743. Șeb-i Arus ve Konya ziyaretimizin satır araları

Șimşek çakmazdan evvel.., Akıl, nefes ile bitişik iken.., Orada idik.. Açtıkça açılan bir hortum misali, estik, gürledik.. Merkez sessiz…

Haberin Devamı

O sessizlikte akıl kalemi, ilim levhasına yazarken yalnız O’nun varolduğunu, başka da hiçbir şey yoktu, ki halen öyledir aslında amma… Hamd’olsun Allahu Teala’ya, Adem’de gizlediğini vücutta açığa çıkarmayı murad etti; Yokluk varlık buluyordu artık.. Ve ikiye ayrıldı alem; “Kün / Feyekün”. “Ol” dedi ve oldu; işte, ’emir alemi’ ile ‘oluş alemi’…

 

Bir toz bulutu peyda olmuştu “yaz” emrini alan kalemden, daha biz onun mürekkebi iken, “Nun”dan çıkarmıştı bizi Hakk.. Hakikat harf harf, satır satır yazılırken anda, satır arasına düşenlerdenim bendeniz, fakir…

 

Satır aralarını okumayı bilen nadir kimselerdendi “Hayali Dede”, orada beni farketti. Seyyahtı, alemleri gezerdi. Fakiri bir süreliğine yanına misafir aldı. Berzah… Yukarıdaki satır “Anadolu Moğol istilası”nı yazıyordu. İslam alemi, Moğol akıncıların zulümü altında inim inim inlemekteydi. Derken satır arasına “mim” düştü.. Açıldı gonca, içinden dualar tüttü. Sonrasında Aksak Timur’u Akşehir’de durduran neydi? Ordusu Hayrani Hazretleri’nin kabri önünde kalakalmıştı adeta. O sıra hayal meyal, Hoca Nasreddin ve dervişanı kıyamda gördük türbe içre, yüzler tanıdıktı..

 

Haberin Devamı

13.yy’da, Moğol akınlarını karşılamakta olan Selçuklu şehri Konya ve civarında, Seyyid Mahmud-u Hayrani ve izdeşleri Nasreddin Hoca ile Sarı Saltuk’un yanısıra, İbn Arabi’nin manevi evladı Sadreddin Konevi, Mevlana Celaleddin Rumi ve mürşidi Șems-i Tebrizi gibi ‘Evliyaullah Hazeratı’nın ileri gelenlerinin ruhaniyetleri hüküm sürüyordu. Zor zamanlardı. Lakin derdin içinde derman da vardı. Hakikat güneşi yeniden parlayacaktı. Kısa zamanda Moğollar’ın dahi İslam’a geçişi hızlandı. Akşehir önündeki Timur’un kendisine “İslamın kılıcı” demekliğine kadar varmıştı hikaye. Osmanlı’nın doğuş ve yükselişi öncesi Anadolu’da yaşananlar bunlardı… Görünür ve görünmez…

 

Alt satıra düştüğümüzde Hayali Dede ile, Konya’da bir Șeb-i Arus haftası kutlanmaktaydı, 743 yıl sonraydı, vakti zamanın uluları unutulmamıştı henüz.. Hazreti Șems’i selamladık en önce sabah ile birlikte. Ve Hazreti Mevlana açtı kapalı kapıları nihayetinde. Ölümsüz aşkın zamansızlığını fısıldıyordu rüzgar, gönüllerin fethini müjdeliyordu kuşlar..

 

Haberin Devamı

Meczup, ayakkabılarını çıkardı eşikte, öyle galoşlu ayakla girmek yakışmazdı huzura, galoşu kafasına taktı. “Ayaklarınız kem düşüncelerin uğrağı başınızdan daha mı kirli sanki” diye mırıldandı ve şu şiiri okudu sonra da: “Baş ayaktı, taç giydi / Gönül ortada kaldı / Tabanlar sinir oldu / Dünya alem ters döndü // Eski başlar kuş oldu / Sona kalan yerindi / Ortadaki kurtuldu / Olmayanlar şaşırdı // Karga tilkiyi buldu / Aslan fareyle oldu / Alemleri birleyen / Aşk ateşi yandırdı // Kaptıranlar tozuttu / Günlerimiz dürüldü / Mahlukatın her hali / Oluşa uyduruldu // Yaşam dediğin ne ki / Sevinci kısa sürdü / Hani demiştin 'beli' / Delili gayba düştü // Musa dönmüyor dilin / Anlatmaya düzenin / Bir bilseler nicenin / Yüreği sızlanırdı”. Gözyaşları muhabbetin sıcaklığındandı…

 

Haberin Devamı

Okuduk, ki yine benzer zor zamanlardaymışız. “Dünya’nın merkezine bakalım öyleyse” dedi Hayali Dede, “orada olan, yayılır nasılsa aleme”. Uçtu can kuşumuz usulca menzile. İşte Dünya’nın merkezi; Nasreddin Hoca’nın “burasıdır, inanmayan ölçsün” dediği yerdeyiz. Az ötede dervişler, yine tanıdık yüzler, doldurmuşlar Hayrani türbesini bu sene de; yıllardır otururdular, hayret bugün niçin kıyama kalkmışlar? Anlıyorum ki uyanış yakın, az var! Aralarından bir dertli tavaf ederken oranın çilehanesini, sarhoş; okuyoruz beraber “umut” yazan duvar yazısının şehadetini, çiçekleniyoruz. Zikir ediyor dervişan o sıra aşkla içerde, yaşlı adam “Ya Vedud” derken biteviye, meczup sema ediyor, bir diğeri durayazmış, hayran, ve onunla durmuş zaten zaman..

 

Haberin Devamı

Böyle seyrederken mevcudatı satır aralarından, anlamaya çabalıyorum ‘kitab-ı mübin’in hikmetlerini ki Hayali Dede nasihat ediyor; “İlim sahipleri akledenlerdir, uyan! Ve güzeli al, mahreme dokunmadan!” Alıyoruz payımızı, olduğu kadar.. Ud ağacı, gül, tefarik, misk, amber, lavanta, bergamut, çam… Ey Ruh, nur kokuyorsun şimdi! Ah, buram buram… Yayılacak; Ya Selam!

 

Lütfen dualarımızdan tüm sevdiklerimiz ve sevenlerimizle birlikte, bilhassa şehitlerimizi de hissebend eyle Ya Daim! Huu

 

Musa Dede / GÖLGENİN HAKİKATİ

Yazarın Tüm Yazıları