'Büyüksünüz' büyükler

Bu ramazan, 65 yaş üstü ‘büyük gençler’, büyük bir özveriyle hayatı eve sığdırdılar. Görevliler, sosyal yardım grupları, komşular ve hatta şirketler onlara destek olmaya çalıştı.

Haberin Devamı

‘Emekli’ ne güzel bir sözdür. Çünkü emeklilik çağına gelmek emek ister, tecrübe ister. Artık zaman verdiğiniz emeklerin karşılığı olarak, onca yıl yapmayı hayal ettiklerinizi yapma zamanıdır: Doğada olmak, seyahat etmek, torunlarla oynamak, okumak ve yazmak... Parkta, lokalde, sahilde, camide arkadaşlarla sohbet etmek... Elbette bu “keyifli” emekliliğin mazisi, taş çatlasa yüz yıllık. Ondan önce emeklilik değil ‘ihtiyarlık’ vardı. 1800’lü yıllarda bile dünya genelinde ortalama yaşam beklentisi 29 yıldı! (1950’lerde 46, günümüzde 72, Avrupa Birliği’nde 81). Demek ki eski çağlarda 40’lı yaşlarına gelmiş birisi artık yaşlıydı. 16. yüzyılda İngiltere’de nüfusun sadece yüzde 8’i 60 yaş üzerindeydi. Bugünse yaşlılık 65’ten başlıyor. “Gözümüz artık toprağa bakıyor evlat” diyen ihtiyarların değil, “Yaşlıyız ama ihtiyar değiliz” diyen, “yaşını hiç göstermeyen” hayat dolu +65’lerin zamanındayız. Tabii tüm bunlar çalışma, beslenme ve sağlık koşullarının iyileşmesiyle bağlantılı.

Haberin Devamı

Büyüksünüz büyükler

‘ÖF’ BİLE DEME

Eski devirlerde ihtiyar olmak son derece güçtü. Kaynakların kıt, nüfus baskısının yüksek olduğu bazı kültürlerde yaşlılar köylerini terk eder, hayatlarının son bölümünü ormanlarda, dağlarda geçirirdi. Bizim coğrafyamızda böyle örnekler olmasa da yaşlılar genellikle engelli ve kendine yetemez durumda kalabiliyordu. Nitekim Osmanlı belgelerindeki yaşlılar, vergi muafiyeti dilekçelerinde karşımıza “aciz, malul, geçimini kazanamayan” gibi sıfatlarla çıkar. Tüm bu zorlukları hafifletmek için Osmanlı’da devlet ve vakıflar, bazı çözümler üretmiş, imparatorluğun son devrindeyse Darülaceze kurulmuştur. Ancak bu maddi hizmetlerin bir de manevi tarafı olmalıydı. Kuran bu konuda çok net bir çizgi çekmiştir: “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine ‘Öf!’ bile deme, onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle.” Yani yaşlı anne-babaya güzel davranmak, bir Müslüman’ın Allah’a inanmaktan sonraki görevidir.

Haberin Devamı

AĞLATMA GÜLDÜR

Hadislerde de “ömrü uzun, ameli güzel olan” yaşlılardan sıkça söz edilir. Bir gün Müslüman olmak üzere Hz. Peygamber’e gelen biri “Ben sana hicretle biat etmeye geldim. Fakat geride ağlayan iki yaşlı insan bıraktım” dediğinde sarsıcı bir cevap almıştır: “Dön, o ikisini ağlattığın gibi güldür.” Resulullah kendi yaşlılığını olumsuz bir durum olarak görmemiş, ayrıca yaşlılığın doğasıyla ilgili olarak “İnsan ihtiyarlasa bile, onun iki duygusu hep genç kalır: Dünya sevgisi ile çok yaşama arzusu” demiştir. İslam, ramazan orucu başta olmak üzere yaşlılara ibadet kolaylıkları getirmiş, onlardan kimi yükümlülükleri kaldırmıştır. Arap yazılı kültüründe uzun yaşayanlar özel ilgi görmüş, ayrıca Hz. Peygamber’i görenlerden uzun yaşayanlar hadis ilminin en önemli kaynaklarından olmuştur. Arapça “şeyh”, Farsça “pîr” kelimelerinin kök anlamı da ‘yaşlı’dır.

Haberin Devamı

BİLGELİK SEMBOLÜ

Tevrat’ta “Çok yaşayanlar bilgeliği öğretsin” dendiği gibi Türklerde de yaşlılık tecrübe ve bilgeliğin simgesidir. Öyle ki çok eski devrilerde bazı yaşlılar, at sırtında, kendileri için yapılan özel sepetlerde savaş meydanına bile giderdi. Günümüzün kurmayları gibi cenk meydanını izler, komutanlara danışmanlık yaparlardı. Yani beden gücü olmasa da bilgi gücü, savaş meydanında bile kendini gösterirdi. “Dede Korkut” örneğinde görüldüğü üzere “baba” ve “dede”, Türk-Osmanlı kültüründe önemli bir makamdı; sözüne başvurulacak, en doğrusunu bilen ve yol gösteren kişi anlamına gelirdi. Masallardaki “ak sakallı dede”, “nur yüzlü nine” figürleri de böyledir. Ayrıca “koca” kelimesi ‘kocamış’ anlamına geldiği gibi “Koca Sinan” gibi örneklerde büyük, saygı uyandıran, hürmet edilen demekti. Osmanlı kültüründe yaşlılara hürmet, özellikle bayramlarda en görünür şeklini almıştır. Hepimizin bildiği üzere “büyüklerin ellerinden öpmek” ve onların şevkle dile getirdikleri hayır dualarını almak, yüzlerce yıldır değişmeyen bayram klasiğidir. Bu sene bazılarımız için bayramlaşma belki yalnızca görüntülü konuşmayla veya telefonla olacak. Ama büyüklerimizin hayatımızdaki ve gönlümüzdeki büyüklüğü, yerini her daim koruyacak.

 

Yazarın Tüm Yazıları