Elde değil (mi?)

Öyle bir çağdayız ki, televizyon ve sosyal medya sayesinde, sadece kendi hayatlarımızı değil yüz binlerce kişinin hayatını topluca yaşıyoruz adeta!

Haberin Devamı

Dünyanın öbür ucundaki birinin keyfini de hissettiği kızgınlığı da sahipleniyoruz. Hepimizin çok iyi bildiği futbol mesela... Atılan bir gol milyonları anında coştururken diğerlerini kahrediyor. Hakemin verdiği penaltı veya kırmızı kart, hem sevince hem de nefrete neden oluyor. Sonrası havada uçuşan küfürler, bitmek bilmeyen tartışmalar... Hepimizin dilinde benzer cümleler: “Delirmemek elde değil!”

Elde değil (mi)

*

Sert atışmalar sadece futbolda değil, sosyal medyanın her sahasında görülüyor: Magazinde, modada, sanatta, ideolojide ve tabii siyasette. Rekabet ve yarışma, medeniyetin ilerlemesi için hiç şüphesiz faydalı. Ancak işin içine ateşli taraftarlık girince “karşımızdaki” kişinin ne söylediği veya ne yaptığı önemini yitiriyor. Fanatik düzeydeki bizim taraf–sizin taraf atışması, sonunda kolay kolay silinmeyen bir nefrete dönüşüyor.

Haberin Devamı

SALGIN TEHLİKESİ

Kutuplaşma ve nefret, zamanımızın en tehlikeli salgını belki de. Çünkü virüsler bedenleri çökertir, nefret ise insanlığı ve medeniyeti. Elbette bu sorun sadece çağımıza özgü değil. Örneğin, dini öğretiler nefreti yerip “Asla öldürmeyeceksin” dese bile, insanlar inançlarını yüzyıllar boyunca açgözlülük ve nefretlerine bahane etmişlerdir. Oysa Kuran çok net bir ifadeyle şöyle der: “Biz onların [inananların] kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık (A’raf, 43).” “Onlar... öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, güzel davranışta bulunanları sever (Âl-i İmrân, 134).” Hz. Peygamber de aynı doğrultuda, “Mümin dil uzatıcı, lanet okuyucu, kötü iş yapan ve kötü söz söyleyen değildir” demiştir.

SABIR VE HOŞGÖRÜ AŞISI

Nasıl yapılan aşılar bizi salgın hastalıklardan koruyorsa kin ve nefret salgınına karşı en etkili aşı da anlayış ve hoşgörü. Ancak bu öyle basit bir iş değil. Çünkü anlayış ve hoşgörü, dikkatli bir emek ve sabır istiyor. Güçlü özdenetim (irade) sahibi olmak, bilinçli bir nefis eğitimiyle mümkün. Örneğin Kuran’a göre “kötü” gördüklerinize şu tavırla karşılık vermeniz esastır: “İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel şekilde sav. Bir de bakarsın ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir (Fussilet, 34).”

Haberin Devamı

KÖTÜLÜĞE KARŞI İYİLİK

İnsanın sevdiğine güzel davranması çok doğaldır. Oysa asıl marifet, seni sevmeyen ve hatta sevmediğin birine bile kötü davranmamak. Hz. Peygamber bu konuda şöyle demiş: “Sakınİnsanlar iyilik ederse biz de iyilik eder, haksızlık yaparsa biz de karşılık veririz’ demeyin. Dirayetli olun. İnsanlar iyilik yaparsa siz de iyilik yapın. Kötülük yaparsa mukabilinde siz kötülük yapmayın.” Bu hadis, dilimizdeki şu atasözünün de ilham kaynağıdır: “İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er (ermiş) kişinin kârı.”

SEVMEK, ZOR ZANAATTIR

"CAHİLİYE Devri’nde güdülen kan davaları tamamen kaldırılmıştır...
” Son Peygamber, kendisini dinleyen on binlerce kişiye Veda Hutbesi’nde işte böyle seslenmişti. Kuşaktan kuşağa geçen “yeminli düşmanlık” bir Cahiliye âdetiydi ve son bulmalıydı. Nitekim nefret ve kalıcı kin, Kuran’da açıkça yerilmiştir.

Elde değil (mi)

*

Haberin Devamı

İslam alimlerine göre öfke, hızla yatıştırılmazsa insan nefsinde yer eder ve zamanla nefrete dönüşür. Gazzâli’ye göre kin, “bir kimsenin başka birini aşağılaması, ona nefret duyması ve bu duyguların devamlı ve kalıcı olması”dır. Ayrıca, Kuran’da geçen “buğz” yani düşmanlık, “sevgi”nin zıttı olarak görülmüştür.

*

Hz. Peygamber, hakiki imanın bir gereğinin de sevgi olduğunu ifade etmiş: “Birbirinizi sevmedikçe (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız.” Yunus Emre ise aynı anlayışı şiirle dile getirmiş: “Sevelim, sevilelim; bu dünya kimseye kalmaz.” Keşke bunu başarmak da söylemek kadar kolay olsa. Ama değil... Çünkü bu yolda bize yönelen nefretle mücadele etmek yetmiyor. Kimden gelirse gelsin kin ve nefret duygusuyla topyekûn mücadele gerekiyor. Tabii buna kendi içimizdeki nefret ve kızgınlık da dahil. Başkasına öfke duymak bedava ama bulaşıcı nefret duygusunun bedeli uzun vadede çok ağır: Virüsler bedenimizi nasıl çökertirse nefret de ruhumuzu ve insanlığı öyle çökertir.

Yazarın Tüm Yazıları