” anlamındaki “halas”, İslam’da büyük önem taşıyan “ihlas” kelimesiyle aynı kök anlamı taşır: Temizlenip yabancı unsurlardan arınmak, katıksız, saf hale gelmek.

Halaskâr Gazi

*

Haberin Devamı

“İhlas”, kalbi tüm kötü duygu ve düşüncelerden temizleyip her türlü ibadeti sadece ve sadece Allah rızası için yapmak demektir. Samimiyetle ve saf duygularla... Örneğin dünya menfaati gözetilerek yapılan ibadet, “ihlaslı” bir ibadet değildir.

*

İslam bu dünyada putlara veya insanlara tapmaktan; adaletsizlikten, fakirlikten, kirlilikten, merhametsizlikten “kurtulmayı” hedefler. Ne var ki bunların nihai gayesi sadece maddi değil aynı zamanda manevi kurtuluştur. Yani tam anlamıyla “halas”, ancak ihlasla mümkündür.

Yazarın Tüm Yazıları